9

552 54 34
                                    

Sinirden titreyen ellerini yumruk yaptı "nasıl olabilir bu? O dosyayı hiçkimse görmemişti." sinirden odanının içinde dönüp duruyordu. Telefonu tekrar çaldı. Konuşurken bakışları bana dönmüştü.

"demek öyle... Tamam Ali!" telefonu yavaşça kulağından çekti. Yüzüme ters ters bakıyordu "resimler e-posta yoluyla Halite gönderilmiş. Ali,
e-posta adresini bulmuş." yanıma yaklaştı ve dişlerini sıktı "bir açıklama bekliyorum... Şimdi anlat!"

Öğrenmişti... Gözlerindeki öfke yine beni bulmuştu. Ben yorulmuştum artık... Çok yorulmuştum bu durumdan.

"ben neden bahsediyorsun anlamıyorum ki." kısık çıkan sesim titriyordu "dosyanın resimleri senin telefonundan ve senin e-posta adresinden gönderilmiş." başımı iki yana salladım ve ona doğru bir adım yaklaştım "ben bilmiyorum... Ben gerçekten bilmiyorum."

Geri çekildi ve elini uzattı "telefonunu ver!" şimdi şurada kardeşi için yaptığımı söylesem belki beni anlardı "dediğimi yap! Ver şu telefonu!" gözü dönmüştü resmen. Sandalyenin üzerinde duran çantamı aldım ve fermuarını açıp telefonu aramaya başladım.

"çabuk ol!" heceleyerek söylediği için ellerim daha da birbirine dolaşmıştı "bulamıyorum... Telefonum yok." tiksinircesine baktı yüzüme "ver şu çantayı." çantamı eline alıp kendisi baktı fakat telefonum gerçekten yoktu.

"telefonu sakladın diye bir şey bulamayacağımı mı sandın?" ceketini almak için masanın diğer tarafına geçmişti "kalabalığını topla çık dışarı! İşin aslı ortaya çıkana kadar yüzünü bile görmek istemiyorum."

Birkaç hızlı adımla yanına gittim "bak gerçekten ben..." tam her şeyi anlatacağım sırada beni susturmuş ve kendinden uzaklaştırmıştı "işin aslı ortaya çıkmadan kalbini kırmak istemiyorum. Lütfen git."

Ceketinin cebinden aldığı CDyi bilgisayara taktı. Beni görmezden geliyordu. Korktuğum başıma gelmişti. Getirdiklerimi topladım ve dışarı çıktım. Peşimden gelmiş, kapıyı hızla çarpmıştı.

İçimden gitmek gelmiyordu. En azından kendimi aklayacak bir açıklama yapmadan gidemezdim. Siniri yatışana kadar bekleyecektim. Kapısının direkt karşısında duran koltuklardan birine oturdum ve beklemeye başladım.

Arada bir sinir krizi geçirip bağırıyordu fakat sesi hemen kesiliyordu. En son "bunu yapanı yaşatmam" diye bağırışını duymuştum. Duvarda duran saate baktım. Gece biri geçiyordu. Sabah erken kalktığım için gözümden uyku akıyordu.

Karidorda hiç kimse kalmamıştı. Bu katın bazı bölümlerinden geçip giden polis memurları hariç kimse bulunmuyordu. Bazı ışıklar sönmüştü. Sanırım bu kat sakin olan bölümdü. Asıl yedi yirmi dört kullanılan kısım zemin kattı.

Loş bir ışık kaynağı daha çok uykumun gelmesine sebep oluyordu. Gelip geçen kimse de kalmayınca sessizlik davetiye gibi kulağımda çınlıyordu.

Başımı geriye yasladım ve baybarsın siniri geçene kadar gözlerimi dinlendirmek istedim.

_________________________________

Kapının şiddetli çarpma sesiyle sıçrayarak uyanmıştım. Gözümü açar açmaz saati gördüm. Sabaha karşı dörde geliyordu neredeyse.
Gözlerimi yavaşça odanın kapısına çevirdim. Duvardan farksız bir şekilde kapının önünde dikilmiş bana bakıyordu.

Nefes alıp almadığını bile anlamıyordum. Kucağımdaki çantayı kenara bırakıp ayağa kalktım "beni dinler misin lütfen!" yeni uyandığım için bulanık görüyordum.

Avuç içlerimle gözlerimi ovdum "seni gördüğüm zaman çok masum olduğunu düşünmüştüm. Bunun için yanımda çalışmanda bir sakınca görmedim ve sana iş teklif ettim. Peki sen ne yaptın?" sanırım bu bir soru değil sitemdi.

ESİR RUHLAR ALEMİWhere stories live. Discover now