yedi

24 6 0
                                    

"Markette Jisung'la karşılaştım." Seungmin paketten birkaç cips alıp hepsini ağzına tıktı.

Hyunjin'in ilgisi dahilinde olmayan bir konuydu. Tabletindeki çizimdeydi tüm dikkati.

Seungmin'in keskin bakışları asıl kısmı söylediğindeki tepkisini kaçırmamak için tamamen onun üzerindeydi. Ağzındakileri yutup keyifle güldüğünde sakince konuştu. "Önceki gece Minho'yla bir şeyler içmek için Changbin'in çalıştığı yere gitmişler, Felix de oradaymış."

Başta ilgisiz olan Hyunjin'in parmakları hareket etmeyi bıraktılar.

"Felix'in orada olması tuhaf değil tabii ki. Hatta birlikte oturup sohbet etmişler bir süre." Karşısındaki kasılan bedene karşı kahkaha atmamak için kendini tuttu Seungmin.

"Sonra Felix tuvalete gitmek için kalkmış. Jisung'un dediğine göre o sıra Changbin de barın arkasında görünmüyormuş. Birden ikisi de yok olmuşlar."

Hyunjin dayanamayıp "Ne saçmalıyorsun?" diye çıkıştı. Artık ilgisi tamamen Seungmin'e yönelmişti.

Ortamı yeterince hazırladığına emin olan Seungmin gerindi ve "Saçmalıyor değilim." dedi aynı sinir bozucu sakinlikle. Suratı da sesi kadar sakindi. "Bizimkiler o ikisinin el ele mekândan çıktıklarını görmüşler."

Bir süre odada çıt çıkmadı. Seungmin sabırla onun kendini kaybetmesini bekliyordu ancak sessizlik uzadı. Hyunjin'in bakışları zeminde öylece kalmış, ellerinden biri havada durmuş titriyordu.

Seungmin kaşlarını kaldırıp ona bakmaya devam etti. Hyunjin'i manyak birine çeviren şeyin yalnızca Felix takıntısı olmamasını, kendini bu kadar kasmamasını ve benzeri şeyleri dilerken "İyi misin?" diye sordu. Tonu ilgisiz görünse de bir an önce tepki vermesini istiyordu.

"Sadece Chris'le arası bozulsun istemiştim... Ondan ayrılsın istemiştim. Neden Changbin..." Sandalyeden kayıp yere çöktü, dizlerini kendine çekip bir şeyler mırıldanmaya devam etti, Seungmin artık onu duyamıyordu.

Yayıldığı yataktan kalkıp Hyunjin'in çöktüğü köşeye gitti ve yanına çömeldi.

"Changbin'i tanıyoruz, Felix'e yüz verdiğini sanmıyorum." dedi ama bundan o kadar da emin değildi. Wooyoung her ne kadar 'aman tanrım ya ikizim aseksüelin teki' diye etrafta dolansa da Changbin gayet de seksüel hislere sahip biriydi ve oyun gecesi Felix'le herkesin gözü önünde yiyişerek bunu kanıtlamıştı.

Hyunjin de aynı şeyleri düşünüyor olmalıydı ki "Siktir." dedi. "Benim yüzümden... Onları tanıştırmamalıydım."

"Onu herkesten saklayamazsın biliyorsun değil mi? Ayrıca Changbin'le arasında bir şeyler dönüyorsa Chris olaya el atacaktır." Seungmin sıkılmış bir halde söylendiğinde Hyunjin kafasını iki yana salladı. "Hayır." dedi. "Chris'le araları çok iyi. Daha geçen onlardaydım ve harika anlaşıyorlar."

Yüzünde bir iğrenme ifadesi beliren Seungmin kendini tutamadı ve "Berbat biri cidden." diye mırıldandı. "Böyle birine takılıp kaldığın için sen de berbatsın."

Hyunjin ona dehşet içinde baktı ve birden tüm gücüyle itti Seungmin'i. "Boktan şeyler söylüyorsun yine!" Ağlıyordu ancak öfkeden mi yoksa başka bir şeyden mi belli değildi.

Seungmin az önce yere yapışmamış gibi kahkaha atarak ayağa kalktı. Yatağın köşesine çarptığı alnını ovuşturup "Siktir ya," dedi. "Daha önce hiç bu kadar delirmemiştin. Rekorunu kırıyorsun şu an." Suratında pis bir ifade vardı. Herkese karşı kibarlıktan kırılan centilmen Hwang Hyunjin işte buydu. Onun aslını gören tek kişi olmaktan garip bir zevk alıyordu Seungmin.

"Bazen sadece susup izlemek gerekir. Müdahale ettiğin için işler böyle karıştı." Yatağın üzerindeki cips paketini yeniden aldı ama bitmişti. Sıkıntıyla iç çekip "Ben gidiyorum." dedi kapıya yürürken. "Sana iyi delirmeler."

Hyunjin ona tek bir bakış dahi atmadı.

***

Changbin elindeki bardağı kurulamayı bitirdiğinde karşısındaki adama ifadesiz bir bakış daha attı. Başta onunla konuşmak istemiyordu ve görmezden gelmeye devam etmişti ancak herif sabırla orada oturup Changbin'i beklemeyi sürdürmede çok iyiydi.

"Ne istiyorsun?" dedi en son dayanamayıp. Felix yakın zamanda gelirse ve karşılaşırsalar çıkacak olası kaosu merak etti bir an için.

"Felix'le oldukça yakınlaşmışsınız."

Changbin dikkatle ona baktı. İfadesinde görmeyi beklediği hiçbir şey yoktu. Rahatsız görünüyordu evet ama bu yoğun değildi. Kıskançlık izleri de vardı ancak her nasılsa Changbin'in beklediğinden çok uzaktı hepsi.

Kollarını bağlayıp dikleşti ve daha ciddi bir suratla baktı adama. Bir şey demedi, konuşmaya devam etmesini işaret etti.

"Seninle açık konuşacağım Changbin, niyetim Felix'in hayatına müdahale etmek değil ancak ikinizin yaşadığı şeyin ona zarar vermesinden korkuyorum."

Changbin içinde yaşadığı dehşetin suratına yansımaması için büyük bir çaba gösterdi. Bu herif ne saçmalıyor, diye düşündü. İkisinin yaşadığı şey? Felix'e zarar vermek? Hayatına müdahale etmemek? Ne hayatından bahsediyordu? Erkek arkadaşına sahip çıkmakla ilgilenmiyor muydu yani? Peki kıskançlık?

"Onunla tanıştığımda berbat haldeydi. Uzaklaşmak istediğinde tüm desteğimle yanında oldum, buradaki kuzeni ve arkadaşları sayesinde kendini toparlayacağını, atlatacağını düşündüm ama bir süredir görünürde iyi gibi dursa da ne ilaçlarını kullanmaya devam ediyor ne de iyileşme belirtisi gösteriyor."

Changbin içten bir kahkaha attı. Bu sahne ona cidden komik ve garip gelmişti.

"Hasta bakıcılığını üzerime yıkmaya mı çalışıyorsun?" dedi samimiyetten uzak bir tonda.

Christopher'ın suratı dümdüz oldu. Yorgunluğun izleri yer yer seçiliyordu ve Changbin'e karşı çıkamadı bile.

"İnanılmaz cidden." Changbin yaşaran gözlerini silip iç çekti. Dudaklarında asılı kalan gülüş "Onunla tartışmak istemiyorum." cümlesini duyduğunda yok oldu. İfadesi tekrar ciddi bir hal aldı ancak bu sefer öfke de vardı.

"Sevgilinle olan sorunlarını onunla hallet. Ne sikime beni dahil ediyorsun? İlişki terapisti miyim?"

"Ben sadece düşünceli biriyim. Ona bir şey olsun istemiyorum. Ne istiyorsa yapabilir ama günün sonunda bunlar ona iyi gelmiyorsa dahil olmam ve dahil etmem gerekiyor. Beni anladığını düşünmesem de seni uyarmam lazımdı."

Changbin artık tamamen öfkeliydi. "Kendini düşünceli biri olarak görmen çok komik." dedi ezici bir şekilde. "Eğer onu bu kadar önemsiyorsan iletişim kuracağın kişi ben değilim. Beynin nerede?"

Sikik herif onun dağılmasını izliyor ve iş toplamaya geldiğinde sorumluluk paylaşımı yapmaya çalışıyordu. Changbin düşündükçe delirecek gibi oluyordu. En son ne zaman bu kadar sinirlendiğini hatırlamıyordu bile. Yumruklarını sıkıp "Şimdi siktir git." dedi. "Felix'i bul ve gerekiyorsa odasına kilitle. Ne seni ne de onu burada görmek istemiyorum."

Kontrol edemediği öfkesiyle barın arkasından çıktı. Biraz daha kalırsa yumruğu suratında sağlam bir yer edinecekti.

the thunderings are nearly throughOnde as histórias ganham vida. Descobre agora