•14•

54 8 0
                                    


Kafama yediğim balyoz darbesiyle bütün dünyam birdenbire sarsılmış, gondola binmişim gibi midem resmen çalkalanmaya başlamıştı. Haciz ne demekti ya? Biz borca mı girmiştik şimdi? Annemin sesinin niye böyle kötü çıktığı anlaşılıyordu şimdi. Bana nasıl hiçbir şey söyleme gereği bile duymazdı?

''Güneş, ne oldu güzelim? Kim o?'' Adam, iki gün içerisinde evimize gelip, gereken işlemleri yapacağını söylemişti. Yuvamızı başımıza yıkacaklardı. Annemle benim yuvamdı o, orası benim evimdi, güvenli limanımdı. ''Güneş dedim!''

Kolumda destek olarak tutarken, beni bir yere oturtturdu ve hızlıca su almaya koştu çünkü ben hala şoktan sesimi bile çıkaramıyordum.

Suyu biraz eline döküp parmaklarıyla yüzümde gezdirdi ve önüme gelen saçlarımı yavaşça geriye çekti. Biraz daha iyi hissettiğimde Bulut'un gözlerinin içine baktım ve hızlıca kollarımı boynuna sardım. Bunu beklemediği bir anlık duraksamasından anlaşılıyordu ama ben sarıldığım anda o da kollarını belime sardı.

''Kötü bir haber aldım,'' dedim onu geçiştirmeye çalışarak. Ama bu çok zordu. Eğer öğrenirse yardım etmek isteyecekti ama ben kimseden yardım istemiyordum. Olayın ayrıntısını öğrenmek için annemle konuşmalıydım. ''Bir akrabamız vefat etmiş.''

Yalan söylemiştim.

''Çok mu seviyordun?'' dedi sorgulayan gözlerle gözlerimin içine bakarken. ''Çok mu yakındınız güzelim?'' Cevap vermek yerine başımı olumlu anlamda sallamakla yetindim.

''Beni eve götürebilir misin?'' Bulut, bir şey demeden beni olduğum yerden kaldırdı ve otele doğru götürdü. Birkaç günüm iyi geçmişti ya bunun mutlaka bir acısı çıkması gerekiyordu tabiki.

Mutluluk bana haramdı sanırım, artık böyle düşünmeye başlamıştım.

''Anne neler oluyor?'' dedim giden eşyalarımıza şaşkınlığa bulanmış telaşla bakarken. Neye uğradığımı şaşırmıştım. Koşarak annemin kollarına girmiştim hemen, tabiki ona kızgındım ama şuan bunu düşünecek halde de değildim. ''Baban yine borçlanmış kızım ve bu evi de satışa vermiş.''

Duyduklarımı sindirmek için birkaç saniye sessiz kaldım ve kuruyan dudaklarımı ıslattım. Ardından kaşlarımı kaldırdım ve nakliyat şirketinin hala eşyalarımızı götürmelerini izledim. Bulut iyi ki beni bu halim de görmemişti. Utançtan yüzüne bile bakamazdım. Sevgili babamın borçları yüzünden bu hale düştüm diyemezdim ki...

Bu söylenmesi o kadar da kolay bir şey değildi. Bütün hatıralarım, mutluluğum, hüzünüm, hepsi bir kamyonun arkasına binip, terk etmişti mahallemizi. ''Ne yapacağız şimdi anne?'' Dudaklarım istemsizce bükülmüştü ve ağlamamak için kendimi çok sıkıyordum. Annem de çaresizdi, ona da yüklenmenin bir anlamı yoktu ki.

''Ben acilinden daha fazla ev bulup, temizliğe gideceğim. Sen de bu yıl oturup çalışacaksın ve o istediğin okulu kazanacaksın Güneş.'' Annemin cümlesi bittikten sonra derin bir nefes aldım ve gözlerinin içine baktım. Benim de çalışmam gerekiyordu. Sadece annemin desteği ile kendimizi toparlayabilmemizin imkanı yoktu. Haciz gelecek kadar boğazımız borca batmıştı bile.

''Ama anne...''

''Aması maması yok Güneş. Ne diyorsam o. Sakın ben çalışacağım falan deme bana sakın.'' Annemin tepkisi oldukça keskindi. Yıllar boyu elimi sıcak sudan soğuk suya sokmamış bir kadındı benim annem ve biz kimseye boyun eğmemiştik.

Peki anlamında başımı salladım ve iki elimi saçlarımın arasından geçirdim. Çaresizlik, saatler geçtikçe bir kurt gibi beni kemiriyordu resmen. Ağlamamak için kendimi sıktığımdan boğazıma çivi batmış gibi bir his beni hala terk etmemişti.

ÇOCUKLUĞUM | LiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin