A.A.D 28

2K 333 660
                                    


seymakilnc_ Bu bölüm sana geliyordu bebeğim. Ve ucarnevin seni seviyorum biliyorsun değil mi ndjdhsbsb. Hadi iyi okumalar size. Ben gideyim biraz kral Şakir okuyayım Cihangir'e bdjdksb.

Ben ailemin yanında mutlu çocukluk dönemi geçirmiş bir evlattım. Kendimi hiçbir zaman değersiz hissetmemiştim. Annem yada babam bir şekilde bizi mutlu edecek bir şeyler bulurlardı. Babam ara sıra yurtdışı seyahatlerine gittiği zaman çok üzülürdük, geldiği zaman ayrı kaldığımız zamanı doldurmak ister gibi mutlu ederdi. İlkokulda toplantılarımız olduğu zaman bile bir annem gelir, bir babam gelirdi. Yani bizi hiçbir zaman değersiz evlat olarak hissettirmemişlerdi. Evin kapısını açtığın an mutlu olarak girerdin içeriye. Duvarlara bakınca mutlu olurdun, koltuğa oturunca mutlu olurdun. Her an gözümün önünden geçtikçe mutlu olduğum zamanları hatırlıyordum. O küçük yaşlarda bizi ne türlü dertlerin beklediğini bilmiyorduk, bilemediğimiz için mutluyduk. Şimdi her şey çok farklıydı. Beste, tek kız kardeşim sevdiği erkek tarafından bir şekilde güvensizliğe uğramıştı ve kimsenin bu durumdan haberi yoktu. Mutlu görüntüsünün altında senelerin mutsuzluğu yatıyordu. Ayhan Mete, tek erkek kardeşim, daha lise sıralarında bir kıza abayı yakmış, senelerce peşinden koşmuştu. Tam mutlu oldu dediğimiz zaman en büyük darbeyi almıştı ki, Esma ona yalan söylemişti. Çektiği acının haddi hesabı yoktu yalandan nefret eden Ayhan Mete'nin. Benim malum şahısa kadar bir ilişkim olmamıştı. Yani öyle konuşup bir kahve içmişliğim dışında herhangi bir flört hayatım olmamıştı. İlk kez onunla beraber bir yola çıkmış, yolun daha başındayken bozguna uğramıştım. O zaman da ben, kardeşlerim gibi acı evinin eşiğinde yatmıştım. Acı bizim ruhumuzda vardı, ruhlarımız yara almıştı ama bir şekilde onarılıyordu. Bazen aynı kişiyle, bazen başkasıyla. Ben kendimi Bade'yi babasından kurtarmak için uğraşırken acı evinin eşiğinden ayrılmış bulmuştum. Şimdiyse o şerefsiz, baba demeye bin şahit adam karşımda oturuyordu.

"Çok sıkıldım amk," dedi Ayhan Mete sıkıntıyla nefesini vererek. Biz de çok sıkılmıştık ama o sıkılmamıştı anlaşılan. Ruhuna darbe yemiyordu, bedenine yediği darbelerden dolayı uyuşuyordu. Ara sıra bayılıp, ara sıra kendine geliyordu.

"Yapacak bir şey yok, her şeyi anlatmasını bekliyorum," dedim karşımdaki haline bakarak. Her yerinden kanlar akıyordu, iğrenç görünüyordu ama bir türlü konuşmuyordu. Şimdi siz onu nasıl bulduğumuzu da merak ediyorsunuz. Tabii haklısınız. Bu şerefsizin yediği haltları okudunuz, aradaki ayrıntıları da okumak istiyorsunuz.

Enes'in kaçtığını öğrendiğimizden sonra polisler arama başlatmışlardı ama bir türlü sonuç alınamıyordu. O ara ben de bir plan hazırlamış, farenin ancak kapanla yakalanacağını düşünmüştüm. Öyle de olmuştu. Önüne biraz peynir koyunca koşarak gelmişti.

2 hafta önceydi, Ayhan Mete'yle bir akşam hafiften Çakır keyfi olduğumuzu hatırlıyor musunuz? O gece peynir koymaya başlamıştım işte. Onun daha önceden gittiği mekanları Erhan denilen adamından öğrenip sırayla gezmeye başlamıştım. O gece gittiğimiz yer meyhane tarzı bir yerdi. Müşteri gibi gidip kendimizi çok zengin ve havalı insanlar olarak göstermiştik. Mekan sahibi özellikle yanımıza gelerek muhabbet etmişti. Sonra adamı köşeye çekip, daha önceden araştırmış olduğum boklarını önüne sermiştim. Bize Enes'i bulmasında yardımcı olması için tehdit etmiştim, kabul etmek zorunda kalmıştı. Ertesi gün gece farklı bir mekana gidip aynı şeyi yapmıştım. Ertesi gün gece yine. Bir hafta boyunca meyhane, pavyon gibi yerlere gidip adamların her haltını önlerine sunmuştum. Bu tip adamlar kendi işlerini kendi görmezlerdi ama sağlam adamlarından vazgeçmek istemezlerdi. Sağlam adamlarını ortaya atmıştım. Bazılarının vergi kaçaklarını, bazılarının haraç topladığını, bazen kafes dövüşü yaptırdığını falan bulup, kanıtlarıyla göstermiştim hepsine. Sonuç itibariyle hepsini köşeye sıkıştırıp bana yardım etmelerini istemiştim. Bu hafta başında haber gelmiş, Enes'in Eskişehir'de saklandığını öğrenmiştik. Çünkü bu adamlar ona yardım ediyor görüntüsü verip ona mekan açmışlardı yeni şehrinde. Fare, peynire koşarak gelmiş, kapana kısılmıştı. Yanımıza bir çok insan alıp mekanı basmıştık ve üç gün önce buraya getirmiştik. Sanayinin ortasında, bizim fabrikaya yakın İlyas dedemin deposu vardı kiralama yaptığı. Onun anahtarını istemiştim, o da vermişti. Üç gündür burada yemediği dayak kalmadığı halde konuşmuyordu. Zaten konuşması çok da bir şey değiştirmezdi ama canım onun canını yakmak istiyordu. Babam sayısız kere anneme ve ona yaptıkları yüzünden dövmüştü. Aynı şekilde dayım da. Ayhan Mete uzun zamandır kavga etmediğini söyleyip stres atıyordu. Ben de Bade'ye yaşattıklarının acısını çıkartıyordum. Yüzü gözü tanınmaz hale gelmiş olduğu halde dirençli çıkmıştı.

ŞEHZADE (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin