3

997 182 102
                                    

Bölüm şarkısı: Hande Yener - Kim Bilebilir Aşkı 

Kim bilebilir aşkı? Aşktan ölene kadar...

"CEM... SENİN BURADA ne işin var?"

Birbirlerine doğru yürürlerken Irmak'ın dizleri titriyordu. Cem ne zamandan beri orada, karşı bankta oturmuş ona bakıyordu? Onlara? Eğer Atlas'ı gördüyse, bu hiç kuşkusuz büyük sorun yaratacaktı.

"Irmak," dedi Cem, yanak yanağa öpüşürlerken. "Ben de aynı soruyu sana soracaktım?"

"Ben..."

"Biliyorsun ki ablam burada oturuyor. Ondan çıktım ve taksi bulmak için yürürken telefonum çalınca, şu banka oturdum."

"Yani bir süredir orada, telefonla mı konuşuyordun?" diye sordu Irmak, ne kadar paniklediğini belli etmemeye çalışarak.

"Maalesef hayır."

"Ne?"

"Yani hat kesildi ve maalesef hiç konuşamadık. Şu yüzyılda bu ne komik, değil mi?"

Irmak yarım bir nefes aldı. Sonra "Ya, sorma," dedi, yüzüne bir parça tebessüm kondurabilmek için kendini zorlayarak. Cem, Atlas gittikten sonra gelmiş, ikisini beraber görmemiş gibiydi. "Bu arada ablanın burada oturduğunu bilmiyordum," dedi. Ah, nasıl bir tesadüftü bu böyle? Bu koca şehir sanki bir tek bu küçük parktan ibaretmiş gibi! Birlikte yürümeye başladılar.

"Eee? Soruma cevap vermedin. Senin burada ne işin vardı?"

Irmak soğuk soğuk terlediğini hissetti. Şimdi ona ne söyleyecekti? Atlas'la buluşmaya geldiğini söylese, o an'a kadar söylemediği için Cem bundan şüphelenecekti. Artık o treni çoktan kaçırmıştı. Cem'in Atlas'ı görmediğine inanarak, "Okuldan sonra bir arkadaşımla burada bir kafeye geldik ve... ben de taksi bekliyorum açıkçası."

"Yurda mı gideceksin? Ben şimdi bir taksi çağırdım, birlikte binelim. Çünkü bu saatte hepsi dolu geçiyor."

"Ee... Peki, tamam. Evet, yurda gideceğim."

Biraz sonra, Cem'le birlikte taksinin arka koltuğuna oturmuştu. Cem bir elini onun dizine koyup gülümsedi. Irmak da ona bakıp gülümsemeye çalıştı. Ve ancak o an derin bir nefes alabildi. Gerçekten ucuz atlatmıştı.

Ya da o öyle sanıyordu.

O gece rüyasında denizanalarını gördü Irmak. Önce simsiyahtılar ama giderek beyazlaştılar. Suyun yüzeyine yakın, süzülüyorlardı. Geceyi ele geçirmiş beyaz hayaletler gibiydiler.

Uyandığında terden sırılsıklamdı. Rüya değil, kabus görmüştü. Bunun ne anlama geldiğini düşündü. Atlas ve anlattıklarıyla ilgili olabilir miydi? Zihninde hala onun "Bu bir roman değil. Bu gerçeğin ta kendisi Irmak. Bu benim yaşamöyküm" sözleri yankılanıyordu. Atlas, sevgilisinin ölümüne sebep olmuştu. Belki de gördüğü kabus bu buluşmayla ve itiraflarla ilgiliydi. Ya da Cem'i bir anda parkta görmesiyle. Ya da Aslı'yla. Ya da arkadaşlarıyla. Pek çok ihtimal vardı. Hayatında yolunda olmayan o kadar çok şey vardı ki!

Sabah yurdun bulunduğu sokağa on dakika mesafedeki büyük markete gidip simit, poğaça ve yeni çıkan birkaç aylık dergi satın aldı. Tarçınlı çayı için odasında su kaynatırken dergileri poşetlerinden çıkardı; kaliteli kağıt kokusu bir anda odayı kapladı. Sonra Atlas'ı gördüğünde burnuna gelen kokuları düşündü. Gerçekten çok hoş kokuyordu. Ama bir an mürekkep kokusu duyduğundan emindi. Bunları düşünerek, komodininin üzerinde duran Atlas Kitabı'na baktı. Yağmurlu bir günde, ucuz bir sahaftan aldığı bir kitabın yazarının melankolik bir yakışıklı çıkmasına ne demeliydi? Atlas Siyah. Adeta bir marka ismi gibiydi. Dalgalı, gür saçlarını, geniş omuzlarını, delici gözlerini ve ondan yayılan güzel kokuları düşündükçe Irmak heyecanlanıyordu. Ama bu çok saçmaydı. Belki de bir daha hiç görüşmeyeceği birine aşık olamazdı. Yoksa çoktan olmuş muydu? Bunları kafasından atması gerekiyordu. Ama şu son zamanlarda iyice yokuş aşağı giden hayatının içinde, soluklanabileceği bir liman gibi karşısına çıkmıştı Atlas.

Mürekkep Kokunu İçime Çektim (2017-2018, 19 Bölüm, Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin