3

803 89 22
                                    

Sessiz kalmam onu sinirlendiriyordu "kimsin sen?" diye haykırışı kulağımı çınlatmıştı.

Gözlerimi kapattım "söylersem bana deli demeyeceğine söz ver!" derin bir nefes aldı ve dişlerini sıktı "sabrımı zorlama!"

"ölü insaları görebiliyorum." ağzı açık bir şekilde bana bakıyordu. Şaşkındı ve inanmamış gibiydi.
"daha inandırıcı bir yalan bulamadın mı?" yalan söylediğimde anında inanan insan, doğru söylediğim zaman inanmamayı seçmişti.

"doğru söylüyorum. Ben ölü insanların ruhlarını görebiliyorum fakat hepsinin değil." yüzü kireç gibi olmuştu. Korkuyor muydu?

"böyle aptalca bir şey olur mu? Bu ne kadar da saçma bir yalan." başımı salladım "yemin ederim ki doğru söylüyorum. Bazıları sanki özellikle beni buluyor." kaşları havalandı "sen delisin... Aklını kaçırmışsın!"

Bir adım yaklaştı ve oldukça sessiz bir şekilde "ya da bilerek deli numarası yapıyorsun." ellerimi hayır anlamında salladım "hayır... Hayır gerçekten öyle bir şey yok." aklıma bir fikir gelmişti.

"istersen beni test et!" omuz silkti "ne yani önce kendimi öldürüp sonra da beni görüp göremediğine mi bakayım?" sıkılmıştım... "hayır tabii ki. Mesela uzun süredir çözemediğin bir olayı çözmene yardım edeyim."

Gözleri parlamıştı "nasıl olacak o iş peki?" sonunda insan gibi anlaştığımıza sevinmiştim " ölen kişinin öldüğü yere götür beni. Nasıl öldüğü önemli değil. İstersen bana ölüm şeklini ya da vaktini söylemeyebilirsin."

Düşünüyordu "önce bir anlaşma yapalım." bu adamla aynı masaya oturmak içimden gelmiyordu "tamam." ne yazık ki kabul etmiştim.

"anlaşma şu ki... Eğer bana o kişinin ölüm şeklini anlatamazsan küçük kızın cinayeti senin üstüne kalır. Çünkü katilini henüz bulmadık." bu adamın beni içeri sokmak için çırpındığını düşünmeye başlayacaktım artık.

Kabul etmekten başka şansım yoktu çünkü bu çok ağır bir suçlamaydı
"tamam kabul ediyorum dedim ya."
Eliyle kapıyı işaret etti "gidelim o halde" gidiyorduk ama nereye?

Arabasına binmiştik. Pişman olmam gerekir miydi bilemiyorum. Sessizce oturuyordum  "yol çok uzun mu?" kendi konuşması bittiği için yine susmayı tercih ediyordu.

"nereye gittiğimizi söyle bari!" sesim yükseldiği için ters bir bakış atmış sonra bakışlarını yola çevirmişti. Hızı artıyor ve arabaların arasından bir o tarafa bir bu tarafa dönerek geçiyordu.

"yolculuğa bu şekilde devam edersek kaza yapma ihtimalimiz çok yüksek mi?" güldüm "umarım öyledir çünkü emekleriniz boşa gitmesin isterim." başımı ona doğru çevirdim "sanırım şu an testin içindeyiz. Siz bizi öldüreceksiniz sonra da..."

Sağ kaşı yavaşça kalkmıştı "sonra?.." diye sordu. Derin bir nefes aldım "sonrası pek iyi olmaz." yine susmalara devam ediyorduk. Yolun geri kalanında ağzımı açma gereği duymamıştım.

Eski bir mahallede, tek katlı bir evin önünde durmuştuk. Evin bahçe kapısı şerit bantlarla kapatılmıştı. İnmek için kapıyı açtığı sırada ben de hemen kapımı açmıştım.

Birlikte arabadan indik. O evin bahçesine doğru yürürken ben donup kalmıştım. Bana doğru döndü ve gözlerini üstümde sabitledi "neler oluyor rengin kireç gibi?" pencereden gözlerimi ayıramıyordum.

"kadın, evin sol taraftaki camında duruyor. Bana doğru bakıyor." alnını kaşıdı "kadın o dediğin pencerenin odasında ölü bulundu!" sesindeki şaşkınlık bana inanacağını düşünmeme sebep oluyordu.

ESİR RUHLAR ALEMİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin