-15-

41 3 0
                                    

''Günaydıın, dın dın dın!'' Gözlerimi zorlukla açıp, olduğum yerde gerinirken, tüm gece uyuyamamış en sonunda uyuyakalmamın üzerime verdiği ağırlıkla yavaşça yerimde doğruldum.

''Sabah sabah ne bu neşe ama!'' diye isyan ettim. Üstümdeki yorganı hışımla kenara attım ve yataktan kalktım.

''Annen ve teyzenle çok güzel bir kahvaltı hazırladık. Sen de anca uyu Güneş hanım.'' 

Gözlerimi devirdim ve cevap vermeden, banyoya doğru ilerledim. 

''Hoş geldin Merve,'' dedim sevecen bir şekilde ama sesimdeki şaşkınlığı gizleyemiyordum. Merve de, bana aynı sevecenlikle olmasa da soğuk da karşılık vermemişti. ''Günaydın Güneş hanım.''

Yüzümü yıkayıp sofraya oturduktan sonra aklımı kurcalayan şeyle, telefonumun kilidini açıp bildirim paneline baktım. Hiçbir şey yoktu. Dünden beri tek bir mesaj yoktu. Hayal kırıklığıyla telefonu bir kenara bıraktım ve kahvaltımı etmeye devam ettim. Aslında hiç aç hissetmiyordum ama bizimkilerin dikkatini çekmek de hiç işime gelmiyordu.

''Açmıyor,'' dedim Gizem'in kulağına yaklaşıp fısıldayarak. ''Çok mu kızgındı?''

Gizem, yapmacık bir şekilde sırıtarak, ''Kızgın mı? Ateş püskürüyordur desem yeridir.''

İçime çöken huzursuzlukla çatalı bıraktım ve birden sandalyeyi arkaya doğru çekerek yerimden kalktım. Hiçbir açıklama yapmadan odama doğru ilerledim.

Arkamdan seslenseler de artık gözümü karartmıştım. Elime geçen ilk şeyi üzerime geçirdim ve bozulan saçımı hızlıca at kuyruğu yaparak evden dışarı çıktım.

Bulut'un yanına gidecektim.

Hızlıca bir taksi çağırdım ve onu beklerken, telefonumdan saatin kaç olduğuna baktım. Saat 10:00'du. Gece yarısına daha vakit vardı, annemin yanına bir de teyzem eklendiği için eve giriş çıkış saatlerime ekstra dikkat etmek zorundaydım.

Bulut, kalp sancım. Ne olur beni affet...

-

''Güneş hanım, Bulut bey evde değil.'' Sıkıntılı bir nefes verdim, içeri bile giremiyordum. Üstelik Bulut bu saatte evde çalışan bulundurmazdı. Bunun sebebi neydi?

''Çekilir misin lütfen Meryem? Güneş ben. Farkında mısın?''

Meryem , mahcup bir şekilde yüzüme öylece bakakalırken, boşluğundan fırsat bilip adımlarımı hızlıca yukarı yönelttim ve merdivenleri ikişer ikişer adımlayarak sonunda çıkmayı başarabildim. Bulut'un odası tam karşımdaydı.

Kapıyı hafifçe araladığımda, elindeki viski şişesi, odanın dağınıklığı ve dağılmış bir Bulut'la karşılaşmayı beklemiyordum. ''Çık.''

Bulut'tan çıkan o tok ses, biraz içimi titretse de hemen havlu atmayacaktım. Dolan gözlerimi umursamadan yutkundum ve güçlü kız maskemi yüzüme taktım.

''Güneş ben.''

Anlık duraksadığını hissettim ama o tekrar içki şişesini kafasına dikti ve karşısına bakmaya devam etti. ''Niye geldin? Evine dön.'' Tam cevap verecektim ki, dalga geçer gibi bir ses çıkardı. ''Teyzenlere demek istedim kusura bakma, karıştırdım.''

Hala bana bakmıyordu. ''Yüzüme bakmayacak mısın?''

''Git dedim. Yüzünü görürsem dayanamam. Git.'' Sesindeki keskin ton, beni vazgeçiremeyecekti. Kapıyı tutan elim yavaşça aşağı indi tıpkı omuzlarımın yere inmesi gibi. Hemen silkelendim ve bu hikayedeki haksızın ben olduğumu aklıma getirerek içeriye doğru adımladım.

ÇOCUKLUĞUM | LiseWhere stories live. Discover now