Bölüm 25

2.4K 205 27
                                    

25. Bölüm

Kont, şu anda bizden aşağıda bir yerde olmasına rağmen nasıl oluyor da bize karşı bu kadar saygısız olabiliyor? Eskiden Dük olması onu şimdi bir Dük yapmıyor ya da benim onunla aynı olduğumu düşünmesi! Bu kadar rahat olması ne kadar iğrenç. Eğer Edgard'ın abisi olmasaydı, onu kesinlikle öldürmüş oldum.

"Kimberly?" seslenişiyle kapıya doğru baktım. Konuşmalar kafamı ağrıtmaya hatta midemi bulandırmaya başladığında odaya kaçtım. Ancak Edgard da hemen arkamdan geldi. Kapıyı kilitlediğim için içeriye giremiyor sadece bana sesleniyordu. Ben ise sadece sessiz kalıyordum. Onun bu durumda olmamla bir ilgisi olmadığını biliyorum ancak söylenenlerin ağırlığı birine karşı bağırma isteğimi ortaya çıkarıyor. Ve bu kişinin kesinlikle Edgard olmasını istemiyorum. Bu nedenle sadece kapalı kapıya bakıp sessizliğimi sürdürüyorum. "Bu şekilde kalmaya devam edip benimle konuşmayı reddedip duracak mısın?" sorduğunda iç çektim.

"Sinirli hissediyorum." dedim. Beni duyup duymadığını umursamadım sadece bu cümleyi kurdum. Belki de duymamıştı beni. Ancak oda o kadar sessizdi ki mırıldanmadığım için beni kesinlikle duymuş olmalıydı.

"Biliyorum, bu konuları açmayı istemiyorsun ve bir daha da açılmayacak!"

"Senin bu konudan uzak kalacağını biliyorum ama..."

"Kimberly başkalarının sözleriyle yaşamıyoruz."

"Ama bu senin itibarını mahvedecek!" sesimi farkında olmadan yükseltim. "İnsanlar senin hakkında benim yüzümden kötü konuşup duracaklar."

"Konuşsunlar"

"Senin hakkında konuşmalarını istemiyorum."

"Kimberly, benim ya da senin fark etmez illa konuşacak bir şey bulacaklar. Bu gitmememiz değil, istedikleri müddetçe yapacaklar." onu duyduğumda bakışlarımı kapıdan çektim. Balkona çevirip güneşin vurmasını sağladığı camı izledim. Haklı, biliyorum ama benim yüzümden olmasını istemiyorum. "Hem merak etme, hazır elimizdeyken bir Kont'un ölümü hakkımızdaki söylentileri bastırır." kendimi kapıya bakmaktan alamadım. Abisi olduğunu unutuyor mu bu adam? Ayağa kalkıp kapıya yaklaştım. Kapıyı aralık bir şekilde açarak onu izledim.

"O senin abin."

"Eski abim."

"Kanından birisi."

"Kanımdan olan birçok ölü akrabam var." o kadar umursamazdı ki gülmeme engel olamadım. Ciddi miydi? Sırf kapıyı açmam için mi söylemişti bunları?

"Edgard..."

"Aileme uzun zaman önce ihanet etti, böyle birini ailemden olarak gördüğümü düşünmüyorsun değil mi?" sorusuna karşı kafamı iki yana sallayabildim. Haklıydı! "Sırf Penelope hayatta kalmasını istediği için hâlâ hayatta bir de... Şu an onun da olsa adına sahip olmamdan dolayı. Ama bu uzun zaman önceydi."

"Yine de abin."

"Sen de benim karımsın."

"Daha mı değerliyim."

"Her şeyden!"

"Her şey değildir."

"Her şeye..."

"Kardeşini katarım işin içine sakın!" onu susturdum. Onun bu haline iç çekerek aralık kapıda kafamı pervaza yasladım. "Değerlerini ve önceliklerini bilecek kadar seni tanıdığımı düşünüyorum, o yüzden sakın bana her şeyini katarak sözler sarf etme."

"Haklı olabilirsin ancak Penelope de artık burada kalmayı bırakacak, geriye sadece sen kalıyorsun. Bu da seni her şeyim için değerli yapmaz mı?" doğruldum. Kapıyı tutmayı bıraktığımda geriye doğru kendiliğinden ilerledi.

Dük'ün Üçüncü Gelini | TamamlandıWhere stories live. Discover now