05: memories turn into daydreams

312 46 101
                                    


Jongdae odalarında Sehun'un eşyalarını hazırlamasını beklerken derin bir nefes bıraktı.

"Tamam birbirimizle yarışacağız ama bulamadığın malzemen hangisiyse ondan vereceğim sana, geç kalmadan çıkamaz mıyız artık?" Sehun onun söylediklerine güldü, yedek kazanları, Filch'in bile haberi olmayan yıkık dökük eski bir sınıfta olsa da, eşyalarını da orada bırakmak Sehun'luk bir davranış değildi. Jongdae ise bu konuda, şişelediği iksirlerini sakladığı kutu dışında, en ufak bir tereddüt bile göstermiyordu.

"Sadece biraz daha bekle, Külbükül yumurtalarım bu çantalardan birinde."

Jongdae gözlerini devirdi, küçük inlerinde Jongdae'nin zulasında tonla Külbükül yumurtası vardı. Yine de bu konu hakkında konuşmadı.

"Bu çantayı neden yerleştirmedin?" Sehun arkasını dönüp onun işaret ettiği yere baktı.

"O mu? Pek sevgili kuzenimin. Büyülemiş bir de. Karıştıracaktım." Sehun göz devirerek konuştuğunda Jongdae güldü.

"Önemli şeyler saklıyor olmalı, anlarız. Acele et de bul şunları."

Sonunda Sehun, yumurtaları da diğer malzemelerin arasına koyup doğrulduğunda Jongdae de oturduğu koltuktan kalktı. Baykuşu Celes'e küçük bir öpücük gönderdiğinde Poca ona alınmış gibi, gidip onun bacaklarına dolandı.

"Tamam Poca, seni de seviyorum ama istediğin ilgiyi şu an veremem sana." Eğilip hafifçe başını okşadı kedinin ve gülerek kapıya giden Sehun'un peşinden adımladı. Ortak salonlarında Quidditch takımının bir arada oturduğunu gördüklerinde Minseok'a hafifçe selam verdiler ve kulenin merdivenlerini inerek beşinci kata geldiler. Filch, buralarda çok dolaşmazdı. Dumbledore'un odası ve Muggle Bilimleri Dersliği dışında çok fazla sınıf olmadığı için, genelde sessiz olurdu bu kat. Sehun ve Jongdae'nin kendi deyimleriyle küçük ini de bu kattaydı. Yakalanmadan kulenin girişine ulaşmaları da kolay oluyordu böylece.

Sonunda eski sınıfa girdiklerinde ikisi de burada olmayı özlediklerini fark etti. Sehun doğrudan kazanın başına giderken, Jongdae asasıyla diğer dolapların arasında daha az dikkat çeken dolaptan ihtiyacı olan malzemeleri yanına çağırdı.

"Bir şeye ihtiyacın olursa söyle. Malzemelerim ve bilgi birikimim emrine amade." Sehun'a küçük bir reverans yapıp o da kazanının başına gitti.

"Az laf çok iş Jongdae, az laf çok iş." Sehun ona güldü ve Külbükül yumurtalarını eritmeye başladı.

Sehun ve Jongdae, her ne kadar ikisi de yeni bir aşk iksiri üzerinde çalışsa da, aslında birbirinden çok farklı etkilere sahip iksirler yapmak istiyorlardı. Sehun'a göre bir aşk iksiri yapılıyorsa, içen kişi kesinlikle iksiri yapan kişiye aşık olmalıydı. İksir ne kadar beklerse etkisi o kadar çok olacağı için, yapımı uzun süren iksirler onun ilgisini daha çok çekiyordu. Jongdae ise birçok konuda onun tam zıttıydı- her şeyden önce, beklemek için çok fazla sabırsızdı. Malzemeleri küçük parçalara dilimlemenin, etkiyi daha da artıracağını biliyordu ve beklemek yerine her seferinde malzemeleri önce dilimliyordu. Ona göre, iksiri yapan kişi tüm bu aşk oyunun içinde de kalmamalıydı, iksir başkaları için kullanılmalıydı. Bu yüzdendi ki, Sehun Külbükül yumurtalarıyla iksirine büyülü bir canlıdan gelmiş malzemeleri koyarken, Jongdae sadece yan malzemeleri koyuyordu. Tek boynuzlu atın bir kılıyla kaynatılan saç teliyleyse iksir tamamlanıyordu. İksiri içen kişi her kime aşık olacaksa, Jongdae o kişinin bir saç teliyle tek boynuzlunun kılını kaynatacaktı ve üç damlayla iksiri mühürlemiş olacaktı.

elisir | sekaiWhere stories live. Discover now