46. KARADENİZ

66.9K 2K 1.2K
                                    

Bu bölüm bolca Karadeniz dizisi izlenerek yazılmıştır. Şiveyi/ağızı oturtmaya çalıştım. Eğer bir yanlışım olduysa kusura bakmayın hiç Karadenizde bulunma şansım olması malesef. Lafi uzatmadan bölümle başbaşa bırakıyorum sizi.

Oy verdiysek eğer satır arası yorumlarınızıda bekliyorum 💙

İyi okumalar.

Bazen gözü kara coşkun, bazen içi kara ve suskun. Tıpkı Karadeniz gibiyim.

Uzun geniş yemek masasına oturmuş sessiz sedasız kahvaltımızı yapıyorduk. Bahçede olanlardan sonra sanki kimsenin ağzını açmak istemiyormuş gibi bir hal vardı.

Bahçeden içeriye girecekken babannenin ettiği laf yüzünden Uygar, Yaman ve Eda resmen Karan'a yapışık yürümüşlerdi.
Karan'ın ters bakışlarınıda önemsemeyip o masaya oturana kadar da etrafından ayrılmamışlardı. Karan oturur oturmaz Eda beni yanında ki sandalyeye fırlatmıştı. Hemen arkasından da Yaman benim diğer yanıma, Eda da Karan'ın yanına oturmuştu. Uygarda tam karşımızda yerini almıştı.

"Osmanlı, Viyanayı böyle kuşatmadı be." Yaman'ın sözlerinin hemen ardından içeriye Efsun girmişti ve oturmak istediği yerlerin dolu olduğunu görünce suratı düşmüştü.

Şimdi o da suratı asık bir şekilde masada oturuyordu. Çokta umrumuzdaydı..

Masada yine hala ve amca konu açmaya, ortamı yumuşatmaya çalışan kişilerdi ve başarılı da olmuşlardı. Gerginlik biraz olsun kırılmıştı. Karan'ın sert bakışları hariç ortamın havası biraz değişmişti.

Bana benimle ilgili gelen soruları yanıtlarken Karan tabağıma sürekli bir şeyler indirmekle meşguldü. Özellikle masada bana uzak kalan şeylere uzanıyor tabağıma koyuyordu. Çatık kaşları ve zemini titrecek sert nefeslerine rağmen bana bu kadar şefkat dolu oluşu kalbime zarardı. Bir elimi yavaşça dizine koyduğumda yüzüme baktı. Babannesine ve masadakilere karşı takındığı o sert ifadesini çok küçük bir anlığına kırıp bana çok güzel baktı ve göz kırptı. Hemen ardından çatık kaşlı haline geri döndü.

Tabağıma salatalık indirdikten sonra tabağı tekrar masasının diğer ucuna bıraktı ve nihayet kendi tabağına döndü. Eda, Karan'ın koyduğu tabağı geri alıp "hepsinden koydun da domates neden koymadın." dedi gülerek. Salatalık ve domates aynı tabağa doğranmıştı. Eda tabağıma domates indirecekken Karan onu durdurdu. "Hale domates yemiyor. O yüzden koymadım abicim." dedi.

Efsunun Karan'a hayret ve üzüntü dolu bakışlarını yan gözle görebiliyordum.

Masada herkes Karan'ın bana olan tavrına şaşırıyordu elbet. Bu bakışlardan Karan'ı daha önce hiç öyle görmedikleri sonucunu çıkarıyordum ve bu gururumu okşuyordu.

Eda abartılı bir şekilde gözlerini büyüterek "tam bir love adamı olmuşsun ya." dedi. Bunu biraz kısık sesle söylemişti ama biz duymuştuk.

"Ee Hale okulun devam ediyormuş nasıl gidiyor ?" dedi küçük hala. Şimdiye kadar az konuşsada bu kadında samimi yaklaşıyordu bana.
"Gayet iyi son sınıfım zaten bir haftaya da mezun oluyorum." dedim. "Ah öyle mi ne güzel ne güzel." dedi çayını yudumlarken bu sefer amca lafı devraldı. "Okul bittikten sonra iş anlamında var mı bir planın ?" dedi. İnsanlar merak ettikleri için açık açık soruyorlardı ve bende samimi bulduğum için olduğu gibi anlatacaktım. Zaten evlendiğimizde de sık görüşmeyecektik bu insanlarla anlaşılan. Kafalarında benimle ilgili soru işareti kalsın istemem. İyi bir izlenimde bırakmak istediğimden anlatıyordum düzgünce.

BERCESTEWhere stories live. Discover now