sekiz

24 5 0
                                    

Garip derecede düzenli ve dakik olan Christopher'ın eve geç kalışı Felix'in içine kurt düşürdüğünde kendini mekânda bulmuştu ancak görebildiği tek kişi Wooyoung'du.

"Gel benimle." Wooyoung onu beraberinde dışarı çıkardığında suratında ilk kez rastladığı bu ciddi ifade Felix'i biraz germişti.

Neler olduğunu sormak için ağzını araladığı an Wooyoung "Seninki buradaydı." diye söyledi hemen. Ellerini cebine sokup sırtını duvara dayamıştı ve tek kaşını kaldırmış Felix'e bakıyordu.

"Chris mi?" Felix sırıtmaya çalıştı. Bunu çoktan tahmin etmişti ancak yine de hayal kırıklığı yaşıyordu. Changbin'le bile konuşabiliyor fakat ona tek kelime edemiyordu. Bu herifin sorunu neydi?

Wooyoung onun düşüncelere dalmış suratını umursamadan "Şaşırdım." dedi birden. "Bu Chris denen herif sakin görünüyor ama Changbin'i delirtebildi." Kısa bir kahkaha atıp burnunu çektiğinde eğlenen bir ifadeyle "Konuşmalarına kulak misafiri olmuş bulundum." dedi. Felix buna inanmasa da devam etmesi için başını salladı.

"Pek anladığım söylenemez ama merak ettiğim bir şey var, bu herifle sevgili olduğunuza emin misin? Bana daha çok bakıcın gibi geldi." Bunları söyleyiş tarzı o kadar rahat ve alaylıydı ki Felix'teki etkisini gram umursamıyordu.

Wooyoung'a dümdüz baktı. Ezilmeye başlayan içini gizlemek için verdiği uğraşla çenesi kasılmış, tüm sözcükleri midesinde erimişlerdi. Hiçbir şey diyemedi.

"Neyse ne. Beni ilgilendirmez sonuçta." Wooyoung omuz silkti. Aşırı eğleniyor gibi görünüyordu. Sonra ifadesi baştaki gibi olmasa da biraz ciddileşti. "Yine de Changbin'i uzun zamandır bu kadar sinirli görmemiştim. Genelde aşırı hiçbir-şey-sikimde-değil tarzında biri, sen de biliyorsun. Chris piçinin söylediklerinin hangi kısmı onu bu kadar delirtti çok anladım sayılmaz ama Changbin ikinizi de burada görmek istemiyor."

Felix sonunda nefes alabildiğinde gülmek için çabaladı ve "Ne yani şimdi buraya adım atmam yasak mı?" diye sordu. Korku ve gerginliği bastırmış, yerine harika olmasa da idare eder bir tavır oturtmuştu. Dışarıdan izleyen biri onun Wooyoung'u kopyaladığını açıkça görebilirdi.

"Gazabından çekinmiyorsan buyur..." Wooyoung sırıtarak girişi işaret etti. "Hiç tavsiye etmem ama seni içeri almayacak değilim." Daha sonra yaklaşıp Felix'in yanağından bir makas aldı. "Burada görmeyi en çok sevdiğim şey sensin." Göz kırpıp çekildiğinde Felix ona alayla bakıyordu.

Daha fazla vakit kaybetmek istemediğinden mekâna girip hızlı adımlarla tavan arasına çıkan merdivenlere yöneldi. Changbin tıpkı ilk seferde olduğu gibi trabzanlardan sarkmış sigara içiyordu.

Yavaşça yanına yürüyorken her zamankinden daha mesafeli olan Changbin'in "Artık buraya gelme." dediğini duyduğunda adımları tamamen durdu. Wooyoung'dan çaldığı aşağıdaki rahat tavrına tutunmaya çalıştı ama Changbin bu sefer açıkça "Sıkıldım." dedi. Bıçak kadar keskindi. Öfkeli ya da delirmiş gibi görünmüyordu. Felix'i durduran tam olarak buydu, onun sakinliği.

"Başta ilişki dramınızı yakından izlemek eğlenceliydi ama artık zevk vermiyor."

Felix afalladı. Daha sonra kendini toparlayıp derin bir nefes aldı ve gülümsedi. "Önce ben sıkılırım sanmıştım." Kendi kendine söylendiğinde hala biraz şaşkındı. "Eğlenceyi yanlış yerde aramış olabilir misin?"

Changbin ona sırıttı. "Erkek arkadaşına dön."

Bu noktada Felix canının acımadığını söyleyemezdi ancak bunu hiç duymamış gibi yapabildi, tam karşısına geçti Changbin'in ve bakışlarını gözlerine dikti.

the thunderings are nearly throughHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin