Bölüm 13

3.3K 248 27
                                    

13. Bölüm

Elimdeki fincanı sessiz bir şekilde izledim. Benim dalgınlığımdan dolayı Helen koluma dokunduğunda irkilerek ona baktım. Ani tepkimden ötürü çayı elime döktüm. Sıcak olmasa da sıvının elime dökülmesine verdiğim tepkiden dolayı elime bakmayı bırakıp elimi tutan Helen'e baktım. Gözlerimi dikkatli bir şekilde izleyerek elimdeki fincanı aldı. "Bir sorun mu var? Neden bu kadar dalgınsın?" dedi. Hemen sonra da mendilini çıkartıp elimi sildi. Çay elimde soğuduğu için ağır bir tepki verme gereği duymuyordu.

"Ben... Bilmiyorum." dediğimde elimi silmeyi bıraktı. Hemen sonra da yanımızda duran Ursula ve Yelena'ya döndü. Bir anlık tereddüt etse de sessini sakin tuttu.

"Çıkın." dediğinde iki hizmetçi de bana baktı. Onların bakışıyla onay verdim. Benden aldıkları onayla kısa bir veda yapıp odadan çıktılar. Onların çıkmasıyla, "Dün gece onunla bir sorun mu yaşadınız?" sorduğunda gözlerine uyuşuk bir şekilde baktım. Ne demeliyim bilmiyorum. Ama bunun sorun olmadığını bilecek kadar aklım başımda. "Kimberly?"

"Sence bir insan bir insana acıdığı için mi duygu besler?" sordum. Ani sorumla kaşlarını çattı. Ne demek istediğimi anlamaya çalışıyordu.

"Ne tür bir duygu bu?"

"Sevgi." sözlerimle gözlerinin parladığını gördüm. "Kitapta gördüm. Böyle bir şeyin mümkün olup olmadığını merak ediyorum." dediğimde sözlerime inanıp inanmama arasında kaldı. Gözlerini kıstığında, "Acıdığın birine duygu besleyemezsin, değil mi?" sordum. "Bu saçma olur."

"Kitabı doğru okuduğuna emin misin?" sordu heyecanı kaçmış bir şekilde. Onun bu haline gülümsedim.

"Evet, ona acıdığını kelimelere fazlasıyla dökmüş. Hatta kadın karakter kendi acısından çok onun acısı için yumuşamış."

"Kendi acısından çok demek." dedi. Sessiz bir şekilde gözlerimi izlemeye başladı. Bakışları beni rahatsız etse de bozuntuya vermedim. Sonuçta herhangi şüpheli bir harekette beni anlardı. Ve ben konuşana kadar anlaşılmak istemiyorum. "Bu acı ne tür bir acı?" sorduğunda ondan bakışımı aldım.

"Kim için dediğini anlamadım?"

"Kadının acısı nen tür bir acı?"

"Tam hatırlamıyorum, sanırım bir tanıdığı tarafından şiddet görmesiydi." dediğimde gözlerimi dikkatli bir şekilde izlemeyi bırakıp kendisini rahat bir şekilde arasında doğru bıraktı. "Soruma cevap vermedin."

"Evet, sorun. Bir an bu soruyu kendin için soruyorsun, diye umutlanmıştım."

"Birine acınası bir şekilde ilgi duymamı mı istiyorsun?"

"İlgi duymak acınası mı?"

"Değil mi?"

"Değil." ona bakmayı bırakıp güldüm. "İlgi duyabilmek güzel."

"Güzel." mırıldandım. "Senin ilgi duyduğun şey ne?" sordum. Sorumla beraber gülümsedi.

"Çiçeklerim."

"Ne yani Dük Rusell değil mi?" sorumla beraber gülümsemesi yok oldu. Gözlerini kısarak düşündü.

"Evli olsak da bir insana ilgi duyabilmek o kadar da kolay değil." dedi. Gözlerinde bir şeyler sakladığını gördüm. Tıpkı benim kitap karakterleriyle sorarak gerçeklerimi gizlemem gibi. "Nereden geliyorsun hemen bu konuya!" sahte bir kızgınlıkla konuştu. Ama gözlerinde sesindeki gibi sahte bir gülümseme vardı. "İlk soruna gelelim. Bir insan bir insana acıdığı için duygu beslemez. Onda güvenecek bir şey bulduğu için duygu besler."

Dük'ün Üçüncü Gelini | TamamlandıWhere stories live. Discover now