13. Senden Nefret Ediyorum

1.1K 53 17
                                    

"Vicdanlarının en büyük kaygısı,
Günah işlememek değil, saklamaktır günahlarını." William Shakespeare

...

2k özel bölümünü beğenmeniz dileğiyle. İyi okumalar.

Hep söylenir dururdum neden her şey böyle sıradan diye. Durgun hayatımın ne kadar berbat olduğundan yakınırdım sürekli. Ama hiç ölme duygusu içine girmemiştim şu zamana dek. Şimdi huzuru özlüyorum. Karmaşa içerisinde 'acaba ölsem?' diyorum. Sonra bu düşünceden çıkartıyorum kendimi. Tanrıya nasıl hesap vereceksin Rachel? Tutun hayata. Bir yol olmalı.

.

Beni bulmuştu ve kaçacak bir yerim kalmamıştı. Ona doğru koşup kardeşimi elinden kurtardım. Kardeşimi arkama aldığımda daha çok gülmüştü. Bella şaşkınlıkla bizi izlerken ne yapacağımı düşünüyordum. Daha fazla endişelenmemesi için "Bella anneye git birazdan geleceğim." diyerek Bella'yı yolladığımda, yüzleşme vaktinin geldiğini anlamıştım. Hırsla yürüdüm ve karşısına geçtim. "Nasıl buldun beni?" cebinden telefonunu çıkartıp bana gösterdi. "Bunun sayesinde." anlamsızca ona bakıyordum. "Telefonun onca zaman bende durdu. Sence kaçma ihtimalini düşünmedim mi?" Lanet olsun! ben bunu nasıl düşünememiştim. Benim yüzümden Bella'ya da ulaşmıştı.

"Bir daha sakın kardeşimin yanına yaklaşmaya kalkışma pislik!" Gülümsemeyi bıraktı ve bana doğru bir adım attı. Korkuyor gibi görünmemek için geri çekilmemiştim. 

"Hatırlıyor musun Rachel? Seninle bir anlaşma yapmıştık." Gözlerimi onunkilerden hiç çekmeden karşılık verdim. "Hatırlamaz olur muyum? Hatırlıyorum tabii ki. Ya seninle evenecektim, ya da beni öldürecektin değil mi?" Bu kovalamacaya bir son vermek istiyordum. Bu benim için bir bitiş olsa bile. "Aynen öyle." Bana bir adım daha attı. Artık aramızda yürüyecek bir mesafe kalmamıştı. "Biliyor musun Klaus? Umrumda değil. Beni öldürecek misin? Bir saniye daha bekleme. Zaten seninle evlenmek benim için ölümden farksız olacaktı." 

Şaşırmasını beklerken onun kahkaha atmasına yol açmıştı sözlerim. "Tam da o konudan bahsedecektim." diyerek saçıma elini uzattı. Bir tutam saçı kulağımın arkasına atıp devam etti. "Kurallarda bir kaç değişiklik yapmam gerektiğini düşündüm." Yüzümü göremesem de ne kadar endişeli bir ifade aldığını tahmin edebiliyordum.

Sessizliğimi koruyarak dinlemeye devam ettim. "Ölüm senin için basit bir kurtuluş olur. Hem seninle işim bitmeden hiç bir yere gidemezsin. Şimdi ya benimle geleceksin ya da ailenle vedalaşman gerekecek."

"Ne saçmalıyorsun sen?" Beni umursamadı. "Mesela kız kardeşin Bella'ya çok değer veriyorsun değil mi? Çok yazık olacak." Dehşetle suratına haykırdım. "Yapamazsın!" Ciddi bir ifadeyle "Yaparım." diye karşılık verdi. "Hem de çok güzel yaparım. Gözünün önünde..."

"Yeter!" Göz yaşlarıma engel olamıyordum. Ağlayarak "Çık git hayatımdan. Ne yaptım ben sana?" diyebilmiştim. Bacaklarım güçsüzleşmişti ve dizlerimin üstüne düşmüştüm. Hafifçe eğildi. Çenemi tutup başımı kaldırarak ona bakmamı sağladı. "Şimdi geliyor musun?" Bir de dalga geçer gibi bana bunu soruyordu. "Senden nefret ediyorum." diyerek güçlükle yüzümü onun elinden kurtardım. "O zaman gidiyoruz." dedi ve kolumdan tutup kaldırarak beni arabaya götürdü. Arabayı çalıştırdığında kafamı cama yasladım. Kısık sesimle "Senden nefret ediyorum." diye tekrarladım.

Kendimi kurban edebilirdim ama ailemin zarar görmesine izin veremezdim. Bella birisiyle kavga ettiğimi görmüştü. Benden haber alamadıklarında, kaçırıldığımı bileceklerdi. Ne kadar endişeleneceklerini düşündüğümde canım acıyordu.

Yol boyunca kafamı cama yaslayıp dışarıya baktım. Geldiğimizi anladığımda yavaşça doğruldum. Yine de Klaus'un yüzüne bakmıyordum. "Annen hastalandı bu yüzden gittin." Başımla onaylayıp arabadan indim. Yanıma gelip bana nişan yüzüğünü uzattı. "Tak şunu." İtiraz etmeden takmıştım. Ona dil dökecek gücüm yoktu.

Kapının önüne geldiğimizde buz gibi elleriyle elimi tuttu ve zile bastı. Lily teyze kapıyı açtı ve bir anda bana sarıldı. "Ah kuzum geç içeriye. Biz de seni bekliyorduk." ona tebessüm ederek içeri girdim. Salonda Harper bey vardı. Beni görünce endişeyle ayağa kalktı. "Rachel sonunda geldiniz kızım annen nasıl?" Kafamı olumlu anlamda salladım ve "Şuan daha iyi. Habersiz gittiğim için kusuruma bakmayın. Çok ani oldu." dedim. Harper bey oturduğunda biz de onun karşısına oturduk.

"Olur mu öyle şey kızım. Mühim olan şey annenin iyi olması." Ne kadar cana yakın insanlar olduğunu düşünüyordum. Böyle iyi bir ailede nasıl Klaus gibi cani ve kötü bir insan yetişmişti? Biraz konuştuktan sonra çatı katına çıktık. Robert bizi görünce ayağa kalkıp yanımıza geldi.

"Abi geldin sonunda be. Seni idare etmeye çalışırken can verdim burda." Bana baktı ve göz devirdi. "Kaçak gelin sen de tam gidecek zamanı buldun." demek Robert'da işin içindeydi. Şaşırmamıştım. Klaus'a evlen konulu mektubu yazan da oydu zaten.

Klaus "Babam düğünü ne zamana aldı." diye sordu. "Hastalık durumu olduğu için 5 gün sonraya ertelenmiş abi." onları dinliyordum. "Tamam artık Rachel uslu uslu oturacak. Ama sen yine de orman tarafına da adam koy." Evet beni ailemle tehdit ettiği için kaçmayacağım doğruydu ama uslu olmayacaktım. Yaptığı her şeyi bir bir burnundan getirmek istiyordum. Onu kendimden bıktırmak istiyordum.

Çatıdan tekrar üst kata geçtik ve Klaus'un odasına girdik. "Evleneceğiz. Ama bana bir söz vereceksin." diyerek yatağın üzerine oturdum. "Sen hâlâ benimle pazarlık mı yapmaya çalışıyorsun Rachel."

"Beni dinle. Bunun sahte bir evlilik olduğunu söyledin değil mi?"

"Evet öyle olacak."

"O zaman aramızda hiç bir şey geçmeyecek. Bana yaklaşmayacaksın."

"Seninle evli olmaya çok mu meraklıyım sence?" diyerek büyük bir kahkaha attı. "Beni banyoda öperken öyle söylemiyordun ama." Kaşlarını kaldırdı. "Gerçekten sana yaklaşmak için mi öptüğümü zannediyorsun?" Ona cevap vermedim.

"Elin ayağın birbirine girdiğinde ne kadar komik gözüktüğünün farkında değilsin. Seninle dalga geçtiğimi bile anlayamıyorsun." bu lafının üzerine ayağa kalkıp yanağına sert bir tokat geçirmiştim. Kolumu tuttu ve sıktı. "Ahh!" Ağzımdan küçük bir inleme kaçmıştı.

"Sakın ama sakın bir daha böyle bir şeye kalkışma Rachel. Seni buna pişman ederim." Kolumu çekmeye çalışsam da daha sert tutuyordu. "Ne yaparsın?" Ciddiyeti korkmama yetti. "Bana bak küçük. Sana karşı bir seferlik iyi niyet gösterdim sen de onu sözünde durmayarak suistimal ettin. Artık sana müsamaha yok." Beni sertçe çekerek kendine yaklaştırdı. Şimdi bedenlerimiz birbirine değiyordu. Ayrıca kolum kesinlikle moraracaktı. "Bundan sonra her hareketine dikkat ediyorsun. Acımam yakarım canını. Gerçek sinirimi görmek istemezsin."

Acıyla başımı yukarı aşağı salladım. Kolumu bıraktı, kapıya yaslandı ve kollarını önünde bağladı. Yarım bir gülümsem takınıp beni baştan aşağı süzdüğünde kafamı başka yöne çevirdim. "Seninle istesen de yakınlaşmam. Beni heyecanlandırabilecek bir kadın değilsin." Küçük alaycı bir tıslama ve ardından odadan çıkışını izlemiştim.

Şansımı kaybetmiştim. Artık çok daha kötü davranıyordu bana. Söylediklerini hazmedemeyerek yatağa bir tekme geçirdim. "Ah ayağım!" Demek onu heyecanlandıracak bir kadın değilmişim. "Bu sözlerine pişman olmaya hazırlansan iyi edersin Klaus Hart. Asıl sen bana istesen de dokunamayacaksın."

Katilin AşkıWhere stories live. Discover now