A.A.D 05

3.5K 483 244
                                    

Şimdi eşim arkadaşlarıyla tatilde olduğu için rahatım. O Didim'de takılıyor, ben Cihangir uyuyunca bölüm yazıyorum. Ama eşim gelince çok sık bölüm atamam haberiniz olsun. Bekletmeyi sevmiyorum diye yazdığım bölümleri hemen atıyorum. Ama haftaya çok atamam haberiniz olsun. Yine yazdıkça atarım. İyi okumalar. Bol giderli bir bölüm sizleri bekliyor. Dmsbdjdb

Günler geçiyordu üzerinden. Okulda yan yana görüyordum. Şeytan kulağıma çok güzel şeyler fısıldıyordu ama onu dinlemek yerine kendimi dinliyordum. Her seferinde kendimi frenleyip durdurduğum günlerde kafayı fena halde bozmuştum. Arayan soran çok insan vardı. Her arayan bir şeyler anlatıp, teselli eder gibi konuştukça umursamaz havamı takınıp cevapsız bırakıyordum. Ama kafaya fena halde takmıştım. Anasını ağlatacaktım. O geceyi, mezuniyet gecesini onların burnundan getirecektim.

Ben kendimi iyi olmaya zorladıkça, atlatmaya çalıştıkça olmuyordu. İyi değildim. Anneme sözüm de olabilirdi ama içmek istiyordum. Hayatımda ilk kez ağzıma alkol sokacaktım.

Dağ yoluna çıkan virajlı yola girip gördüğüm ilk bayide durdum. Bir şişe şarap alıp tenha, Bursa manzarasına karşı bir yere çekip arabadan indim. Tadı güzel değilmiş. Ama adı var işte. Şarap.

Kenara oturup Bursa'nın ışıklarını seyrediyordum. Telefonumdan kısık sesli bir şarkı çalıyordu. Annemin yakın arkadaşlarından birisi vardı. Merter dayım, o da zamanında çocukluk aşkı tarafından aldatılıp şarkı yazmaya başlamış, sonrasında albüm bile yapmıştı. Onun bir şarkısı geldi aklıma, çocukken bütün rap şarkılarını dinlerdik. "Neden kardeşimlesin, canımı acıtmaya?" diyordu. Neden kardeşimlesin ulan, canımı acıtmak için? Ne yaptım ben sana ne, ne? Ne zararım dokundu sana?

"Ulan varya..." dedim kendi kendime. "..ben seni it gibi unutamadım. Ama sen beni hiç hatırlamadın." Elimdeki şişeyi atıp konuşmaya devam ettim. "Alacağın olsun aşk benden. Ama seni herkesin gözü önünde yaşarken, acımı kimsenin gözü önünde yaşamayacağım. Bu da sana söyleyeceğim son şey olsun..."

Yerimden sendeleyerek kalkıp arabanın başına geçtim. Hemen hemen her gece eve geç gidiyordum. Annem bekliyordu. Her seferinde bana güvendiği için bir kere bile ağzımı koklamamıştı. Ama eve girerken kapıya çarpınca telaşla karanlık salondan çıkıp hızlıca yanıma geldi.

"Oğlum iyi misin?" Saf saf gülmeye başladım. "Hiç olmadığım kadar anne." Saf saf gülmeye devam edip merdivenlere yöneldiğimde arkamda şoka girmiş bir anne bıraktım. Oğluna güvenmeyecek bir anne. Senelerdir çabaladığı, düzgün bir evlat olmam için gecesini gündüzüne katıp bir gecede yıkılan bir anne.

Ama ben hiç bir zaman yapacağımdan geri kalmadım. Hemen hemen her gece dağ yolunda içip eve geç geldim. Dersler umurumda değildi. Ev umurumda değildi. Okulda o kızdan bu kıza atlayıp şerefsizlerin yüzüne bakmazken günümü gün ediyormuş havası verdim.

Yine bir gece içip eve sabaha karşı geldiğim zaman bütün ailemi salonda beni beklerken gördüm. Hepsi uykusuzluktan harap düşmüşlerdi. Mahvolmuş bir halde yüzüme bakıyorlardı.

"Neredesin oğlum sen?"

Kendimi gösterdim. "Buradayım anne."

Sinirden deliye dönmüş Mısra sultan masanın üzerini işaret etti. "Bak, bak burada ne var?" Bir pasta vardı. Demek bugün benim doğum günümdü. Vay amk. Onu bile unutmuşum.

Gülmeye başlayıp savsak adımlarla masaya yaklaştım. Üzerinde mumları hazır bekliyordu. Kenarda duran çakmağı alıp, mumları yakıp gülerek üfledim.

"Hadi," dedim annemlerle dönerek, "İyiki doğdun desenize." Gülmelerim kahkahaya döndüğünde annemin sabrının kalmayışını bana doğru attığı adımda anladım. En sevdiğim pastayı, her sene yaptığı gibi yapmıştı. Ispanaklı pasta.

ŞEHZADE (Tamamlandı)Where stories live. Discover now