A.A.D 37

1.8K 299 1.1K
                                    

Aydın Alparslan'ın anlatımıyla...

Her güzel şeyin sonunda bir bitiş vardı. Her şey fazlasıyla güzeldi. Ben aşkımı bulup, başımızdaki tüm belaları def etmiştim. Kardeşim Ayhan Mete senelerdir peşinde dolandığı kızı almıştı, evlenmişti. Annemle babama diyecek sözüm yoktu zaten. Aşklarına tek bir kelime edemezdim. Aramızda tek tabanca takılan sadece Beste kalmıştı. O da anladığım kadarıyla kendi inadı yüzünden böyle yalnızdı. Poyraz'ı fabrikada ne zaman görsem gözleri Beste'nin üzerindeydi, içinin gittiğini anlıyordum. Ama Beste ne düşünüyordu, onu hiç bilmiyordum. Belki bir gün, o da bizim yaşadığımız mutluluğu yaşayacaktı ama bunu sadece o ve Allah biliyordu. İnadı çok inattı. Hepimizin inadı kendineydi ama o, inadıyla bir bakış atsa, dağları bile yerle bir ederdi. Mutluluğu kendi eliyle bırakır, yine kendi eliyle ucunu tutardı.

Ben mutluluğumu yanıma alıp evimize girdikten sonra üzerimdekileri çıkartıp duşa girdim. Çıktığımda Bade hala saçını bozmaya çalışıyordu. Düğünde herkesin sorduğu soru sinirlerini bozmuş gibiydi ve bu konuyu onunla konuşmak istiyordum. Bir bebeğimiz olsun istemez miydi? Ben deli gibi istiyordum ki, uğraşıyordum zaten. Babam gibi bir baba olmak istiyordum mesela. Çocuğumun üzerine titremek, ama aynı zamanda ona hayatı öğretmek istiyordum. Onu hem çok mutlu etmek istiyordum, aynı annesini istediğim gibi, hem de her zorluğu öğretmek istiyordum.

"Eşim," dedim yatakta uzanırken. Ben aklımdaki düşüncelerle giyinip uzandığım zaman Bade duşa girip çıkmıştı. Çok yorgundum, yoksa durduk yere duşa girmesine izin vermezdim. Neticede ben babamın oğluydum. "Efendim eşim?" Giyinip yanıma geldiği zaman konuşmak istediğimi anlayıp karşıma oturdu. Boşuna eşim demiyorum ben bu kadına, ruh eşim. Bir şey dediğim zaman ne yapmak istediğimi anlıyor gibiydi.

"Şu düğünde yarım kalan mevzuyu mu konuşsak seninle?"

"Ben de tam ondan bahsedecektim ama yorgunsun diye bir şey dememiştim. Konuşmak istiyorsan konuşalım tabii..." Karşılıklı oturduğumuz zaman konuya nereden gireceğimi düşündüm.

"Erken mi dersin, başka şey mi dersin bilmiyorum ama, ben çocuk istiyorum Bade," dedim dan diye, "Sen ne düşünüyorsun bu konuda?"

"Olmasın diye herhangi bir şey yapmıyoruz zaten Aydın Alparslan. Erken mi değil mi bilmiyorum. Okulum var, bir yandan ehliyet sınavına çalışıyorum. Olursa başımın üstünde yeri var ama ben nasıl anne olunur bilmiyorum. Kimse bilmiyor, bilmeden anne oluyor ama en azından gördüğü insanlar oluyor. Ben iyi bir anne olamazsam diye korkmuyor değilim. Sence benden anne olur mu? Yani yapabilir miyim?"

Öyle masum soruyordu ki, sarılmadan duramadım. Başlığa yaslanıp kolumun altına aldığımda gülümseyerek anlatmaya başladım. "Annem bana hamile kaldığı zaman senin yaşındaymış. Hatta öncesinde bir hamilelik daha geçirmiş ama haberleri olmadan düşmüş. Annem hamile kaldığını öğrendiğinde o da anne olmayı bilmiyormuş ama anneyim diyenlere taş çıkartacak annelik yaptı. Üçümüz bir arada büyüdük. Yardım eden insanlar vardı ama hatırladığım kadarıyla annem bizimle tek tek ilgilenmeyi çok severdi. Sürekli babaannem gelmezdi mesela. Gelse de dayanamazdı, annem de ona kıyamayıp eve gönderirdi. Üçümüz değil, annemle beraber dördümüz bir arada büyüdük. Düşünsene on aylık bir bebeğimiz var ve ikizlerimiz oluyor. Tüm gece ayaktayız. Biri uyuyor, diğeri uyanıyor. Sürekli ağlıyorlar. Uyku yok, dinlenmek yok, sosyal aktivite yok, çantanı alıp evden çıkamıyorsun. Annem ben doğana kadar anne miydi sanki? Değildi. Ama büyütürken nasıl anne olunur öğrendi. İçinde biraz merhamet varsa zaten evladına kıyamazmış insan, ikisi de böyle der hep. Evlat canının acıdığı yer derler. Evlat kendini unuttuğun zaman dilimi. Yaşamadığımız hiçbir şeyin tecrübesini edemeyiz zaten, yaşayıp öğreneceğiz."

ŞEHZADE (Tamamlandı)Where stories live. Discover now