35. Bölüm - Kırık Bilinçaltı

1.9K 126 101
                                    


Merhaba çok canım okuyucum. Ucu ucuna yetiştirdim yine bölümü. Umarım kızmamışsınızdır. Yeri gelmişken, haftaya bölüm atamayacağım çok çok yoğun bir hafta oldu benim için. O yüzden yazmaya fırsat bulabileceğimi sanmıyorum. Sizi seviyorum yorumlarınızı bekliyorum bu bölümü de benden ithaf rica eden Firdevs'e ithaf ediyorum :D Keyifle okusun 💗 Hepiniz keyifle okuyun

Yağız sahilde, bir bankın üzerinde öylece oturuyordu. Önceki gece eve gitmiş ancak bir türlü uyuyamamıştı. Duvarlar üstüne üstüne geliyordu sanki ve Hazan'la o yatakta son defa uyudukları o geceden sonra bir daha o yatağa da yatamamıştı zaten. Ancak misafir odasındaki yatak da Hazan onun yatağında uyurkenki kadar rahat değildi artık. Hiçbir yere sığmıyordu. Duramıyordu. Uyuyamıyordu ve Hazan bunu bilmiyordu. Eğer bunu bilse, anlayabilse zaten ona güvenirdi. Ama bilmiyordu. Hazan için Yağız sadece olması gerektiğini düşündüğü şeyi devam ettirmeye uğraşan bir adamdı. Hazan'la aralarındaki ilişkiyi doğru ve hatta bir zamanların hayali olarak gördüğü için onun yanında kalmaya ısrar ettiğini sanıyordu. Ve Yağız'ın aksini gösterebilmesi bile mümkün değildi çünkü kadının onda gördüğü şeye bile inancı kalmamıştı. Bir defa rol yapması gerekmişti, bir defa rol yapmıştı ve şimdi karşılığını alıyordu. Artık Hazan her bir hareketine rol mü, değil mi bilemeden bakıyordu. Hissettiğini düşündürmesi bir yana, Yağız'ın hissettiğini düşündüğü şeyi hissedip hissetmediğinden bile emin değildi aslında. Eğer Yağız'ın Hazan'ın peşinden gerçekten aşık olduğunu düşünerek gittiğini düşünecekse bile aklına bunun bir histen, gerçek bir duygudan ziyade kendini yanılttığı bir düşünce olup olmadığını düşünüyordu.

Tüm bunlar da Yağız'ı uykusuz kalacağı gecelerle dolu bir çıkmaza sürüklüyordu. İki kişi de birbirlerini kendilerini tüketecek bir aşkla severken ne onları uzak tutabilirdi? Üstelik ikisi de bunları bilirken. Buydu galiba cevap. Başka insanlar, engeller bir şekilde aşılırdı. Havaalanında, Hazan Fransa'ya gitmeden önce kadının ellerini tutmuş ve ondan Sinan için vazgeçmişti. Ama o engel bir şekilde aşılmıştı. Sinan'ın bir araya gelmemeleri uğruna Hazan'ı nasıl gözünü bile kırpmadan harcadığını gördükten sonra artık Sinan'ın ne düşündüğünün ya da bu konu hakkında ne hissettiğinin bir önemi kalmamıştı. Ve ya aileler... Bir şekilde aşılmıştı. Ama bu... Bunu aşamıyordu. Aşamayacaktı sanki. Hiçbir zaman...

Telefonunun çaldığını duyduğunda telefonu cebinden çıkardı ve ekrana baktı. Sinan arıyordu. Derin bir nefes aldı. Önceki gece Meryem'in evinden apar topar çıkmıştı ve Sinan'a hiçbir şey söylememişti. Tabi ki aklını kurcalıyordu.

"Efendim Sinan?" Dedi telefonu açıp kulağına götürürken.

"Alo Yağız. Neredesin? Evde misin?"

"Sahildeyim. Bir şey mi oldu?"

"Dün gece seni göremedim. Hazan'ı da. Bir şey mi oldu?"

Yağız bir an duraksayıp yüzünü buruşturdu. Ne diyebilirdi ki?

"Her zamanki şeyler."

"Konuşmak ister misin?"

Yağız derin bir nefes daha çekti ciğerine. Konuşmak... İster miydi? Sanmıyordu. Yani konuşmak... Eğer yapabileceği bir şey yoksa ona çok anlamsız geliyordu. Ve bu konuda da yapabileceği bir şey yoktu. Ona akıl vermesi belki bir ihtimaldi ama Yağız kimseden akıl almazdı pek. Zaten yapabileceği her şeyi düşünmüştü. Dahası bunun için dolu dolu bir gecesi olmuştu. Gerek yoktu.

"Gerek yok." Dedi bu yüzden.

"Belki yapabileceğim bir şey vardır?"

"Hayır yok." Dedi Yağız başını iki yana sallarken telefon kulağında.

Geceyarısı Mumları [Tamamlandı]Where stories live. Discover now