A.A.D 42

1.6K 299 1.3K
                                    

KbraAydn848 okumayageldum sevginizzz_2016 ve seymakilnc_ azimli şey yaptınız maşallah. Bu bölüm sizin için erken geldi. İyi okumalar.

'Eşim.' Dakikalardır bu mesajın karşısında telefona öylece bakıyordum. Dört harf, tek kelime. O dört harf, tek kelimenin bana neler anlattığını düşünmek ne kadar vaktimi aldı bilmiyorum ama gözlerim öylece telefonun ekranına bakıyordu. Eşim. Bunu bana tek kişi söylerdi, ben de tek kişiye söylerdim. Bade. Dört harf, tek kelime. Eşim. Dört harf, tek kelime.

Toparlan oğlum. Hadi ama. Bir mesajın karşısında bu kadar vakit geçirecek bir insan değilsin sen, diye düşünürken birinin bana şaka yaptığını bile düşünüyordum. Birisi benimle alay mı ediyordu? Ne oluyordu, ne bitiyordu? Ekrandaki mesajı kapatıp babamı aramaya başladığımda ellerim titriyordu, telefonu yatağa düşürdüm. Tekrar elime alırken gözüm kızıma denk geldi. İhtimaller listesi kabarık olmasına rağmen bir ihtimal annesini yanına getirecektim. İhtimalin ötesinde bile olsa, bir mesajla ayağa kalkabilecek gücü kendimde aramaya başladım.

"Oğlum ne oldu? Yade'ye mi bir şey oldu?" diye sordu babam telaşla. "Baba," deyip sustum. Konuşamıyordum, dilim bile titriyordu. "Oğlum söylesene!" derken kapının kapanma sesini duydum. Ben bir şey diyemedim ama onlar torunlarına bir şey oldu diye buraya geliyorlardı. Titreyen ellerim kızımın battaniyesini örterken annemle babam yukarıya çıktılar bile.

"Annecim," deyip odaya koştu annem, "Bir şey mi oldu gece gece? Neden aradın babanı?" Gözlerim çoktan dolmuştu da ellerimi harekete geçirmem gerekiyordu. Mesajı açıp telefonu uzattım. "Bu," dedi babam hayretler içinde, "oğlum bu?" Gözlerimden yaşlar akarken başımı ağır ağır salladım. Bir yandan eşimin yaşama ihtimali, bir yandan birisinin oyun oynama ihtimali arasında gidip geliyordum.

"Çabuk Aykut!" dedi annem fısıltıyla bağırarak, "Çabuk gidin. Bir yere gidin, bir şey yapın. Mesajı kim atmış öğrenin, hemen!" Ağlamaya başladı. "Bade yaşıyor olabilir mi? Yaşıyor mu, birisi bizimle oyun mu oynuyor? Aykut çabuk!"

"Hadi oğlum," dediğinde babam gözlerimi silip kızıma baktım. Alnından minicik bir öpücük alıp, "Geri geleceğim babacım, belki annenle geleceğim," dedim sessizce. İçimde öyle bir ihtimal oluşmuştu ki, nasıl anlatacağımı kelimelere dökemeyecek gibiyim. Dökemiyordum da zaten. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Dört harf, tek kelimenin bana neler hissettirdiğini size anlattım ama bu duygunun bir tarifi yok. Çünkü aklım almıyor. Yanımdan sedyeyle gidişi, doktorun öldü deyişi, tabutun kapının önünde durması, tabuttan bedenini çıkartmam, o bedeni mezara koymam, mezarın başında ağlamam... Ne desem, ne söylesem bilmiyordum. Sıcacık elleri evim olan kadına toprak atmıştım. Yada atmamış mıydım?

"Memur bey!" dedi babam karakola girdiğimiz an, "Allah aşkına yardım edin." Memur şaşkınlıkla bakıp kaldı, oturmamız için bir yer işaret edip oturduğumuz zaman mesajı açtım.

"Eşim yazıyor burada," dedi, çünkü biz kör olduğumuz için buraya gelmiştik. "Memur bey eşim ölmüştü, üç gün önce doğumda kaybettim eşimi. Bu mesaj kimden geldi, nasıl geldi bilmiyoruz." Olayın tamamını babam anlattıktan sonra Memur ayaklanıp diğer polislerin yanına gitti.

"Doğru mu acaba oğlum? Başkası atmış olabilir mi? Bizi yanlış yönlendirecek olabilir mi?"

"Bilmiyorum baba, bilmiyorum. Ama eğer biri benimle alay ediyorsa yedi ceddini siker, dünya üzerinden kaldırırım onu. Kendi üzerime yemin ederim iliğini kemiğini kuruturum. Ama ya gerçekse?" Birbirimize baktık. Aklıma yüzlerce senaryo geliyordu, yüzlerce fikir geliyordu. Annemi aramaya başladım. "Anne, iyi misiniz? Ayhan Mete'yi ara, yanınıza gelsin. Hatta yanına silahını alsın, gerekirse sizi onların eve götürsün ama yalnız kalmayın. Yalvarırım yalnız kalmayın. Babamı göndereyim eve."

ŞEHZADE (Tamamlandı)Where stories live. Discover now