5

752 80 48
                                    


Merdiven boşluğunda gördüğüm gölge, bütün vücudumun ürpermesine sebep olmuştu. Siyah giyimli biri karanlığın içinden bana doğru yaklaştı "Ayza... Görüşmeyeli uzun zaman oldu." ses yankı yaptı... Duvarlara çarpıp, beynime saplandı!

Medyum Lal, tam olarak karşımda durmuş bana bakıyordu. Onun zifiri karanlık gözlerine bakarken yine eskiyi hatırlamıştım. Onun yanında durduğum her saniye vücudum yok oluyordu. Her bir hücrem çürüyor, kaşınıyordu.

Şiddetli baş ağrıları, denge bozuklukları, bayılmalar, titremeler, mide bulantısı, burun kanaması gibi hastalıkların sonu olmuştu Medyum Lâlin yanından kaçmak "haber vermeden çıkıp gittin. Seni bulmak çok zor oldu!"

Başını yukarı çevirdi "lütfen beni içeri davet et Ayza! Sana söylemem geren çok önemli bir şey var." elimle merdiveni işaret ettim. Gülümseyerek yukarı çıktı ve kapının önünde beni beklemeye başladı.

Çantamdan anahtarı çıkararak kapıyı açtım. Ayakkabılarını çıkarmadan içeri girmişti. Peşinden girdim ve herhangi bir şeye karşı kapıyı tam kapatmadım. Mor ve oldukça parlak olan ceketininin düğmelerini teker teker açtı ve omuzlarından aşağı kaymasına izin verdi.

Hiç değişmiyeceğine adım gibi emindim. O zaman da hareketleri ve görünüşü aynıydı "hiçbir şey söylemeden kaçıp gitmek sana hiç yakışmadı Ayza. Gitmek istediğini söyleseydin seni gönül rahatlığıyla bırakırdım."

Yaşadığım acı aklıma geldikçe iyi ki bu işi bıraktım diyiyordum fakat kendimi aynı duruma atmıştım tekrar. Baybarsa yardım etme şeklim tıpkı Medyum Lâl için yaptığım şeyle aynıydı "neden peki? Neden gitmek istedin?"

Doğruyu söylediğim zaman büyük ihtimalle beni anlayacaktı. Geri dönmem için beni zorlamaz ya da ısrar etmezdi "size yardım ettikçe bedenim günden güne yok oluyordu. Acıyı ve ağrıyı dindirmek için kaçtım. Kendimi topladım ama şimdi."

Telaşlanmıştı "bunu bana söylemeliydin! Herhangi bir hastalığın olduğu için o haldesin sanıyordum." kesinlikle gelme amacı beni merak etmesi değildi. Gözlerinden anlamıştım "fakat şimdi iyisin ve bana yardım edebilirsin tekrar öyle değil mi?"

Ağzındaki baklayı çıkardı sonunda "hayır, yardım edemem." zaten Baybars için bu işi yapıyordum. En ufak bir belirtide bırakacaktım. Fakat şu an para biriktirmek için bu işe katlanıyordum "sürekli yapmazsın. Çok önemli müşteriler geldiği zaman yaparsın. Sen o mekanda çalışırken her şehirden insan geliyordu oraya."

Bu işe ilk başladığım zaman da aynısını söylemişti fakat sözünde duran bir insan değildi "hayır dedim yapmayacağım." ceketini giyindi ve ayağa kalktı "inan bana kabul etmemek büyük aptallık. Yine de sen bilirsin."

Bir hışımla evden çıkmıştı. Gerçi hakkını yememek lazım bu evi onun bana verdiği para sayesinde dizmiştim. Fakat karşılığında gece gündüz demeden çalışıyordum. Eline ölmüş birinin eşyasını alan koşuyordu. Bilmedikleri şey şu ki ben herhangi bir eşyaya dokunduğum zaman değil, ölen kişinin en son dokunduğu yere ya da eşyaya dokununca onun nasıl öldüğünü görüyordum.

Eşyaya dokunduğum zaman ölmüş insanların yüzleri kısa süreliğine gözümün önünde beliriyordu. Ben de ölen kişiyi tarif edip onay alınca bir şeyler uydurmaya başlıyordum. Yalancı çopanlık özelliği de buradan kalmıştı üzerime.

Dış kapıyı sıkıca kilitledim ve duşa girdim. Biraz daha çalışınca ilk işim bu mahalleden taşınmak olacaktı. Öyle huzurlu, ışıklı ve insanı cana yakın mahallelerden değildi ne yazık ki. Biraz ıssız, biraz sessiz ve biraz da korkutucu tabii çokca karanlık bir mahalleydi.

ESİR RUHLAR ALEMİWhere stories live. Discover now