28. Pençe 🦋

65.1K 1.9K 829
                                    

İşlerim sebebiyle beklettim sizi.
Fırsat buldukça buradayım ama ♡
sizi bölüme alalım. Satır arası yorumlarınızı bekliyorum..

Giydiğim beyaz, uzun elbisemin etekleri yürüdüğüm ormanda, rüzgarın etkisiyle geriye doğru uçuşuyordu. Çıplak kollarımı yalayan rüzgar beni üşütüp bedenimi donduruyordu ama bu hoşuma gidiyordu. Üşümek diğer insanların aksine benim hoşuma giderdi. Beni kendime getirir, o güzel ayaz kokusunu üstüme bulaştırırdı.

Yalın ayak olmama rağmen tabanlarım asla acımıyordu.
"Karan hadi çık artık ortaya." diye bağırdım. Koca ormanda tek başıma gibiydim ama o beni bırakmazdı. Buralarda bir yerlerdeydi.
"Seni arıyorum ne zamandır. Yoruldum. Hadi çık neredeysen." bağırdığım sesim birkaç saniye sonra bana geri ulaştı.

"Bir gün beni aramaktan vazgeçer misin ?" duyurmuştu bana sonunda sesini. Yüzümde büyüyen gülümsemeyle cevapladım onu.

"Hayır." dedim.

"Beni bulama diye uğraşsam peki, aramaktan vazgeçer misin ?" dedi. Hala ortalarda yoktu ama sesini duyuyor olmak bile beni güvende hissettiriyordu.

"Senden vazgeçmem." dedim elbisemin uzun eteğini tutarak etrafımda dönüyordum.

"Seni neden göremiyorum." diye bağırdım. Boşluğa bağırıyordum resmen ama cevap alıyordum. Buralarda bir yerlerde olmalı. Tekrar etrafıma bakınarak yürümeye başladım.

"Çünkü ben öyle istiyorum." dedi.
İçimi bir uğursuzluk kapladı. Sanki bir cadı kazanını benim için çevirmeye başlamıştı.

"Karan korkmaya başladım. Yanıma gel." dedim avcuma topladığım elbisemi sıkarak. "Korkma !" dedi sinirli bir sesle. Korkmamdan nefret ediyordu. "Ben buradayım diyorum sana." dedi. Hava kararmaya başlamıştı. Zaman nede çabuk geçmişti böyle. Soğuk artık esen rüzgarla vücudumu kırbaçlıyordu. "Seni göremiyorum. Yanımda değilsin ve karanlık olmaya başladı gel artık." dedim.

Dikildiğim yerde çok sert bir rüzgar esti. Tüylerimi ürpertecek ve beni yerimde sarsacak kadar güçlüydü. Tenimden geçip giderken bir şey fısıldadı. "Karanlıkta kalacağın günler yakın sana şafak sökmeyecek." Korkuyla yerimde sıçradım. Etraf şuan zifiri karanlıktı. Arkama bakmadan koşma isteğiyle dolup taştım. Titreyen bacaklarım ve ağzımda atan kalbimle bu mümkün gibi gözükmesede koştum. Karan'ı bulmak için koştum.

"Karan !" çığlığım ormanın karanlığı tarafından yutuldu. Kalbimi elime alarak sakinleştirme şansım olsaydı bunu yapardım. Atışı kulaklarımda uğulduyordu. Arkamda kalan neydi bilmiyordum ama sanırım doğru kelime karanlıktı.

Karanlık Karası.

Kara bir şey geliyordu. Nefesini ensemde hissediyordum. Durmadan koşmaya devam ettim ama ne kadar koşarsam koşayım elini uzatsa bana dokunacak gibiydi. Kalbimin gümbürtüsü nefesimi düzensizleştiriyordu. Beni yakalayabilecek olmasına rağmen yakalamıyordu. Sanki benimle oynuyor gibiydi.

Oynuyor ve eğleniyor.

Koşmaya devam ederken ağaçlar seyrekleşmeye başladı. Biraz sonra düzlüğe çıktığımda ay ışığı yolumu aydınlatmaya başladı. Karan nerdeydi, neden yanıma gelmemişti ? Ona bir şey olmuş olabileceği düşüncesi sardı bir an da etrafımı. Neyden kaçtığımı bilmiyordum ama o şey Karan'ın da peşinde olabilirdi.

Ses çıkarmamak için Karan'a da seslenemiyordum. Nefesimi düzene sokmak için olduğum yerde soluklanmaya başladım. Açık bir düzlükte dinlenmek ne kadar doğruydu bilmiyorum çünkü kendimi açık hedef konumuna sokuyordum. Yinede yerimden kıpırdamadım. Bacaklarımı dinlendirmeye ihtiyacım vardı.

BERCESTEWhere stories live. Discover now