13: baby we built this house on memories

123 19 27
                                    

Hogwarts'ta yeni bir haftanın başlangıcı Sehun'u olduğundan daha sakin karşılamıştı. Jongdae'nin sabahın köründe uyanıp neşeli bir şekilde hazırlanması ve zaten düzenli olan eşyalarını şarkı mırıldanarak olabilirmiş gibi daha da düzenli hale getirmesi dışında, haftanın ilk dersi olan Biçim Değiştirme bile, oldukça sorunsuz geçmişti. Jongdae'nin önceki hafta kendisine verdiği fare parmağının aksine, her ikisinde de birer kartal pençesi ihtişamlı bir şekilde görünüyordu. Chanyeol ve Yixing'in sızlanmaları bile, Sehun'un üzerindeki sakinliği atmasına sebep olamıyordu. Aşk iksiri derdi, çok yakında bitecekti ve geride aklını kurcalayan daha az konu kalacaktı.

Sonunda ders bittiğinde ve kartal pençeleriyle Chanyeol'ün fare kulakları gittiğinde, mavi ve kırmızı cübbelerden oluşan kalabalığa takılarak Büyük Salon'a doğru ilerlemeye başladı. Chanyeol'ün de kendisi gibi durgun olduğunu fark ettiğinde adımlarını hızlandırdı ve Kyungsoo ile konuşan Jongdae'yi arkasında bırakarak kuzenine doğru ilerledi. Cumartesi günü olan kavganın ardından Kara Göl'ün kenarındaki konuşmalarından sonra tekrar yalnız kalamamışlardı, Sehun o gün konuştukları hakkında Jongdae ile konuşmaya hala karar verememişti. Chanyeol yanında yürümeye başlayan Sehun'u gördüğünde, Sehun onun da Kara Göl'ün kenarındaki konuşmayı düşündüğünü fark etti.

"Bu hafta seçmeler başlıyormuş." Sehun pek de umurunda değilmiş gibi sakince konuştu. Yixing, Chanyeol'ü en azından denemelere katılması konusunda ikna etmişti, ancak Chanyeol'ün bundan da vazgeçmesini istemiyordu.

"Evet. Seçilsem bile oynamayacağımı söylememe rağmen neden hala bu kadar ısrarla seçmelere katılmam gerektiğini söylediklerini anlamıyorum." Chanyeol yüzünde güzel olsa bile sahte gözüken bir gülümsemeyle konuştu Büyük Salon'un kapılarından girerken. Sehun elinde olmadan Quidditch takımının masasına baktı ve Gryffindor'un iki vurucusunu incelemeye başladı.

"Bu arada, odandaki çantayı ne zaman yollayacaksın? İşler böyle gelişmeye devam ederse çok yakında ihtiyacım olacak." Sehun kuzeninin daha öncesinde, bir süre o çantaya ihtiyaç duymayacağını söylediğini hatırladı.

"Benden sakladığın şeyler var, bu hoşuma gitmiyor." Chanyeol onun söylediğine güldü.

"Sadece son yıllarda bana şimdi olduğun kadar açıksın Sehun, bu konuda sızlanabilecek biri değilsin bence." Chanyeol ona gülerek baktığında, Sehun'un aklına önceki gün Jongdae ile yaptığı konuşma geldi. Jongdae, Hogwarts'a geldiğinde tanıştığı biriydi, Chanyeol ise doğumundan beri onun yanındaydı. Sehun'un Jongdae'den daha açık ve daha yakın olacağı bir kişi varsa, o da Chanyeol olmalıydı. Chanyeol Sehun'un birden donuklaşan yüzünü gördüğünde, hafifçe tedirgin oldu.

"Ya, bunu seni suçlamak için söylemedim. Bu kadar ciddileşme." Chanyeol tekrar konuştuğunda, Sehun ona döndü. "Baksana, sana sormam gereken bir şey var, yemekten sonra dersine gitmeden önce benimle iki dakika buluş tamam mı?"

Chanyeol ona kaşlarını kaldırarak baksa da, öğle yemeğini kendi masasında yemeyi tercih ettiği ve ayrılmaları gerektiği için başını sallamayı yeterli buldu. Uzun olan, Sehun'un omzuna elini iki saniyeleğine koyup kendi masasına ilerlemeye başladığı sıralarda, Jongdae ve Minseok çoktan Sehun'u aralarına alıp Ravenclaw masasına yerleşmeye başlamıştı.

"Keyfim o kadar yerinde ki, sıradaki derste Snape'i görecek olmak bile keyfimi bozamıyor." Jongdae şarkı söyler gibi melodik bir sesle konuştuğunda, Minseok ona şüpheli bir bakış attı. "Bu kadar keyifli olduğunda hep birilerinin başı yanıyor."

Jongdae onun bu söylemine şeytani olmasına uğraştığı bir gülüşü ile karşılık verirken, Büyük Salon'un kapıları bir kez daha açıldı ve kalabalık öğrenci sürüsü içeriye doğru ilerlemeye başladı. Sehun, elinde olmadan kafasını kapıya çevirip tanıdık bir yüz ararken, masada dönen konuşmalarla ilgileniyormuş gibi yapmaya devam etti.

elisir | sekaiWhere stories live. Discover now