•13•

69 2 0
                                    

''Ya çok heyecanlı,'' dedim bir yandan kıyafet seçerken. Gizem de çok heyecanlıydı, Merve ise bir köşeye sinmiş gözlerini devirerek bize bakıyordu. Bu tarz hengamelerden hiç hoşlanmazdı ve bizimle gelmek istemediğini söylediğinde ona ısrar etmedik. 

''Ne giyeceğim Güneş? Ya ben normal gelirli bir ailenin kızıyım. Onun gibi zengin değilim ki. Kalk alışverişe gidelim desem, gidemeyiz. Giyecek hiçbir şeyim yok.'' Gizem, dudaklarını sarkıtarak elindeki askıyı bir kenara fırlattı ve yatağa oturdu. Durum, Merve'nin de dikkatini çekti ve Gizem'in yanına oturup kollarını ona sardı.

''Şaçmalamayı bıraksana sen. O kadar zengin olmak zorundamıymışsın hem?'' Kimse cevap vermedi ve bir süre sessiz kaldık.

Merve aklına bir şey gelmiş gibi yerinde zıpladı. ''Kızım bizim bedenlerimiz aynı, hadi kalk bize gidelim. Bende istediğini bir şeyler bulabilir misin onu bilemem ama bakalım en azından.'' Gizem, Merve'nin söylediğiyle yüzü tekrar gülmüş ve gözleri parlamıştı. Umut vardı. 

''Benim dolaba da bakarız güzelim, ama sana azıcık küçük olabilir.'' Gizem, aynı samimiyetle tekrar gülümsedi. İkimize de sarıldı. Bize hiç beklemeden karşılık verdik. ''Düşünmen yeter Güneşim. İyi ki sizin gibi dostlara sahibim!''

-

Semih: Güneş, selam. Kapadokya'da Gizem'e bir süprizim var. Evlenme teklifi edeceğim daha doğrusu. 

Mesajı okurken, gözlerim gittikçe büyümüştü ve tepkimi dizginlemek de hiç kolay olmamıştı. 

Güneş: Ne?! Delirdin mi sen? Ay, yanii çok sevindim. Ne diyeceğimi bilemiyorum şuan.

''Ne oluyor Güneş? Neye ağzını ayırdın öyle sen?''  Telefonu anında bıraktım ve hiçbir şey olmamış gibi gülümseyerek yürümeye devam ettim. İnşallah, bir şey sezmemişlerdi diye geçirdim içimden. Merve, çok uyanıktı direkt anlamıştı ama Gizem'in anlamamasını umdum. 

Sonunda giyecek bir şeyler bulup, küçük bir valiz hazırladıktan sonra aşağı indik ve iner inmez bizi bir araba bekliyordu. Kızlarla birbirimize soru işaretiyle dolu bakışlar atarken, bize seslenen Semih'in sesi bu bakışmalarımıza son verdi. 

''Kızlar, haydi gelin.'' Bir şey demeden bavulumuzu kaldırmaya yeltendik ama kaldıramadan elimizden bavullar alındı. ''Alırdık biz Semih,'' dedi Merve mahcup bir sesle. Ama sesindeki tonda bir yandan da güvensizlik sezmiştim. 

Önemli değil der gibi omuz silkti Semih ve durumu daha fazla uzatmadan, arabaya bindik. Yolculuk oldukça sessiz sürerken, saf saf etrafıma bakındım. Çünkü sormak istediğim şeyi soramıyordum. Bulut yoktu, neredeydi?

Resmen içim içimi yiyordu, resmen içimi bir kurt kemiriyordu. Neden yoktu?

''Ay çatlayacak şimdi orta yerinden.'' Merve, dobralığıyla ortama giriş yapmıştı ve benim içimi kemiren soruyu sormuştu. ''Bulut beyler neredeler?''

Gözlerimi ayırarak Merve'ye baktım. O da umursamazca omuz silkti. Semih pis pis sırıtarak, ''Onu evden alacağız yengem merak etme.''

Semih'e dik dik baktım. ''Siz iyice oyuncak ettiniz kendinize beni. Hiç de onu merak etmedim.'' Hala burnumu dik tutmaya çalışsam da, herkes bu halime gülmüştü tabiki.

Herkes biraz daha dalga geçtikten sonra benim için o ızdırap dolu yolculuk sonunda bitmişti ve havaalanına varmıştık. Etrafıma bakındığımda hala kimseyi görememiştim. Bavullarımızı aşağı indirdikten sonra bizi buraya getiren arabada gözden kaybolmuş ve sadece biz kalmıştık. 

ÇOCUKLUĞUM | LiseWhere stories live. Discover now