Bölüm 4

5.1K 294 56
                                    

4. Bölüm

Ölmek için fazla genç ama ölmemek için de çok ruhsuz bir hayat ne kadar katlanılabilir? Bir insan ruhen acı çekerken diğer her şeye gülüp geçebilir? Yalandan bir gülümseme sunabilir? Ölmek isteyen birini ölümle korkutmak neden? Ölmek isteyen birine yaşamayı sevdirmek neden?

Adımları duyduğunda dolabın içinde askıda asılı kıyafetleri önüne getiri. Kokuyordu. Başkalarıyla temas etmekten korkuyordu. İnsanların ona dokunmasından korkuyordu. Buna sebep olan insandan korkuyordu. Onu kurtaran insanlardan korkuyordu. Sadece korkuyordu. Tüm duygularını kaybetmiş ve geriye sadece korku kalmış boş bir beden gibiydi.

Duyduğu ayak sesine sahip kadın yüksek sesle, "Kontes'e haber verin, Leydi yine kaçmış!" bağırdı. Onun yüksek sesli çağrısı kapıda bekleyen diğer hizmetçileri korkutmuştu. Hepsi birbirlerini izlediler. Ne yapacaklardı. Bunu Madamlarına haber verirlerse yine hastalanacaktı. Kızının devamlı olarak kaçması Kontes'i korkutuyordu. Aklına getirmek istemediği birçok düşünceyi kafasında barındırmasına sebep oluyordu.

"Ben Madam'a söylerim, siz de şövalyelere haber verin, onu bulsunlar." sözleri diğer hizmetçileri de harekete geçirdi. Onlar odadan aceleyle çıkıp giderken arkalarından kapanan kapı odayı karanlığa gömüyordu. Karanlığa gömülmek üzere olan odanın kapısı aralık kaldığında, karanlığın az çok aydınlanmasını sağlıyordu.

Yalnızlığı fazlasıyla gösteren odada genç kız dolabın içinde kalmaya devam etti. Elinde tuttuğu bıçağı sıkıca tutuyordu. İnsanlara da başlarda bu kadar sıkı tutunuyordu. Ama onu anlamayan her bir karmaşık gözde tutunmayı bırakıp keskinliğe sarılır oldu. Onu kesecek, zarar verecek olan bir bıçağa sarılır oldu.

Uzun sessizlik dışarıdaki karmaşayı duyurur olduğunda dolabın kapağını açtı. Bunu yaptığında aralıktan sızan ışığın aydınlattığı yüzü gördü. Çıplak ayağı soğuk zeminle temas ederken gözleriyle temas eden yüz ona gülümseyerek bakıyordu. "O bıçak seni kurtarmayacak, kimse seni kurtarmayacak." sözleri genç kızın elindeki kan kaplanan bıçağa bakmasına sebep oldu. "Sana zarar veren şeyin... Seni kurtarmasını bekleyemezsin." dedi. Bu genç kızın sadece yere damlayan taze kana bakmasına sebep oldu.

"Kim kurtaracak peki?" ve hemen sonra dizleri üzerine kendini yavaş bir şekilde bırakan adama baktı.

• • •

Kapı çaldığında dalgınlığımdan kurtularak yerde oturmayı bırakıp yanında durduğum yatağa tutunarak ayağa kalkmaya çabaladım. Onunla kavga ettikten sonra beş gün boyunca ateşim git gide daha da yükseldi bu yüzden hareket etmek beni daha da zorlar hale geldi. Bundan dolayı yatağa bile yatmadan sert ve soğuk zemine oturup bir süre kalkacak kadar dinlenir sonra yatağa oturdum. Ama hiçbir hizmetçinin ve onun odaya girememesi için de elimden geleni yaptım. Kapıyı kilitledim. Kimsenin girmemesi, sadece sessizlik içinde oturmak için kapıyı kimseye açmadım. Bir iki defa açtığımda ise hizmetçilerin bıraktığı yemekler oldu. Ama son iki gündür hiçbir şey yemedim.

O pislik kapıya gelip yüzsüz bir şekilde, eğer kapıyı açmazsam orada açlıktan öleceğimi, söyledi. Bunu başta blöf yapmak için dediğini sandım. Ama onun bu sözlerinden sonra hizmetçiler bir kez bile kapıya uğramadı. Beni öylece unutulmuş gibi bu odada bıraktı. Ama sorun değil. Açlıktan bile ölsem o kapıyı açmayı planlamıyordum. Sadece onun yüzünü bir kez bile olsun görmek istemiyorum.

"Ne var?" sesim zar zor çıktığında yatağa oturdum.

"Madam, Majesteleri buna ne zamana kadar devam edeceğinizi ve... Bu şekilde devam ederseniz..." dile getirmekten korktuğu şeyi susarak belli etti. Ama devam etmesi gerektiğini de biliyordu. Bu yüzden bunu söylerken sesinin azalmasına engel olamadı. "...öleceğinizi, söyledi. Majesteleri pes etmenizi istiyor."

Dük'ün Üçüncü Gelini | TamamlandıWhere stories live. Discover now