A.A.D 32

2.2K 327 692
                                    


Bu bölüm için seni seçtim brütüs. Baktım ki yorumlara çökmüşsün. _bugita bölümün hayırlı uğurlu olsun. Suskundan bölüm isteyen sevgili okurlarım. Biliyorum orayı merak ediyorsunuz ama henüz oraya adapte olmuş değilim. Öncelikle kafamda olay örgüsünü oturtup içime sinmesini bekliyorum. O yüzden biraz bekleyin ve buradan okuyalım. Bir kaç bölüme çok heyecanlı şeyler olacak. İyi okumalar.

En hızlısından benim vize işlemlerim halledilirken, eşim olmasından dolayı Bade'ye de kısa sürede pasaport çıkartırmıştık. Tamam, babam araya biraz torpil sokmuş olabilir ama neticede iş. Hem iş, hem aşk diyelim o zaman. Hazırlanan bavullar ve yapılan hazırlıklar tamamladığı zaman uçağın saatine çok varken kapının önüne çıkmıştık.

"Her şeyini aldın mı Bade?" diye sordum, "Yada almasan da olur, bir şey lazım olursa orada hallederiz." Annemle yaptıkları konuşmalar ve Beste'nin de daha önceden iş seyahatlerine gitmesinden dolayı valizi hazırlarken onlar yardım etmişti zaten. Annemlerle vedalaştıktan sonra babam İdo'ya bıraktı. Oradan İstanbul'a, havaalanına gidecektik.

Yaklaşık 2 saatlik bir yolculuktan sonra havaalanına ulaşıp işlemlerimizin halledilmesini beklerken acıktım. Acıkmadığım zaman sayısı çok azdı zaten. Yerdim, durmadan yesem şikayet etmezdim. Yemek yemek için havaalanındaki restoranlardan birine oturduk. Bade'nin zayıflığına takmıştım bu bir hafta içinde ama kilo almak istemediğini söylüyordu. Belki ben istiyorum, sana ne? Ama hanımefendi, bu konuda ısrar etmemem gerektiğini söylüyordu.

"İlk kez uçağa bineceğim," dedi uçağa binmek üzereyken, "Hatta ilk kez Bursa dışına çıktım. İlk kez İstanbul'a adım attım, ilk kez uçağa biniyorum, ilk kez ülke dışına çıkıyorum..." diye anlatırken sözünü kestim. "Çünkü yanında ben varım. Ben yanında olduğum sürece her şeyde ilkleri yaşayacaksın." Biraz da gevşeklik yapıp böbürlendim. "İlk kez aşık olduğun gibi, ilk kez de her şeyi benimle yapabilirsin. Sonuçta ben ilk ve tekim. İlk torun, ilk evlat, ilk aşk, ilk dost falan..."

"Allah aşkına bir şey soracağım," dedi benim gevşekliğime karşılık ciddiyetle, "Neden kendini övmeyi bu kadar çok seviyorsun? Egonun okşanması hoşuna mı gidiyor?"

"Benim babam egolayzır Aykut reis," dedim ciddi ciddi, "Anamın takmaya bayıldığı lakaplardan bir tanesi. Ego sahibinin tacı dayımda, ego koltuğunun sahibi de babam. Yoksa hiç duymadın mı annemden?"

"Duydum, duydum. Hatta dedi ki, sevdikleri kadar egoları vardır. Ne kadar severse o kadar egolanır."

"Doğru demiş," dedim birden ama sonra ne dediğimi fark ettim, "Sevgimiz daha fazladır!" Gülmeye başladı, gülüşüne daldığım.

"Belli canım..." Uçağın anonsuyla ikimizde susup kemerlerimizi bağladık. "Yüksekten korkar mısın?"

"Korkmam," dedi. Keşke korkarım deseydi. "Ama sen yine de korkarsan falan bana sarılabilirsin eşim, sıkıntı yok."

"Tamam ego'cum. Teşekkür ederim söylediklerin için," dedi dalga geçe geçe. Uçak havalanırken gözüm ondaydı, gerçekten de korkmamıştı ama tedirgin de olmadı değildi hani. Ben de uyuzluk yapıp, "Ben yanındayım eşim, korkma," dedim elinin üzerine elimi koyarak. Ters ters bakınca gülerek arkama yaslanıp uyumaya başladım.

Uçak yolculuğu boyunca uyuyan ben iniş için yapılan anonsla gözlerimi araladığım zaman ilk işim Bade'ye bakmak oldu. Elinde bir kitap vardı, pür dikkat onu okuyordu. Anons bitince bana döndü ama uyandığımı görüp, "Ben de seni uyandıracaktım, kemerini bağla istersen," dediğinde ikimizde kemerlerimizi bağladık. Paris'e uzak bir şehirdeydik ama işimin erken bittiği bir akşam mutlaka oraya götürecektim. Sonuçta hem iş, hem aşk demiştik. Le Havre'ye geldiğimizde otele yerleştiğimiz gibi tekrar acıktım. Otelde yemek yerine dışarıda yemeyi teklif ettim. Annemlere geldiğimizi haber verdik, otelden çıktık.

ŞEHZADE (Tamamlandı)Where stories live. Discover now