40. Bölüm: Yeşil gözlü afet

13.4K 767 190
                                    


"Aaahhh... Senin ne işin var yatağımda!" diye cırtlak bir ses kulaklarımda çınladığında başımı yastığın altına gömdüm. Bu Boran'ın sesi ben hafızamı kaybettim kaybedeli ne kadar da incelmişti. Karı gibi bağırıyordu dibimde. Yastığın altından "Git oğlum başımdan, beni sen çağırmadın mı dün akşam," diye mırıldandım.

Cırtlak sesli Boran "Ne! Seni ben mi çağırmışım?! Delirdin mi sen! Kalk şu yataktan," diyerek beni itmeye başladığında öfkeyle başımı yastığın altından çıkarıp sesin geldiği yöne doğru döndüm. Döndüm, döndüm ama öylece kalakaldım ağzım açık bir şekilde çünkü yatakta Boran değil yeşil gözlü afet vardı ve o ışıl ışıl parlayan yeşil zümrütleri alev almış ateş püskürüyordu adeta. Kabarmış dalgalı saçlarıyla, uyku mahmurluğuyla şişmiş dolgun dudaklarıyla ve ayıcıklı pazen pijamasıyla o kadar çekici görünüyordu ki midemde bir şeyler kıpırdanmaya başladı. Kelebekler uçuşuyor dedikleri bu olsa gerekti. Bir dakika...bir dakika kelebekler mi uçuşuyor dedim ben?

"Dedin valla... oğlum ne çabuk uçtu bu kelebekler senin karnında?" diyen iç sesimle birlikte "Hey... sana diyorum! Derhal çık şu yataktan yoksa seni anandan doğduğuna pişman ederim bak!" diye böğüren yeşil gözlü canavar beni kendime getirdi.

"Çıkmıyorum lan! Bu evde önce ben yaşıyordum, asıl sen çık yataktan!" dedim inatla yorganı biraz daha üzerime çekip sırtımı dönerek. Onu bu şekilde yataktan kaçıracağımı düşünmüştüm fakat yanılmışım. Ben sırtımı döner dönmez onun ellerini sırtımda hissettim. O beni var gücüyle yataktan ittirmeye uğraşırken ben onun dokunduğu yerlerde başlayan küçük yangınlarla meşguldüm. Benim bir milim bile kıpırdamadığımı görünce ittirmekten vazgeçip sırtımı yumruklamaya başladı. Ben inat ettikçe onun yumruklarının şiddeti artıyordu. Yumrukların yerini tekmeler almaya başlayınca canıma tak etti.

"Ehhh... yeter ama!" diye sesimi yükselterek âni bir hareketle dönüp yatakta beni tekmeleyen kadının üstüne çullandım. Beni yumruklayan ellerini bileklerinden kavrayıp başının üstünde birleştirirken vücutumun ağırlığını kullanarak tekmelerini engelledim.

"KALK ÜZERİMDEN PİSLİK!KAAALK!!" diye tiz bir sesle çığlık atmaya başlayınca tek elimle ağzını kapattım.

"Sus! Sus! Bağırma. Milleti başımıza toplayacaksın bak sonra bizi bu halde gördükleri için evlenmek zorunda kalacağız," dedim sırıtarak.

"Bu aslında fena bir fikir değil, her gün yeşil gözlü afetle aynı yatakta uyanmak... Allaaah aç ağzını bağırsın da yakalanalım," diye çoşan iç sesime bir an uymak geldi içimden fakat ben zoraki yapılan evliliklere karşıydım ve bunu yapamazdım.

Bir süre altımdan kurtulmak için çırpındı durdu sonra baktı ki olmuyor susup bakmaya başladı bana öfkeden koyulaşan yeşilleriyle. Ben de sustum hatta iç sesim bile sustu çünkü onun yeşillerinin büyüsüne kapılmıştım. Her atışında kendini daha da belli eden kalbim artık göğsümden fırlayacakmış gibi atıyordu. Onunda kalp atışlarının hızlandığını inip kalkan göğüsünden anlıyordum. "Elimi ağzından çekeceğim sakın bağırma ama tamam mı?" dedim kısık bir sesle. Başını olumlu bir şekilde salladığında yavaşça elimi onun o dolgun dudaklarından kaldırdım.

Bileğinin birini kavramamdan kurtarıp yüzüme bir tokat yapıştırdığında öfkeyle bileğini boşta kalan elimle tekrar kavrayıp yatağa bastırdım. Acı içinde inleyerek "İmdaat! Kurtarın beni!" diye bağırmaya başlayınca onu susturmak için dudaklarına kapandım.

Tattığım dudaklardan ayrılamazken gözümde bir takım anılar canlandı. Anı olduğundan da çok emin değilim çünlü daha çok bir dizi fragmanı gibiydi.

İstikamet Londra                                      (Töre Mecburiyetim kitabı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin