Bölüm 17

2.9K 239 23
                                    

17. Bölüm

Helen'e baktığımda kafasını iki yana salladı. Ona bakmayı bırakıp bu sefer de Penelope'ye baktığımda o başka bir yere bakıyordu. Benim bakışımla bana baktığında tekrardan o baktığı tarafa baktı. "Neden bana düşman gibisiniz?" sorduğum anda Penelope gülmeye başladı. Helen ise bana bakmayı bırakıp onunla aynı yere baktı. "Siz ikiniz!"

"Sen konuşulmamayı hak ediyorsun!" sözleriyle Helen'in gözlerine baktım. Ama o bana bakmayı reddediyordu. Bakışlarım onun üzerinde ısrarcı bir şekilde kaldığında bana mecburen baktı. "Nasıl surlarının içine giren düşmana bu kadar kolay izin veriyorsun anlamıyorum? Bu rahatlık... Benim arkadaşım bir şeyi istediğinde alır ama senin arkadaşım olduğundan şüpheliyim."

"Helen! Ben ne istiyorum da almıyorum acaba?"

"Kimberly, neyi istiyorsun da almıyor olabilirsin acaba! Düşes olan sensin ama saçma bir şekilde elindeki en iyi fırsatı bir düşmana veriyorsun." sözlerini duyduğumda Penelope'ye baktım. Bu sözleri nereden öğreniyordu bu?

"Ona bunları sen mi öğretiyorsun?" Helen'e baktım. O ise gülerek Penelope'ye baktı.

"Evet, senin aksine güzel bir öğrenci. Hızlı kapıyor." ona yaptığı iltifata beraber güldüler. Onlara tiksinerek önümde soğumaya başlamış fincanı aldım. Bunları tanıştırmamalıydım! Birdi iki oldular. Hayır, bu işin içinde de yanan ben oluyorum. Kararlarıma cesurca karışıyorlar bir de!

"Kimberly bize kızacağına kendine baksana! Abimden hoşlanıyor olmana rağmen hâlâ ondan boşanmak istediğini diretip duruyorsun. Yani neden anlamıyorum." sözlerine karşı iç çektim.

"Kesinlikle öyle! Sana uyum sağlayacağını açıkça bellide etmişti oysaki!"

"Çok konuşuyorsunuz. Bilin diye söylüyorum, ben hâlâ Düşesim." dememle beraber sustular. Birbirlerine baktılar hemen sonra da. Konuşmayı bıraktıklarında iç çekerek yanımızda duran Yelena'ya baktım. "Çayları tazelemelerini söyle." kısık bir tonla söyledim. Beni duyduğu anda kafasını sallayıp arkamızda bekleyen hizmetçilere bizi rahatsız etmeyeceği tonda bir şeyler söyledi. Onun odağı değiştiğinde ben de derin nefes alarak gözlerimi kapattım.

Dün o kadınla tanışıp hemen sonra da beklenmedik bir şekilde tepki aldıktan sonra Edgard beni görmeye gelmedi. Ona kızamıyorum çünkü adama açıkça boşanacağımızı bir daha söyledim. Ve ondan uzak durdum. Bana yakın olmaya çalışmasına rağmen! Bundan pişman mıyım? Fazlasıyla. Ama mecbur muyum? Galiba. Ona ve çevremden duyduğum sözlere ne kadar güvenebilirim ki? Herkes içindeki kendisini yabancı birilerine yansıtmazdı. Ben de onun karısı olsam da yabancı değil miyim? Ya da kardeşi de öyle değil mi?

"Kimberly?" seslenişiyle dalgın halimden kurtulup Helen'e baktım. "Üstüne gittiğimiz için kızıyorsun, biliyorum ancak yapacağın şeyden pişman olmadan önce kararının gerçekten de doğru olduğundan emin ol." dedi. Onun mavi gözleri samimiyetle parladığında iç çektim. En azından pişman olmadan. Pişmanlık! Bunu yaşamak istemiyorum. O zaman ona ne kadar güvenebileceğimi test mi etmem gerek.

"Her neyse, bu konuyu kapatsak iyi olur." sözleriyle ikimizde aynı anda sessizleşip Penelope'ye baktık. Hemen sonra da onun baktığı yöne doğru baktık. Bunu yaptığımız anda Isabella'nın bize doğru geldiğini gördük. O kadını görmemle beraber göz devirmeme engel olamadım. Bu kadın neden geliyordu şimdi? Zaten sinirimi yeterince bozuyor!

"İyi günler." onu duyduğumda görmezden gelmeyi planladım. Ancak Helen'in elini bacağımda hissetmemle ona baktım. Bana gözleriyle işaret verdiğinde gözlerimi devirerek karşılık verdim. Bu hareketime karşı bacağımı sıktı. Ben de onun elini tuttum. Hemen sonra da istemeyerek o kıza döndüm.

Dük'ün Üçüncü Gelini | TamamlandıWhere stories live. Discover now