iki

47 8 5
                                    

"Jisung ve Minho'yu hatırlıyor musun? Sana o aptallardan bahsetmiştim geçen." Hyunjin mekânın ısıtıcısına güvenerek aldığı soğuk kahveyi pipetiyle karıştırıyorken Felix'e göz ucuyla bakarak söyledi. Kafasında dönen tilkileri yalnızca Felix'in yanında oturan çatık kaşlı Seungmin görebiliyordu.

Hyunjin gerçekten sosyal bir karakterdi. Felix onunla geçirdiği birkaç günün ardından sadece Seungmin'le tanışmış olsa da sohbetleri arasında geçenlerden anladığı kadarıyla çok fazla arkadaşı vardı.

Bu yüzden heyecanlı görünmeye çalışarak "Sizin grubun tek çifti?" diye uzattı.

"Bununla gurur duyuyorlar." Seungmin yarım ağız söylendiğinde apaçık alay ediyordu. Hyunjin ona sırıtıp tekrar Felix'e çevirdi bakışlarını.

"Madem erkek arkadaşın da gelecek, hepimiz toplanalım dedik. Öyle değil mi?" Seungmin onun baskıcı tavrına karşı kollarını bağdaştırıp gerindi. Yardım edeceğini söylemiş olsa da şimdi umurunda değilmiş gibi davranıyordu. Cevap vermek yerine kafasını salladı bu yüzden.

"Tüm arkadaşlarını benimle paylaşmak istediğine emin misin?" Felix bunu sorarken ifadesi düzdü fakat diğer ikisi gözlerindeki bakışı yakalasaydı bir şeylerin farklı olduğunu görebilirlerdi.

Bunun yerine Hyunjin kocaman sırıtıp "Nihayetinde en çok beni seviyorsun, hiç sorun değil." dedi.

Garipti çünkü masada bulunan üç kişi de sergilediği karakterlerden oldukça farklı kişilerdi. Sadece Seungmin kendini çok fazla sınırlamıyor, bu iki kişiyi gözlemliyordu. Yine de, o bile, Felix'in yalnızca biraz sessiz ve çekingen bir tip olduğunu düşündü.

Ancak bu düşünceleri akşam herkes toplandığında farklı bir boyut kazanmışlardı. Felix görünürde çok yönlü biriydi. Tatlı dilli, biraz cilveli ve insanın tüm ilgisini vermek isteyeceği bir tipti. Kendini sunma biçimi Seungmin'i bile tereddüte düşürmüştü. Kabul etmeliydi ki, Felix gerçek bir tilkiydi. Hyunjin onunla yarışamazdı; yalnızca uzun zamandır olduğu gibi hayranlıkla etrafında dolanabilir, fırsatı varsa bir göz atabilirdi, ona dokunamazdı.

Birden bire bunun çok eğlenceli olduğunu düşündü. Bedeni kıpır kıpır oldu ve uzun zamandır bu kadar keyiflenmemiş olduğunu hissetti Seungmin. Başlarda ilginç bir karakter olarak gördüğü Hyunjin şimdi yerini Felix'e bırakmıştı.

"Üzerinde delik açacaksın." Kulağının arkasında duyduğu sesle sırıttı ama bakışını hemen çekmedi oradan. Felix gülerek erkek arkadaşına bir şeyler anlatıyor, Hyunjin ise yanlarında öylece dikilmiş Felix'i izliyordu.

"Kimin üzerinde delik açıyor muşum?"

Wooyoung omuz silkti. Üçlüyü işaret edip "Kim bunlar?" diye sordu. Geç kaldığından Christopher ve Felix'le olan tanışma faslını kaçırmıştı.

"Sarı saçlı olan Hyunjin'in kuzeni, diğeri de onun erkek arkadaşı."

Wooyoung bir süre daha o tarafa baktı, Seungmin'e döndüğünde suratında anlaşılması çok da güç olmayan bir ifade vardı. Seungmin onun muzır sırıtışına gözlerini devirdi.

"Tanıdığım en yavşak insan sensin Wooyoung." Daha sonra etrafta gözlerini gezdirip "Changbin geldi mi?" diye sordu.

"Oradan bakıcısı gibi mi görünüyorum? Küflü tavan arasında her ne bok yiyorsa son zamanlarda dışarı çıktığını görmedim. Ölmüş olabilir."

Seungmin bu muhabbete daha fazla katlanamıyordu. Rahatsız olduğunu tüm suratına yansıtarak Wooyoung'un yanından ayrıldı.

Onun burada olması iyi değildi. Hyunjin'le araları harika sayılmazdı ve Wooyoung gerçekten tüm gruptaki en piç insandı. Seungmin çıkacak eğlenceyi düşündüğünde birden tüm rahatsızlığı yerini yeniden keyife bıraktı.

Tam o sırada girişte Changbin belirdi.

***

Teras kış partisine ev sahipliği yapıyordu. Her yer renkli ışıklarla kaplıydı ve dağınıklık göz yormuyordu. Sabah yağmaya başlayan kar yavaştan tutmaya başlamış, pencere kenarlarına birikmişti.

"Hyunjin'le öpüşmek zorunda kaldığıma inanamıyorum..." Jisung ağlamaklı tonda yakındığında Minho gözlerini devirip kendine çekti onu. Çoktan sarhoş olduğuyla ilgili bir şeyler mırıldanıyordu. Muhtemelen Jisung yarın bunları hatırlamayacaktı bile.

Hyunjin onlara kısa bir an bakıp ilgisizce önüne döndü. Felix'i oyuna dahil etme zamanının geldiğini düşünüyordu, o sıra sanki Seungmin onun aklını okuyabiliyormuş gibi "Changbin!" diye atıldı. Suratı ısıtıcı ve alkolden dolayı kızarmıştı, biraz da çakırkeyifti. "En son sen geldin, yeni üyemiz Felix'e dudaklarınla sıcak bir karşılama ver."

Changbin düşük gözlerinin altından Felix'e baktığında Felix bakışlarını kaçırıp bir an Chris'le göz göze geldi. Onun önünde başkasını öpme düşüncesini rahatsızlık verici bulmuş gibi görünüyordu.

Hyunjin sahneye gözlerini devirdi fakat kendini çabuk toparladı. "Lix, bu sadece saçma bir oyun."

Diğerleri gülerek ona katıldılar. Kimse tamamen ayık sayılmazdı. O sıra Wooyoung sırıtarak "Durun durun," diye atıldı. "Benim kardeşim aseksüel değil miydi?"

Her kafadan farklı bir ses çıkıyorken Jisung sırıttı ve "Az önce Hyunjin'i öpmek zorunda kaldım ve Minho'nun bununla bir sorunu yoktu." diyerek ortama tekrar giriş yaptı, suratında alay dolu bir ifade vardı. Minho eğilip onu öptü. "Günün sonunda tüm yemek hala benim."

"Ziyafetim ben!"

Seungmin bu muhabbete daha fazla katlanamıyordu, Hyunjin'in Chris ve Felix'e kaçamak bakışlar attığını fark ettiğinde ise gözlerini devirdi.

Ortamı bozduğunu düşünen Christopher "Bu bir oyun olduğundan benim de sorunum yok." dedi yarım ağız ve bozuk bir Korece'yle. Sonra hemen ekledi: "Zaten önemli olan Felix'in rızası."

Felix hala kararsızdı, neyse ki Changbin ortamdan çabuk sıkılmıştı. "Öpecek misin öpeyim mi?" diye sordu net bakışları suratındayken.

Felix tedirgince ona yaklaştığında diğeri gözlerini alayla devirip onu kucağına çekti ve öpmeye başladı. Başta sıra dışı bir şey yoktu. Jisung ve Hyunjin'in öpücüğünden farksızdı fakat üzerindeki bakışların farkında olan Changbin hafifçe sırıtıp kucağındaki Felix'in kalçasını kavradı ve ağız hareketleri daha tutkulu bir hal aldı. Gürültü ve tezahüratla dolu ortamda çıtı çıkmayan iki kişi Hyunjin ve Christopher'dı.

Felix ağzında kayan dille aynı ölçüde bacaklarının uyuştuğunu hissetti. Altındaki kişinin hareketleri vücudundaki alkolle birleştiğinde başını döndürmüştü. Her şeyden soyutlanmışken hissedebildiği tek şey Changbin'di. Kimse onları ayırma girişiminde bulunmadı. Changbin onu kendinden uzaklaştırdığında Felix'in alt dudağı yumuşak bir sesle dişlerinin arasından yavaşça ayrıldı. Bir süre birbirlerine baktılar.

Tüm uğultu kulaklarına dolmaya başladığında Felix korkuyla onun kucağından kalktı ve sürünerek yerine geçti. Bakışlarını kaçırıp o an sadece dikkatle Hyunjin'e baktı. Garip bir şekilde Hyunjin'in gözleri zemindeydi.

Bu sefer Christopher'a baktı, ona karşı neden bu kadar tuhaf hissettiğini bilmiyordu, belki de bacakları uyuşacak kadar kendini kaybettiğindendi.

"Bu herif gerçekten de bir şey. Ya! Changbin! Tüm hünerini ortaya koymana gerek yoktu!"

Changbin Minho'ya omuz silkti. "Bu tümü değildi. Yarısı bile sayılmaz."

Felix o sırada Changbin'in gözlerini üzerinde hissetti. Muhtemelen bunu Chris de fark etmişti fakat bir şey demedi. Felix Changbin'in yoğun bakışları altında boğazını temizleyip tekrar Hyunjin'e baktı. Hyunjin gülümseyerek alt dudağını işaret etti.

"Sahne ışığını çalmak istiyorum. Neden sadece öpüşüyoruz?" Wooyoung söylenirken ters ters Hyunjin'e bakıyordu.

Hyunjin ona sırıttı. "Daha eğlenceli önerilere açığım."

"Siz ikiniz burada bir seks partisi düzenleme fikrine sahipseniz bunu bize en başından söylemeliydiniz." Minho o ikisine dehşet içinde baktı. Sonra Jisung'a döndü. "Kalk gidiyoruz, partiye evde devam ederiz."

Tekrar kalabalığa döndü ve heceleyerek söyledi: "Baş başa."

the thunderings are nearly throughWhere stories live. Discover now