epilog/remembrance

2K 171 83
                                    

ᴮir sabah, Bucky'nin cesedinin muhtemelen çürüdüğü 7. ayda, tüm bir yıl beni mahveden, çoğu kez aklımı kaçırma noktasına gelmeme neden olan hikayeyi düşündüm, Bucky'nin hikayesini, ya da Asker mi demeliydim?

Beni sürüklediği bu durum yüzünden kızgındım ona, kırgın. Aşık olduğum insanı öldürmüştüm, son dalımı üzerindeyken kesmiştim.

Ama haklıydım, değil mi?

Haklıydım.

Haklıydım.

Haklıydım.

Haklıydım.

Haklıydım.

Haklıydım.

Haklı olmalıyım.

Yoksa deliririm.

• • •

Seni tanıyorsam Ophelia -ah benim, güzeller güzeli, kırılgan Ophelia'm!- şimdi şöminenin karşısındaki eski püskü koltuğa çöküp derin bir nefes alacaksın, göğsünde bir sızı yükselecek ve sen o güzel gözlerini yine kara bulutlarına çevireceksin, bizim cehennemimiz için fazla yağmurlu toprakların.

Bana kırgınsın, biliyorum, haklı olduğunu da biliyorum. Haklısın Ophie, kanımı ellerine bulaştırmakta haklısın. Umarım tiksindirmemiştir seni yalana bulanmış can sıvım, seni kirletmeyi asla istemedim.

Şimdi beni suçluyorsundur içinden, bu duygu sömürülerine inanmayacağını mırıldanıyorsundur, güçsüz sesin ahşap duvarlarda yankıyordur, en güzel sabahımızda beni sardığın mavi battaniyeye düşüyordur harfler. Ama hayır Ophelia, hiç olmadığım kadar dürüstüm sana bu saman sarısı kağıtta.

Nicedir yüzüne bakarken titriyorum, üzeri örtülmüş her biri ölü mahvediyor uykularımı, sevişirken yüzün değişip annene dönüşüyor, aşkımızla değil, korkumla sarsılıyorum bedenini sararken. Onun son sözlerini anımsadıkça... Annen çok şey biliyordu Ophelia, anlıyor musun? Gerçekleri anlattığımda bile kasabaya dönmek istemedi, seni benden alacaktı, buna izin veremezdim bir tanem, Coda'ya çöken baharımı kaçırmasına izin veremezdim...

Fakat yine biliyorum, bu hiçbir zaman geçerli bir sebep olmadı, birinin canını almanın asla bir açıklaması olmazdı. Ama sen haklısın Ophelia, benim gibi birini yeryüzünden silmek ancak bir kahramanlık olabilir.

Eğer sorarsan titreyen ellerinin arasındaki bu mektubun varlığını, "neden?!" diye haykırırsan gözyaşların yanaklarını öperken benim en hasret olduğum şekilde, utanarak sıralayacağım sana kelimelerimi, her bir harfimle derimi kazıdıktan sonra dolduracağım bu kağıdı. Bağışlanma diliyorum senden rüzgarın kızı, son bir af.

Biliyorum, hiçbir dilde, tarihin hiçbir mahkemesinde affı, hiçbir dininde tövbesi yok yaptıklarımın fakat biliyorum ki narin bedeninin içinde, şimdi çarpıntılara teslim yüreğin, bir caninin kıyımını affedebilecek erdemde, çünkü sen de biliyorsun ki, bu celladın yüreğini yalnız sen tanıdın, yalnız sana korkularımı açtım tüm çıplaklığıyla. Beni günahlarımın ortasında bir başıma bırakma Ophelia, ben bir kez terk edildim kıyımın ortasında ve taş kesildi kalbim, şimdi seninle yeniden çocuk olmuş bu adamı en büyük korkusuyla bırakma. Affet beni ve ruhum dalgaların köpüğünde erisin.

Keşke geride bıraktığımız günlerde, göğsünde ağladığım herhangi bir gecede veyahut menekşelerini suladığın bir tan vaktinde karşına çöküp anlatabilseydim sana, aldığım canları, gece işlerimi ve bizi yaşatan tüm bu nimetlerin asıl kaynağını, söğüt ağacının altına gelen adamların kim olduklarını söyleyebilseydim keşke sana. O zaman belki, zavallıca bir umut ama belki... Belki bu mektuba gerek dahi olmazdı karahindiba'm, belki senin sımsıcacık yüreğinde yerimi yeniden kazanmış, seni kollarımın arasına almış yanan alevleri izliyor olurdum. Senin için binlerce tahta daha oyardım, saçlarına yıldızları kondururdum.

Fakat biliyorum ki çok geç bunlar için, bir şeylerin telafisinin olmadığını öğrendim geç olgunlaşan ruhumla.

O yüzden bu ölü adamın son bir dileği var senden, bağışla beni Ophelia'm. Eğer ben almasaydım o canları, sana aşık olacak kadar bile kalamazdım bu topraklarda.

Mektubu bıraktım, eski püskü koltuktan kalktım şöminenin küllerinden son çıtırtılar yükselirken, battaniyeyi üzerimden attım evden çıkmadan önce.

Bedenim titriyor, her bir hücrem son bağırışlarıyla ölüyordu sanki, beynim donmuş vaziyette. Düşünemiyordum bile, yalnızca hareket ediyordum.

Oyma atın altında bulduğum bu mektup... Bir gün onu elime alacağımı biliyordu, ya özlemden, ya da geçmişin anılarından kurtulmak için...

Bacaklarım titrerken, bana kalırsa hâlâ kanını taşıyan otların üzerinde durdum zorlukla. Rüzgarın kızını sarstı sert lodos, ölüm gibi bulutlar üzerimden geçti yavaş yavaş.

Bir haykırış koptu boğazımdan, sesim titredi ve karıştı martı çığlıklarına. Bunca ay boyunca hiç titremeyen ses tellerim acıyla gelen patlamada, ardı ardına sarsıldı ve titredi, bir acıyı fiziki olarak dışa vurdu, kanlı ellerim gibi gerildikçe gerildi.

Şimdi biliyorum, günler, haftalar, aylar sonra, onlarca, yüzlerce cesede rağmen, annemi çiğneyip geçerek, kendi inançlarımı ve gurumu, en korkak ve aptal yanıma sığınarak affediyorum onu, aynı yıllar sonra da onu seveceğim gibi...

Çığlığımın sonunda dizlerim üzerine düşerken, sıcak ve ıslak öpücükleri aktı Bucky'nin yanaklarımdan, gülümsedim, onu çok özlemiştim.

• • •

Pekala, bu seferki gerçek bir vedaydı

A New Sun | BarnesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin