•10•

102 12 19
                                    

''Şişe çevirmece mi?'' diye sordum şok olmuş bir sesle. Gözlerimin büyüdüğüne emindim. Gizem, benimle aynı tepkiyi vermemişti Semih'le aralarında göz kırptıklarını bile görmüştüm. Gizem'e bu aşk çok iyi gelmişti. Hastalığında bile gerileme olmuştu.

Sevgi insanı iyileştirir diye boşuna demiyorlardı bence...

Gizem'i böyle iyi görmek her şeye bedeldi. Bulut'un homurdandığını duydum ve başımı onun oturduğu yere çevirdim. Elindeki içki şişesini önündeki kadehe boşaltıyor ve tek dikişte bardağını bitiriyordu.

Ben onu içseydim şimdi beni yerlerden kazınmaları gerekebilirdi. Ne kadar saçmalayacağım hakkında fikrim yoktu. Korkuyordum. ''Haydi ya!''

''Saçma sapan işler amına koyayım, hiç işin yok Semih ya'' diye homurdandığını duydum Bulut'un. Semih, dudaklarını büzerek Bulut'a baktı ve kafasına yastığı yemesi bir oldu. ''Utan lan koca adam oldun, girdiğin hallere bak.''

''Ben varım,'' dedim sırf ona inat. Huysuz adam ne olacak, illaki bir pürüz çıkaracak tabiki! Gizem ve Semih'in hatrına kalmıştım burada zaten. Bir de az da olsa Bulut'tan korktuğum için. Ne var yahu? İç sesime de yalan söyleyecek değildim ya. Kendimi kandırmamın bir yararı da yoktu ayrıca.

''Hadi be abi!'' dedi Semih son bir kez şansını deneyerek. Gizem ise Semih'in yüzüne gülerek bakıyordu. İkimizde aralarındaki diyaloğa çok müdahale etmiyorduk. Bulut da artık bu durumdan sıkılmış olacak ki, homurdanmayı bırakıp yerinden kalktı ve yanımıza oturdu. Mazlum mazlum yüzüne baktığımdan emindim.

Gizem heyecanlı heyecanlı şişeyi eline aldı ve gülümseyerek şişeyi çevirdi. Niye bu kadar heyecanlandığını anlamamıştım. Kesin bir işler karıştıracaktı. Şişenin bana gelmemesi için dua etmekten başka çarem yoktu. Kesinlikle cesaret demeyecektim.

Şişe, en sonunda ben ve Gizem'in arasında durduğunda şansıma binlerce kere lanetler yağdırdım. ''Yes be!'' diye bağırdı birden. ''Eveet, ben soruyorum. Doğruluk mu cesaret mi?'' Gözlerimi sonuna kadar açtım ve onu küçük çaplı uyardım. Gizem'e bu konuda hiç güvenmiyordum. Beni rezil etme potansiyeli maalesef ki yüksekti.

''Doğruluk tabiki!'' dedim kendimden emin bir tavırla. Bende cesaret diyecek göz var mıydı hiç! Gizem, istediğini elde edememiş olacak ki hafif yüzü düştü ama sonra kendini toparladı. ''Gizem sakın saçma sapan bir şey sorma,'' diye uyardım her ihtimale karşın.

Hiç öyle şey yapar mıyım, der gibi yüzüme baktı. ''Bulut'a ilk ne zaman aşık oldun?''

Al işte! Utançtan yerin dibine geçmek istiyordum şuan. Deve kuşu gibi kafamı kuma gömmem an meselesiydi. ''Haydi yenge haydi, yanıtlamadan geçemezsin.''

Bulut'a baktığımda ise demin kaçan keyfi yerine gelmişti sanki. Pis pis sırıtıyordu. Ama ben bunun hesabını sormaz mıydım! ''Beni birinden kurtardı. İlk o zaman duygularımın olduğunu hissetmiştim."

''En büyük korkun ne?'' diye sordu Semih, bana bakıp göz kırparak. Bulut'un ifadesindeki ani değişimden bu soruyu beklemediğini anlamıştım. Önümdeki gazozdan bir yudum alarak boğazımı ıslattım. Bedenimdeki adrenalin boğazımı kurutmuştu resmen sıvı takviyesine ihtiyaç duymuştum.

''Güneş'i kaybetmek,'' dedi bir solukta. Gazoz bir an boğazıma takılınca öksürmeye başladım. ''Güneş!'' diye bağırdıklarını duydum, yüzümün kıpkırmızı olduğuna emindim. Biraz daha öksürdükten sonra Bulut bana hızla sarıldı ve bir süre öyle kaldı.

''Ödümü patlattın kızım.''
"Az kalsın gerçekten kaybedecektik, tövbe ya." Semih yine işin alayındayken, Bulut hala bana sarılmaya devam ediyordu. Bende ona. Tabii bu durum utancımı ikiye katlasa da o kadar mutluydum ki, hem aramızdaki bu soğukluğun biraz olsun azalmasına, hemde en büyük korkusunun beni kaybetmek olduğunu duyduğum için.

ÇOCUKLUĞUM | LiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin