12: is this taboo

269 36 32
                                    

Jongdae iksir için küçük sığınaklarına gitmekte ısrarcı olsa da, Sehun sadece ortak salonda, kulaklarına dolan uğultunun beynindeki tortuları kaynatıp kendisinden uzaklaştırmasını beklemekte ısrarcıydı. Çok sık rüya görmezdi, böylesi bir kabusu ise en son ne zaman gördüğünü hatırlamıyordu bile.

Beyninde birbirine geçmeye hazır onlarca yapboz parçası, kendisini büyük resme doğru istekle iterken, Sehun'un tek yaptığı birilerinin gelip her bir parçayı başka yöne savurmasını istemekti. Kimse gelmiyordu ve kimse ona yardım etmiyordu.

"Baksana.." Koltuğa kıvrılmış elindeki iksir kitaplarını karıştıran Jongdae'ye seslendi. Bu, sonunda iksir yapmaya gideceklerini düşündürttüğü için Jongdae'nin gözleri parladı.

"İlk yıllarımızda," diye devam etti Sehun, çocuğun gözlerindeki parıltıyı görmezden gelerek, "benimle hiç göl kenarına geldin mi?"

Jongdae gözlerini devirdi. "Benden sakladığın çok şey vardı Sehun, şimdiki kadar açık değildin bana, ya da sanırım kimseye o kadar açık değildin. Yakındık, ama çoğu zaman ortadan kaybolurdun ve döndüğünde cübbende Karagöl'ün kıyısından taşıdığın kumlar olurdu. Yani giderdin ama bizi yanında istemezdin." Derin bir nefes verdi.

"Nasıl becerdin bilmiyorum ama, üçüncü sınıfta Unut Beni iksirini yanlış yapmışsın. Unuttuğun şeylerin zamanla geri dönebileceğini söylediler. Sanırım bizimle paylaşmadığın şeyleri unuttun. Bunu sen de biliyorsun, hastane kanadında Chanyeol ve ben olabildiğince senin yanında olmaya çalıştık ama sadece geceleri yanına gelmemize izin veriyordun, o da sanırım garkenez korkunun başlamasıyla alakalıydı." Sehun başını salladı, Jongdae'nin anlattıklarının bir kısmını zaten biliyordu ancak Chanyeol ve Jongdae'den bir şey saklama fikri ona çok uzaktı.

"Neden sordun ki şimdi bunu, yoksa bir şeyleri mi hatırlamaya başladın?" Jongdae aklına gelen fikirle elindeki kitabı kapatıp ortadaki sehbanın üzerine bıraktı ve ayaklarını koltuktan aşağı sallandırıp Sehun'a döndü. Sehun küçük bir an tereddüt etti. Jongdae'nin kendisinden oldukça farklı çalışan beyni daha fazla cevap bulmasına yarayabilirdi belki, ama henüz kendi içinde çözemediği bir konu olan Jongin'i de paylaşmaya pek hevesli değildi.

"Bir kabus gördüm sadece. Bilmiyorum devamında gölün kenarındaydım ama yalnız değildim. Oldukça... oldukça gerçekçi geldi. Belki dedim, belki geçmişimde unuttuğum ve bugünüme ulaştıramadığım bir anıdır." Jongdae dikkatle dinledi onu.

"Bu olabilir, belki ben değildim ama başka biriyle gitmiş olabilirsin, çocuklara da soralım bunu, ister misin?" Öne eğilip bir elini Sehun'un dizine yerleştirdi. Arkadaşının bocaladığını görmek her seferinde Jongdae'yi de bocalatıyordu.

"Hayır, hayır gerek yok. Öylesine bir kabus olduğuna eminim." Gerçek bir an olsa bile, orada sizden biriyle olmadığıma eminim. Odasındaki penceresinden garkenezleri görebilecek biri varsa bu, kulelerde yaşayan Ravenclaw ve Gryffindor öğrencilerinden olamazdı. Hupplepuff bile olamazdı. Eğer orada gerçekten biriyle birlikteyse, bu kişi, zindanlarda kalıp, odasından karanlık gölün sularını gören biri olmalıydı. Ancak ve ancak bir Slytherin olmalıydı.

Sehun kafasını iki yana sallayıp, Quidditch takımının yanında neşeyle gülen Minseok'a baktı. Poca, etrafa dağılmış kedilerden birinin yanına kıvrılmış sakince bekliyordu. Jongdae'ye tekrar bakamadı. Ondan bir şeyler saklamak, Sehun'u oldukça yoruyordu. Nasıl ve neyi saklamış olabilirim ki, diye düşündü. Arkadaşlarımdan saklamama ve belki de onlardan uzaklaşmana neden olacak kadar neyi değerli görmüş olabilirim?

"Sanırım uyumalıyım, yarın Yixing'le ödevin kalanını tamamlamaya çalışacağız." Jongdae anlayışla başını salladı ona.

"Yarından itibaren tekrar iksirlere döneriz, zaten çok kalmadı. Böylece bu konuyu da kaparız ve başımdan bir bulut daha eksilir." Gülerek tamamladığı cümlesinden sonra Jongdae'nin yanından geçerken oğlanın saçlarını karıştırdı ve altıncı sınıf yatakhanesine doğru ilerledi.

elisir | sekaiWhere stories live. Discover now