26. Bölüm: Toni

14.1K 806 141
                                    


Yüreğimin tam ortasına bir yıldırım gibi düşen bu çığlık nefesimin kesilmesine sebep olurken sesin geldiği tarafa doğru koşmaya başladım. Ben koştukça Asmin'in çığlıkları da yaklaşıyordu. Korkuyordum. Aklımda dilimde ve hatta kalbimde tek bir dua vardı. "N'olur Allah'ım ona bir şey olmasın," diye içimden geçirerek ilerliyordum İstanbul'un karanlık sokaklarında. Eğer ona bir şey olduysa ben ömrüm boyunca kendimi affedemezdim.

Sesin geldiği yere yaklaştığımda gördüğüm manzara karşısında donup kaldım. Küçük Mecburiyetim elinde kırık bir bira şişesiyle yerde oturuyordu ve ayaklarının dibinde yatan adama ifadesizce bakıyordu. Adam'ın başı kanlar içindeydi ve muhtemelen başına yediği darbeyle hâlâ kendine gelememiş acılar içinde kıvranıyordu. "Asmiin!" diye seslendiğimde şişeyi tutan elinin spastik bir şekilde titremeye başladığını gördüm. Tekrar ona ismiyle seslendiğimde başını kaldırıp buğulu gözlerle bana baktı. "E-ez-m-man...." diye kekeledi beni görünce. Sıkı sıkı tuttuğu cam şişe elinden düşerken sesli bir şekilde ağlamaya başladı. Işık hızında ilerleyip onu kollarımın arasına aldım. Yüzümü pişmanlık içinde onun o ipeksi saçlarının arasına gömdüğümde gözlerime batmaya başlayan damlaları saldım sessizce. Onu sağ sağlim bulduğum için Allah'a şükrettim. Bir süre ikimiz de birbirimizden kopamadık. O benim kollarımın arasında hıçkıra hıçkıra ağlarken, ben de onun o cennet kokusunun ciğerlerime dolup beni rahatlatmasına izin verdim. Başımı kaldırıp Küçük Berdelim'in ıslanan yanaklarını silmek istediğimde dudağının kenarının kanadığını fark ettim. Onun tenini kırmızıya boyayan kan aynı zamanda yüreğimi kasıp kavuran bir fırtına başlattı içimde.

"Benim yüzümden... Hepsi benim yüzümden," diye mırıldandım.

Karımın yüzünü avuçlarımın arasına alarak hüzne bulanan o zümrüt yeşillerine baktım.

"İyi misin? Bu adam... Bu adam sana bir şey yaptı mı?" diye sordum mahçup bir ses tonuyla. Başını olumsuzca sallarken gözlerine doluşan yaşlar tekrar akmaya başladı yanaklarından. Benim yüzümden akıttığı göz yaşlarını öperek silerken defalarca özür diledim İngiliz sevgilimle konuşmak için yalnız bıraktığım karımdan. Suçluydum. Hem onu yalnız bıraktığım için hem de Angelina'yla görüştüğüm için. Görüşmemeliydim. Evlendiğim gün ondan ayrılmalıydım fakat evlenmeyi ben istememiştim ki...

"Ya şimdi?" diye soran iç sesimi duymazlıktan gelerek tekrar bana acıyla bakan o gözlere odaklandım.

"Senin ne işin var burada, neden beklemedin beni? Bu adam yoksa... sana bir şey mi yaptı? Eğer yaptıysa..." derken sesim istemsizce öfkeli çıkmıştı. Aslında öfkem sadece kendimeydi.

Küçük Berdelim "Ben... ben..." diye kekelemeye başlayınca onu korkuttuğumu farkederek onun başını göğsüme bastırıp özür diledim tekrar. O güzel yüzünü avuçlarımın arasına alarak "Korkma hadi anlat bana, ne oldu?" dedim şefkatli bir şekilde.

"Bana 'Eşiniz sizi çağırıyor' diyerek buraya getirdi bu adam beni... Senin burada olmadığını görünce dönmek istedim fakat bana tokat atarak gitmeme engel oldu. Attığı tokatla yere düşünce bana zorla sahip olmak istedi."

Asmin hıçkırarak olanları anlatmaya başladığında duyduklarımla yumruklarımı sıkmaya başladım. Benim yüzümden neler gelmişti başına. Karımın anlattıklarını dehşet içinde dinlerken sanki sesi git gide uzaklaşıyordu benden.

"Çok korktum Ezman... Çok korktum ben. Yerde onunla boğuşurken bir bira şişesi buldum ve ondan kurtulmak için hiç düşünmeden kafasına indirdiğimde..."

Asmin'in sözünü bitirmesini beklemeden onu bırakıp yerde yatan adamın üzerine çullandım. Öfkeden deliye dönmüştüm. Yumruklarımı gelişi güzel indirirken adamın üzerine "Lan sen benim karıma nasıl dokunursun şerefsiz!" diye kükrüyordum. Ne kadar vurursam vurayım içim bir türlü soğumuyordu ve yumruklarımın ardı arkası kesilmiyordu. Bir süre sonra Asmin'in kollarıma asılıp "Ezman yeter artık öldüreceksin adamı," demesiyle duraksadım. Nefesimi toplayarak o pisliğin üzerinden kalktım ve "Merak etme böylelerine bir şey olmaz," diyerek yerde kanlar içinde yatan müsibete son bir bakış attım.

Asmin beni uzaklaştırmak için elimi tutup "Gidelim artık, beni götür buradan," dediğinde aylardır eşim olduğunu kabullenmek istemediğim kadının yüzüne baktım. Karımdı o benim, namusumdu ve belki de... Kaderimdi o benim. "Gel buraya," diyerek Asmin'i kendime doğru çektim. İlk defa sanki Mecburiyetim'e değil de kaderime sarılıyormuşum gibiydi. Sıkıca sarıldım ona, kopamadım dakikalarca. Bıraksam sanki nefes alamayacaktım nir daha. Kalbime öyle bir korku düşmüştü ki, bu Asmin'i kaybetme korkusuydu ve biliyordum ki ömrümün sonuna kadar hep bu korkuyla yaşayacaktım artık.

Arabaya dönene kadar ikimizde hiç konuşmadık. Hatta otele gelene kadar desem daha doğru olur. Asansörle odamızın katına çıkarken "O adama ne olacak?" diyen karımın yüzüne bakmadan "Adam deme o şerefsize, dünyadaki bütün adamlara hakaret olur!" dedim dişlerimi gıcırdatarak. "Bir şey olmaz onun gibilere, birkaç gün fare gibi sürünür o delikte, sonra ayağa kalkar," diye ekledim.

Odamıza ulaştığımızda Asmin'e içeriye girmesi için kapıyı açarken bakışlarımı kapının koluna sabitleyerek "Sen gir ben birazdan geliyorum," diyerek gitmeye yelteniyordum ki "Nereye gidiyorsun ağam?" diye soran karımın sesiyle duraksadım. Sahi ben nereye gidiyordum onu bu halde bırakıp? Neden kaçıyordum, kimden? Neden karımın yüzüne bakamıyordum?

"Benim bir telefon görüşmesi yapmam gerek," dedim sırtım ona dönük bir şekilde. "Geliyorum birazdan, sen içeriye gir."

Kendimi otelin dışına attığımda Asmin'i bulduğumdan beri içimde tuttuğum çığlıklarımı dışarı saldım. Kendime olan öfkem bir türlü eksilmiyordu. Ben iki kadınla aynı anda bir ilişki yürütecek adam mıydım? Benim o şerefsizden ne kalır yanım vardı şimdi? Zoraki de olsa Asmin benim eşimdi, en başından beri Angelina'yla olan ilişkimi bitirmem gerekiyordu. Kararlı bir şekilde cebimden telefonumu çıkarıp Angelina'nın numarasını tuşladım ve telefon çalarken otelin önünde sabırsızca volta atmaya başladım. Aramam başarısız olunca numarayı tekrar tuşlayıp sabırsızlanarak otelin önünde birkaç volta daha attım. Telefon açılır açılmaz İngilizce konuşarak "Angelina konuşmamız lazım," dediğimde karşı tarafta yabancı bir erkek sesi "Ben Toni, Angelina şu an duş alıyor," diye karşılık verdi. Aklıma düşen ihtimal ile duyduklarım beni dumura uğratırken aramayı aniden sonlandırdım.

"Tövbe Bismillah bu da neyin nesiydi?" diyen iç sesime bu sefer kendi sesim de eşlik etmişti.

                         -Bölüm sonu-

Sizce hikayem nasıl gidiyor? Biraz yorum verm yahu 😅😅?

Kitabımı beğeniyorsanız sizleri Bozuk para kitabıma da davet ediyorum bu arada. Onuda beğeneceğinizi  düşünüyorum.

Hoşçakalın
😍😍❤️❤️❤️☺️☺️☺️☺️

İstikamet Londra                                      (Töre Mecburiyetim kitabı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin