04: than if you were alone

311 47 126
                                    

Başlamadan küçük bir not:
Düşünseli, bilinçaltımızda depolanmış her detaya sadık kalarak anıları tekrar yaratmak ve tekrar yaşatmak için büyülenmiştir. Böylece anının sahibi veya ikinci bir kişi anıya girip anıda dolaşabilir. Oldukça nadirdir.


"Aklını mı kaçırdın sen!"

Taemin, odaya kadar bırakmayı geç bir gram gevşetmediği elini açarak, Jongin'i ileri doğru itti.

"Bir kez olsun hatalarından ders alamaz mısın? Bu sefer bir Obliviate işini görmez!" İki Sly da burnundan solurken konuşmayı tercih eden tek kişiydi.

"Neden böylesin? Cidden! Bu kadar güçsüzleşeceksen bırak gitsin! Şu an bile yapabilirim bunu senin için. Asamı bir kez sallamama bakar. Kendine hakim ol, yoksa anılarından olursun anlıyor musun beni? Kendine bunu bir kez daha yapmana izin vereceğimi mi düşünüyorsun?"

Burun kemerini sıktı ve sakinleşmeyi denedi. Jongin'in konuşması için kısa süreli bir sessizliğe bürünse de, Jongin, o an onu duyabiliyormuş gibi değildi. İçinden öfke akıyordu ama Jongin bile bu öfkenin nereye aktığını anlayamıyordu.

"Konuş, bir şey söyle artık!" Taemin'in kendisini sakinleştirme çabası karşısındaki çocuğun sadece deli gözleriyle kendisine bakması ve susmasıyla artık tamamen çatlamak üzere olsa da ona biraz daha süre tanıdı, sinirden elleri titriyordu, yine de bir cevap alamadığında tekrar konuştu.

"Ne yaparsın, nasıl yaparsın bilmiyorum ama sakinleşene kadar çıkma odadan. Bu kadar savurgan olmana katlanamıyorum. Kör olmuşsun sen. Mantıklı tek bir açıklaman var mı bu yaptığın için?" Mantıklı bir açıklama varsa duymak istiyordu ancak Jongin sadece bakmakla yetindi. Ağzını açsa, içindeki öfkeyi Taemin'e yöneltecek gibiydi.

"Gidiyorum, geldiğimde kendine gelmiş ol, yoksa sözlerimin bir tehdit olmadığını görürsün." Odadan çıkmak için arkasını döndü ve kapıya ilerledi. Tam odadan çıkacakken Jongin sonunda konuşmaya karar verdi.

"Belki de en doğrusu bu olur, sen de öyle düşünmüyor muydun zaten? Yıllardır bunu söylüyorsun." Taemin kapıda durakladı, bunu söyleyebileceğini tahmin etmiyordu.

"Sadece sakinleş Jongin. Kararlarının üzerinde düşün, ve bu sana yakışmayan güçsüzlükle saçma bir karar verme. Gidiyorum." Arkasını dönüp diğer oğlana bir kez daha bakmadan odadan çıktı.

Başlarda ona böyle bir yolun da olduğunu sürekli hatırlatsa da artık Jongin'in alabileceği kararlar onu korkutuyordu. Çünkü geçen iki buçuk yılın ardından ilk defa geçen dönem, Sehun Taemin'e küçük de olsa umut vermeye başlamıştı. Bir şekilde, Sehun'un aklının karışmaya başladığını ve belki de zihninin duvarlarını kazıdığını düşünüyordu. Sanki Sehun'un hatıralarındaki Jongin, en sonunda başını kumdan çıkarmaya karar vermişti ve Sehun yakında onu kabullenecekti.

Taemin, Jongin'in aile dostlarının çocuğuydu ve okula gelmeden önce de tanışıyorlardı, ikisi de Slytherin'e seçildiğinde, yatakhanede küçük bir olay çıkararak odalarını birlikte olacak şekilde ayarlamış ve birbirleriyle daha da yakınlaşmışlardı. Taemin, şu an Jongin'le birlikte, geçmişte yaşananları bilen tek kişiydi.

Henüz Hogwarts'ta ikinci sınıflarken, birgün Jongin heyecanla girmişti odaya. 'Taemin!' demişti, 'bak, bu Garkenezler var ya, öğrencileri kaçırıyormuş gölün kıyısından. İnsan bile yiyorlarmış.' Pencerenin önüne tırmanıp yakın arkadaşının da gelmesini işaret etmişti.

Taemin, gözlerini devirse de gitmişti onun yanına. "Ee, Jongin? İçeri giremezler merak etme." Jongin onun bu söylediğine gülmüştü. "Sana hayatını kurtarabilecek bir bilgi vereceğim, sense benimle dalga geçiyorsun. İyi dinle." Sonra asasını cübbesinden çıkarıp Taemin'in görebileceği şekilde kaldırmıştı.

elisir | sekaiWo Geschichten leben. Entdecke jetzt