14/middle of nowhere

1.4K 143 16
                                    

ᴷabuk bağladığını sandığım yaraların irinleri yakıyor kıpırdanan her hücremi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


ᴷabuk bağladığını sandığım yaraların irinleri yakıyor kıpırdanan her hücremi. Bunca zaman neredeydim, buraya nasıl geldim? Şimdi hepsi gün batımıyla erguvanlar biten bir çöl gibi. Olan her şey imkansız geliyor kulağa ama oldular, oldular ve şimdi bu çöl kadar sonsuzlar, ben de içindeki suya en muhtaç kaktüs misali, erguvanların gölgesinde ezilip büzülüyordum ve beni iyileştirecek fırtınalar arzuluyordum kuruyup çatlayan derimde.

• • •

/

Bir sokağın başında görüyorum kendimi, peşimde bela gibi kara bulutlar, biraz önce tepemdeydiler, yağdırmışlar yaşlarını kirli kaldırımlara, uzaktan bir yerlerden denizin kokusu geliyor. Hiç sahip olmadığım bir şeyi arzuluyor gibi hüzünlü ve çaresizim.

Çok geçmeden bir ışık patlayıveriyor tam üstümde, bir şeyin paramparça olarak yokolduğunu duyumsuyorum, savaş uçakları süzülüyor kainatın üzerinde. Gök yarılıyor, toprağın üzerini kazıyor adını bile bilmediğim bombalar, etrafımdaki hengamede Metias'ı görüyorum.

Toz toprak uçup fırlarken insanların üzerine ve cehennem yerine dönmüşken birlikte koşturduğumuz sokaklar, Metias yıl sonu balosunda giydiği takımla geliyor bana uzaklardan. Yüzünde kocaman bir gülümseme, bir plak kaydının en güzel kısmından ayrılıp geliyor sanki, saçları istisnasız kıvırcık ve alnına dayalı.

Olduğum yere çivilenmişim, ne koşabiliyorum ona, ne de kaçabiliyorum bu kıyametten. Metias haftasonu gezmesine çıkmış bir delikanlı, görmüyor sanki tepemize yağdırdıkları felaketi ve genzimi yakan kan kokusunu almıyor gibi. Onu en son gördüğümden daha genç görüyorum, Wheel of fortune çalıyor ara sokaklardan kulağıma.

While the wheel is spining, spinning, spinning
I'll not dream of winning fortune or fame

Kan ve kemik, moloz ve toprak. Hepsi karışıyor havada, arada yüzüme vuruyorlar pişmanlıklarım gibi. Metias hiçbirini görmeden bana yürümeye devam ediyor çocuğuna koşan bir baba gibi şefkatle. Ağlama isteğiyle dolup taşıyorum.

Yanıma varıyor, tamam artık, korkmam gereken hiçbir şey yok, derken kendi kendime, o düzgün dişlerini görebileceğim kadar açıyor ağzını ve bağırıyor yüzündeki gülümsemeye tezat bir haykırışla.

"Uyan artık Ophelia, ölüyorsun!"

/

Kan ter içinde fırladım yattığım yerden.

Derin soluklara etrafıma bakınırken yanımda uyuyan Bucky'e baktım göz ucuyla. Sıçramam veya kabus görmem artık onu etkilemiyordu. Geldiğimden beri rüyalarımın seyri bu yöndeydi hep, bir noktada ben bile alışmıştım ağladığım gecelere. Oysa yine de göğsüne sığınmak isterdim, kıyametimden uğursuz falezine sığındığım gibi, kendimden kaçarak ona sığınmak isterdim.

Annem gibi hissediyordum kendimi böyle anlarda, güçsüz, çelimsiz ve zavallı, dıştan belki fettan görünümlü ve kayıtsız ama içten kesinlikle korkak bir çocuk. Belki de bu yüzden annem benimle aramıştı kurtuluşunu, kendi acılarla çökmüş bedeni ona güvenli kapı sunmamıştı, benimle aramıştı ikimizi de sarıp sarmalayacak kolları, tek hatası yanlış yollarla denemişti bunu ve belki de dolaylı yoldan, ikimizin de ölümüne sebep olmuştu.

Onu çok özlüyordum, babamı çok özlüyordum, Metias'ı çok özlüyordum, okulumu, mahallemi, erken uyandırıldığım pazar sabahlarını, annemin serasındaki bunaltıcı havayı, babamın gelişini sokağa oturarak beklediğim saatleri, Metias'ın her zaman bana anlatacak iyi hikayeler bulduğu uzun gecelerimizi. Savaş bizi parçalamıştı, savaş onları benden almıştı, beni sonu gelmez bir kuyuya yuvarlamıştı. Tutunduğum son yosunlu taştı Bucky, ve o da ellerimi kaydırıyor, beni kendi deliliğime mahkum ediyordu. Yine de ona kızamıyordum, o son umudumdu.

Yataktan sarkıttım bacaklarımı, bir süre şekilsiz ayaklarımı izledim onları ilk kez görüyormuş gibi. Kendime her gün ve her gece daha da yabancılaşıyordum, belki başarıyordum kendimden kaçmayı, ama istediğim bu muydu gerçekten?

Tek istediğim şefkatli kollardı, birinin kucağına kıvrılıp yatmak ve her şeyden uzak kalmak. Şimdi Bucky var, Coda beni her şeyden soyutlayıp kendi fırtınalarında saklıyor, ama ben daha dipteyim şimdi. Belki de yaşayan herkes gibi, saadetten kaçıp kendi cehennemimi arzulamıştın yana yakıla, ben bile farkında olmadan.

Kafamı iki yana salladım, çenem çıkmıştı gece yine, birkaç ufak hareketle onu oturtmaya çalıştım. Her beynim bulandığında yaptığım gibi, sezdiğim her felakete gözlerimi yumuşum gibi, o sabahın karabasanlarını da eften püften şeylerle ilgilenerek attım üstümden.

Ama göğsümün içindeki kalp gittikçe daha şiddetli atıyordu, kaburgalarıma ardı ardına vururken kıyametimi müjdeliyordu bana. Metias'ı o seslendiriyordu belki de bilinçaltımda, söyledikleri aynıydı bana her ağladığımda. Uyan artık Ophelia, ölüyorsun!

A New Sun | BarnesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin