12

556 63 89
                                    

Eve geldiğimden beri Baybarsın benden istediği şeyi nasıl yapacağımı düşünüyordum. Duştan yeni çıktığım için ıslak olan saçlarımı havluyla sardım ve yatağıma oturdum.

Tüm kapakları açık olan gardırobun içini izleyip, kendime göre bir kıyafet arıyordum. Adama Deli Fişek diye diye sonunda gerçekten delirtmiştim.

Bugün akşam, annesinin düzenlediği bir yemek organizasyonuna katılmak zorundaymış. Güzel ve oldukça ilgi çekici bir kızla baş başa akşam yemeği yiyecekmiş kısacası.

Benden istediği ise gidecekleri mekana gitmem ve sanki bana da randevu vermiş gibi davranmammış. Yani yemeğe gideceği kızın gözünde pislik ve her önüne gelene randevu veren bir adam olmak istiyor. Fakat nedense bana 'oraya gelince daha önceden bir ilişkimiz varmış gibi davran.' demişti.
"Güya yalandan nefret ediyor beyefendi. Sıkışınca nasıl yalan söylüyor ama."
Bunun için oldukça özenli bir hazırlık yapmak istiyordum. Ne giyeceğimi ya da nasıl davranacağımı bilmiyordum çünkü daha önce benim sınıf arkadaşlarım dışında arkadaşım bile olmamıştı. Kıskanç bir sevgili gibi mi davranmam gerekiyordu? İyi de kıskanç olmayanın da nasıl davranacağını bilmiyordum!

Aslında ben ilk okula giderken, benden büyük bir Alp vardı. Beni sevdiğini söylemişti. Onun bana davrandığı gibi davranmak mantıklı olabilirdi. Demek ki seven insanlar, sevgilerini böyle belli ediyor.

Belki de o hep izlediğim Türkan Şoray ve Kadir İnanır'ın aşkını taklit edebilirdim. Süzülerek konuşmak, baygın bakışlar, gülerken tırnağını kemirmek... Sevdiği için utanıp gözlerine bakamamak gibi şeyler yapabilirdim. Gerçi karşımdaki Kadir İnanır değildi, onu ne yapacağız?

"sanırım yardıma ihtiyacın var." diyen birinin sesini beklemediğim için kapıya doğru iki adımda kaçmıştım -ki en az on mesafelik bir adım vardır, hakkını yemeyelim.

Yatağımda oturan Hayal, bana bakarken ben ne desem bilememiştim. Nasıl geldin diye sorsam ruh olduğu için gayet kolay bir cevap verirdi. Niye geldin desem çok kaba olurdum.
En iyi çözüm "hoş geldin." dedim ve korkumu bastırarak gülümsedim.

"uzun süredir davet ediyordun. Baktım ağabeyimi etkilemek için elbise arıyorsun. Kendimi göstermenin zamanı geldi dedim ve çıktım yukarı." bunlar böyle her eve istedikleri gibi girebiliyorlar mıydı? Ne tuhaf!

"madem öyle yardımına açığım." elini çenesine koydu ve düşündü "ilk öldüğüm zaman seksen yaşında bir teyzeyle tanışmıştım. Bana eski evini gezdirirken kıyafetlerine göz atmıştım. İnan senden daha iyi dolabı vardı kadının."

"al birini vur ötekine. Aynı ağabeysi!" kırıldığımı anladığında gülümsedi. Gözlerim yine yanaklarındaki gamzelerine takılmıştı "Hayal! Sen kaç yaşındasın?" sorumu mantıksız bulacağından emindim ama yüzü çok küçük gibi gösteriyordu onu "ölürken yirmi ikiydim. Sonra da sayılmıyor zaten!"

Sesindeki hüznü içimi yakıyordu. Ağlayacağımı anladığım zaman rastgele bir kıyafet aldım "hadi şunu deneyeyim de bak nasıl olacak!" siyah bir elbise seçmiştim.

Üstü satendi. Altında siyah güpürleri vardı. Üst tarafı ince askılı ve çok hafif dekolteliydi. Giyinip geldim "nasıl olmuş?" dedim heyecanlı bir şekilde çünkü bu benim en sevdiğim elbiselerimden biriydi.

"ağabeyim seni restorandakilere ablam diye tanıtacak herhalde!" sol kaşı tıpkı Baybars gibi havalanmıştı "Hayal, bu senin anladığın gibi bir şey değil. Sadece yardım edeceğim ve bitecek."

"biliyorum Ayza her şeyi duydum. Fakat siz o kızı başınızdan gönderince Baybars beyimiz illaki seni akşam yemeği yemek için kalmaya davet edecek. Onun karşısında emekli Mücella teyze gibi oturmak istemiyorsan başka bir şey giyin."

ESİR RUHLAR ALEMİWhere stories live. Discover now