17. Bölüm - Sırlar

4.3K 163 122
                                    

Hazan, gözlerini açarken sırtına dokunan yumuşak ve sıcak tenin verdiği hisle gülümsedi. Önceki geceleri, gördüğü rüyaları, çığırından çıkan bilinçaltını düşündüğünde, gözlerini açana, bu hissi yakalayan, adamın ona sarılan kolunu parmaklarıyla hissedene kadar bu anın gerçekliğinden emin olamamıştı. Ama şimdi...

Adamın burnun boyun kıvrımına dokunuşunu hissedebiliyordu. Bu çok hoşuna giden his, garip bir şekilde adam nefes alıp verdikçe gıdıklanmasına neden oluyordu. Hem karnında, hem de teninde yayılan o hisle, önce dudaklarına minicik bir gülüş yayıldı. Ancak faydasızdı. Hazan kendini kıkırdamamak için zor tutuyordu.

Adamın boynunda hissettiği teninin ve nefesinin etkisinden kurtulabilmek için, pozisyonunu değiştirmek için sakince kıvrandı. Ancak kıvranmasıyla birlikte, adam kolunu çekti. Hazan kaşlarını çatarak geri dönüp adama baktığında onun gülümseyen yüzünü gördü. Uykulu görünmüyordu.

"Günaydın?" dedi sesinde garip bir soruyla. Ne zamandır uyanıktı Yağız?

"Günaydın." Dedi Yağız da gülümserken.

"Sen... Ne zamandır uyanıksın?"

"Bilmem." Dedi Yağız başını iki yana sallayarak Hazan tamamen ona dönerken. "Bir süredir."

"Neden hiç kıpırdamadın?"

Gülümsedi Yağız, Hazan'ın mahcup ifadesine bakarken. Belli ki kadın onu uyandırdığını düşünmüştü ve bir süredir uyanık olması çok garipti. Ama garip olan şeylerin sonuncusu buydu herhalde belki de. Asıl şu halleri o kadar garipti ki Hazan'ın inanası gelmiyordu.

"Koluma sarılmıştın. Bırakmak istemedin. Ben de seni uyandırmak istemedim." Dedi Yağız Hazan'ın kaşlarının şaşkınlıkla kalkmasına sebep olurken.

Bu aşk kalbine düştüğü ve içini kalbine dokunuşunun tüm yumuşaklığına rağmen en hassas yerinde olduğu için kanattığı o günden beri hayatında hissettiği en büyük, en savunmasız bırakan duygunun ona hiçbir zaman mutluluk getirmeyeceğini kabullenmişti Hazan aslında ve şimdi bu halleri çok tuhaftı. İkisi de çok fazla, çok fazla düşünmüşlerdi. Sinan'ı, çevrelerini, her şeyi... Ve düşündükçe, düşünüp durdukça baskılamışlardı her ne hissediyor olurlarsa olsunlar, ne kadar seviyorlarsa sevsinler... Ancak asla karşılık alamamışlardı. Hazan Sevinç Hanım'ın anneliğinin önüne durmamak için gitse de, aralarına girmemek için çekilse de kadın yine hem onu, hem Yağız'ı yaralamıştı. Sinan için birbirlerinden vazgeçmişlerdi ama Sinan onları tek seferde harcamıştı. Ve sonunda, bir şekilde ikisi dışında herkes ve her şey kendini önemsizleştirmişti. Ve onlar da bir yanda Sinan'ın üstüne titredikleri fedakarlığı eriyip giderken, diğer yanda baskıladıkça büyüyen duygularıyla savaşamaz olmuşlardı. Sonra bir anda...

Derin bir nefes aldı Hazan Yağız'ın mavi-yeşil gözlerine bakarken. Nefesi titredi ciğerlerinden geçerken. Duyguları titredi kalbinden geçerken...

"İlk defa aynı yatakta, birlikte uyuduk." Dedi Yağız, Hazan'ın saçlarını parmaklarıyla geriye doğru atarken. Ardından işaret parmağı naif bir dokunuşla kulağının altında çenesine doğru kaydı. Yüzünde Hazan'a huzur veren bir gülümseme vardı.

"Unutmuş olamazsın." Dedi Hazan başını iki yana sallayarak. "Paris'i, o geceyi..."

Yağız başını iki yana salladı. "Unutmadım."

"O zaman?"

Yağız'ın suratına Hazan'ın anlam veremediği bir gülüş yerleşirken dudakları içeri doğru kıvrıldı. "Ben o gece uyumadım."

Geceyarısı Mumları [Tamamlandı]Where stories live. Discover now