12-Ateşböceği Hikâyesi

8 2 0
                                    

Sabaha karşı kimsede derman kalmamıştı, Aziz bir banka oturup tüm ümidi, gücünü kaybetmişti.

Melek de abisinin yanına oturup başını omzuna koydu, "Bilerek gitmiş olamaz mı?" dedi.

"Olamaz..." dedi Aziz, "Gitmez, gidemez."

Yanlarına oturdum, "Anlattığına bakılırsa, onu biri zorla götürdü." dedim, Aziz bana baktı, "Kim işte?" dedi, "Kim götürmüş olabilir?"

Melek düşünceli bir şekilde, "Aklımda bir isim var ama sizi delirtmek istemiyorum." dedi. Aziz kız kardeşine baktı, ondan bahsettiği ismi duymak istiyordu.

Melek derin bir nefes alıp, "Rıfat, dün düşmedi kızın yakasından." dedi. Aziz elini dizine vurup ayağa kalktı, "Bu Rıfat'ın falan işi değil o zaman, Harun'un işi!" dedi.

"Harun amca ne alaka ya?" dedim, Aziz bana bakıp, "Bir abimiz var, Harun'u bizim şirketin hesabı üzerinden dolandırıp yurt dışına gitti." dedi, "Birkaç adamını da aşağı indirdi."

"Yani?" dedim, Aziz Melek'e baktı, "Pazarda ilan ettim ya, Türkan'la olan ilişkimi, Harun'un kulağına gitti, aklınca bana acı çektirmeye, abim adına özür diletmeye çalışıyor." dedi.

"Türkan mı kayıp?" Rıfat'ın sesini duyduk hepimiz, tam Aziz ona dönüp iki laf edecekken telefonu çaldı. Bir süre ekrana bakıp, Melek'e döndü, "Abim arıyor?" dedi.

Melek merakla ona baktı, "Açsana..."

Aziz telefonu açıp hoparlöre aldı, abisinin sesi duyuldu, "Aziz... Hastaneye gelsene."

"Niye?" Aziz'in sorusunun ardından, "Türkan'ı buldum." dedi. Gözüm Rıfat'taydı, Aziz'in abisinin söylediklerini duyunca gergin bir şekilde ortamı terk etmişti. Melek haklı olabilirdi, bu bir işler çevirmişti.

Aziz ve Melek bir koşu hastaneye giderken, ben Rıfat'ın peşinden gitmiştim. Onu kalabalık pazar alanında gergin bir şekilde yürürken bulmuştum. Kolundan tutup onu pazar alanından çıkardım, "Ne yaptın sen?" dedim. Gözlerime baktı, "Bir şey yapmadım." dedi. 

"Rıfat..." dedim, "Ben seni çocukluğundan bu yana bilirim, sen bir şey saklıyorsun, ne yaptın?"

"Ferhat bir şey yapmadım, sadece Cihan'ın sesini duyunca gerildim."dedi.  Kaşlarımı kaldırdım, "Ben Cihan'dan bahsetmiyorum." dedim.

Gözlerini kaçırdı, "O zaman ortada sorgulanacak bir şey de yok, sen onları yalnız bırakma." dedi. Kolumdan tutup beni bir kenara çekti, yoluna devam etti. Sanırım benim bilmemi istemiyordu, belki de bahsetmekten çekindiği bir sorunu vardı. Ben de onu suçlamıştım hemen sazan gibi atlayıp.

Hastaneye gitmek için arabamın yanına yürürken, bir köşede Aliye anne ve Rıfat'ın gergin hallerle sohbet ettiklerini gördüm, hatta sohbet denemezdi, iki dakika konuşup ayrılmışlardı. 

Bu ikisi bir iş çeviriyordu ama nasıl bir iş ve bundan zarar görecek kişi kim onu bilmiyorum.

Ne yanlarına gittim, ne de araştırma derdine düştüm. Ben yoluma gittim.

Hastane koridorunda Melek, Aziz ve diğer abisi oturuyordu. Kolumu Melek'in beline doladım, ufak bir korkuyla bana bakınca gülümsedim, doktor hazırladığı darp raporundan bahsediyordu, Melek elimi tutup beni bir kenara çekti, boynuma sarılıp bir süre bekledi, benden ayrılınca gözlerine baktım, "Ne oldu?" dedim.

"Çok kötü bir hâle gelmiş..." dedi, sonra birden fısıldamaya başladı: "Doktor abimin onunla ilişkisi olduğunu biliyor, Cihan abimin bir arkadaşı, Aziz abime belli etmemeye çalışıyor ama Türkan..." dedi, bir süre sustu ve sonra lafını tamamladı: "Tecavüze uğramış olabilir..."

"Eyvah." dedim, "Öğrenirse bunu yapanı öldürmeden bırakmaz."

Melek çaresizce başını salladı, "Ama birgün illaki Türkan başına gelenleri anlatma cesaretinde bulunacak, erkenden öğrenmesi, en azından şimdilik canının yanması onun için daha iyi olabilir."

Elimi koluna koydum, "Biz ne kadar saklasak da, o zaten Türkan'ı neden bu hâe getirdiklerini az çok tahmin edebiliyordur ama gururuna yediremiyordur." dedim.

"Söylemeli miyiz?" dedi, başımı iki yana salladım, "Bizden duymamalı." dedim.

Aziz yanımıza geldi, "Ferhat,  akşam seninle işimiz var." dedi kolunu sırtıma doladı, "Bir iki gün, yoğun bakımda kalacak sonra çok kısa bir süre yatılı tedavi görecek." dedi Türkan'dan bahsederek.

"Bizim ne işimiz var Aziz?" dedi, gözlerime baktı, "O süre boyunca nerede ateşböceği bulursak toplayacağız bir kavanoza koyup Türkan'ın baş ucuna bırakacağız."

Melek gülümsedi:"Sen bilmiyorsun değil mi, ateşböceklerine zaafları var ikisinin de..."

Aziz'in gözlerine baktım, "Nasıl?" dedim. Aziz henüz daha Türkan'ı görmemişti sanırım, gayet neşeliydi o bulunduğu için, doktor yanımıza gelip, "Aziz, unutma. Yarın saat on bir'de  görebilirsin." deyip gitti.

Aziz tekrar bana bakıp, "Ben onu ilk kez etrafında ateşböceği uçuşurken gördüm." dedi, "O zaman on yedi yaşındaydı, tabi ben de yaş farkından kendime yediremedim önce."

"Sonra ne oldu?" dedim, bekleme alanına doğru yürüdü, peşinden gittim, kendini koltuğa bırakıp, "O da beni seviyormuş, sınırları koruyarak gizli saklı görüştük, yaşı benden küçük diye baş başayken bile elini tutmadım, yanlış analamsın diye..." dedi.

Kahretsin... Çok seviyordu...

Başımı salladım, Melek bana bakıp, "Bizim tanışma hikayemiz de harika ama şimdi!" dedi trip atarak, ona baktım, "Nasıl tanıştık ki?" dedim.

"Bir de hatırlamıyor!" dedi. Abisine baktı, "Aileme silah çektin ya, o zaman ben de sana silah çekmiştim." dedi.

"O sen miydin?" dedim, "Ben ablan sanmıştım..."

Aziz sesli güldü, "Kızım öfkeden gözü bir şey görmüyordu ki!" dedi. "Tutturmuş Vedat'ı getirin sıkacağım kafasına diye..."

Aziz bacağıma ayağını vurdu, "Akşam beni ekmiyorsun, gebertirim seni." dedi, "Ben niye seninle geliyorum?" dedim, "Cihan gelmiyor çünkü!" dedi kapıdaki abisine bakarak ismini söylerken.

Cihan kalın sesiyle, "Abi!" diyerek uyardı kardeşini. Aziz, "Tamam, abicim." dedi.

Cihan elini omzuma attı, omzumu sıktırıp, "Sen bizim düşmanımız değil misin lan?" dedi Aziz'e göz kırparak, başımı salladım, "Tabii, size acı çektirmek için Melek'i, meleğimi kaçırmaya geldim." dedim gülerek.

Beni kolunun altına aldı, "Sevdim seni, Orhan gibi değilsin sen." dedi. Kolumu sırtına doladım, kardeşlerine bakıp, "Benden habersiz nişanladınız ya bu kızı, ikinize de çok kırgınım." dedi, Aziz elini kaldırıp, "Niaşnlısına kızdan çok sen sarılıyorsun." dedi.

Gülümsedim, "Ben onu boğmaya sarılıyorum da salak anlamıyor." dedi Cihan. Gözlerine yan bir bakış attım, "Bana bak, uzlaşma kararını bir kenara atar, sıkarım ikinizden birine." dedim.

Aziz iki elini havaya kaldırıp, "Bana sıkma, benim gelecek hayallerim var." dedi. "Cihan'a sıkarsın."

"Aziz, Ferhat'tan önce ben vururum seni." dedi Cihan gülerek.

O zaten, Türkan'ın haberini aldığı an vurulmuşa dönecekti... Sanırım Cihan da Türkan'ı çok düşünüp üzülmesin diye lafa tutuyordu onu.


Kader BozgunuWhere stories live. Discover now