09: it takes my breath away

262 37 68
                                    

Üç Süpürge'nin tanıdık sesleri arasında, Sehun önündeki tabakla oynuyordu. Kyungsoo, daha sonra onlara katılacağını söylemiş ve kuzeniyle birlikte Hogsmeade'in diğer yerlerinde olacağını söylemişti. Yixing bir yandan Minseok ile Quidditch seçmeleri hakkında konuşurken bir yandan da Sehun'un tabağına saldırmaya çalışıyordu, Sehun onu durdurmadı. Chanyeol ve Jongdae sonunda Quidditch hariç bir şeylerden güzelce bahsediyorlarken kaymak birasını onların ortada bulunan bardaklarına dokundurdu. Konuların ikisi de ilgisini çekmiyordu, yine de hep birlikte olmayı özlemişti. Çocuklar, Sehun ödevlerinin peşinde koşarken bir araya sıklıkla gelse de Sehun için hepsini bir arada gördüğü ilk müsait zamandı bu.

Tüküren bilyeler hakkında konuşulanlar, Quidditch'ten daha ilgi çekici geldiğinde, artık sadece Yixing'in ara sıra uzandığı tabağı onun önüne itti ve dirseğini masaya yaslayarak kuzenine doğru döndü.

"Evet, mutlaka oynayalım, o iğrenç kokuların yüzüne sıçraması keyfimi yerine getirir." Kuzeni gülerek Jongdae'ye laf attığında o da güldü. İkisi de berbat birer oyuncuydu, ama birbirlerine karşı yarıştıkları zaman, oyun ikisi hariç herkes için eğlenceli oluyordu. Sehun'un tek problemi, yıkansalar bile kolaylıkla geçmeyen kokuyu Jongdae'nin oda arkadaşı olarak bir süre çekmek zorunda kalmasıydı, bu bile aldığı keyfi engellemiyordu.

Duyduğu kapı ziliyle kafasını açılan kapıya çevirdiğinde Kyungsoo'nun arkasında bir grup Slytherin ile içeri girdiğini gördü ve kocaman sırıtıp elini kaldırdı, Kyungsoo ona aynı şekilde gülerek karşılık verdikten sonra, kuzenine onların masasını işaret etti ve diğerlerini selamlayıp yanlarından ayrıldı. Kyungsoo'nun yanlarına gelişi birebir muhabbet içinde olan dört arkadaşını uyarmış gibi hepsi konuşmayı kesip ona odaklandı.

"Kelim gelmiş." Yixing ona sırıttığında Kyungsoo gülerken gözlerini devirdi, ve elini artık uzun olan saçlarının arasından geçirdi.

"Bu lakaptan kurtulamıyorum gördüğünüz gibi, naber millet?" Sehunun karşısındaki sandalyeyi çekip otururken bir elini Minseok'un omzuna koyup masadakilere daha ışıl ışıl bir gülüş verdi.

"Gel bakalım yüce kelimiz." Minseok da Yixing'e uyarak konuştuğunda Sehun ortamın güzelliğiyle derin bir nefes çekti içine. Aklındaki sıkıntıları süpürmek, böyle sıradan bir birliktelikle bile biraz olsun halledilebiliyordu.

Sehun Kyungsoo'nun oturmasıyla karşısında ortaya çıkan manzaraya baktı, Kyungsoo'nun kafasının hemen üzerinden, Jongin ve Baekhyun'un Quidditch takımından bir kaç Sly'ın yanına oturduğunu gördü. Jongin kendisine gülerek başıyla selam verdiğinde kaşları birbirine yaklaştı, tereddütlü ifadesini bozmadan o da selamını verip masada başlayan konuşmaya döndü.

Aklından süpürmeye çalıştığı şeyler, tam da süpürdüğünü düşündüğü anda karşısına çıkınca modu hafifçe düşse de masadakilere çaktırmamak için dönen sohbete katıldı. Aradan geçen beş dakikanın ardından Yixing, Jongdae'ye seslendiğinde Sehun, kendisi ile ilgili konuşacağını düşünmemişti.

"Biliyor musun, SYB dersinde de o yılan vardı ve birlikte oturdular. O kadar eminim ki iş atıyor bizimkine..." Sehun avucunu Yixing'in suratına kaparken derin bir nefes aldı.

"Kardeşim yetmez mi artık? Yok öyle bir şey diyorum sana." Jongdae ortama şeytani bir gülüş bıraktığında Sehun sandalyesini geriye itti. "Ne konuşuyorsanız ben yokken konuşun en azından." Masanın yanından geçerken seslendi.

"Beş dakikanız var, koynumda yılan besliyorum resmen."

Söyledikleri masadakilerin kahkaha atmasına neden olduğunda, hepsinin bunu farklı anladığını fark edip gözlerini devirdi ve dışarıya doğru adımlamaya başladı. Konuşmaya başladıklarında onları susturmak ölüm gibi zor oluyordu.

elisir | sekaiWhere stories live. Discover now