23. Yapamam

576 37 36
                                    

Gözlerimi açtığımda beyaz tavan yavaş yavaş netleşirken kendini tekrar eden "bip" sesleri duyuyordum. olanları hatırlamak için kendime zaman tanımıştım. Klaus okula gelip müdürle konuşmuştu. Ah doğru ya! Ağrım... Kafamı kaldırıp etrafıma baktım. Bir hastane odasındaydım. Yatağıma takılı olan serum ve cihaza bağlı olan kablolar hareketimi kısıtlıyordu. Odada kimse yoktu. Elimi karnıma götürdüm. Ağrı hissetmiyordum. Doğrusu hiç bir şey hissetmiyordum!

Panikle yatakta doğruldum. Yoksa... Yoksa onu düşürmüş müydüm? Gözümden bir kaç damla yaş yanağıma süzülürken içeri muhtemelen doktor olan bir kadın girdi. Yataktan kalktığımda etraf kararmıştı. "Ah! Lütfen oturun." Kadın kolumdan tutarak yeniden oturmamı sağladı. Endişemin sebebini anlamış olacak ki gülümsedi. "Merak etmeyin bebeğiniz gayet iyi."

"Ha?" Kadının suratına bakakaldım. "Ama onu hissetmiyorum." Doktor bana yeniden gülümseyip serumu gösterdi. "İlaçların etkisiyle sizi rahatlattık. O yüzden hiç bir şey hissetmiyorsunuz." Orta yaşlarında görünen kadına bakıp istemsiz olarak gülümsemiştim. Aldırmak için yarına randevu oluşturduğum bebek için endişelenmiş, şimdi de gitmemiş olmasına seviniyordum. Kendime şaşırırken kadın destek vererek yatağa uzanmamı sağladı.

"Klaus. O nerde?" Beni kucağına aldığını hatırlıyordum. O getirmiş olmalıydı. "Eşinizden bahsediyorsunuz sanırım. Kendisi de çok endişelendi sizin için. Dışarıda bekliyor. Birazdan uyandığınızı öğrenir." Derin bir nefes aldıktan sonra yavaşça gözlerimi kapattım. "Teşekkürler." Doktor hanım rica ettikten sonra kapıyı kapatıp çıktı.

Ah bu hastane odaları. Onlar mı beni buluyorlar yoksa ben mi onları?

Son bir hafta, önceki haftalarıma göre epey hareketli geçmişti. Gelince üst üste geliyordu böyle. Düzene girdiğini sandığım hayatım yeniden tepetaklaktı. Belki de kendimi kandırmıştım. Klaus'tan kaçtığımı sanarken hamile olduğumu öğrenmiştim. Jack ve Veronica ile arkadaşlık kurarken ikisiyle de boktan yere aram bozulmuştu. Okula gelmiştim ve şimdi tüm okul benden nefret ediyordu. Ben toparlamaya çalıştıkça hayat ters çeviriyordu her şeyi. Belki de pes etmem lazımdı. Hiç bir şey düzelmeyecekti.

Kapı sesi düşüncelerimden sıyrılıp o tarafa bakmamı sağladı. Siyah saçları dağılmıştı, gözleri ve takımının sağladığı uyumla bir yunan tanrısı gibi gözüküyordu. Ne düşünüyordum ben. İçimden kendine gel diye uyardım kendimi. Kuyu gözleri gözlerimi bulduğunda yanımdaki makinadan gelen seslerin çoğaldığını fark ettim. Hemen gözlerimi çektiğimde nabzım normale dönmüştü. Bunu fark etmemesini umarak yatağa oturuşunu izledim.

Yatağın kenarına oturup elimi tuttu. "Nasılsın?" Hamile olduğumu öğrendiğimizden beri bana gülüşü farklıydı. Daha sıcak daha içten gibiydi. Çoğu zaman alaycı gülüşü yüzüne hakim olurken bunu artık bana hiç kullanmadığını fark etmiştim. Hâlâ buna alışamıyordum. Onun gülmesi bile tuhaftı. "İyiyim." dedim gülüşüne bakmamaya çalışarak. Bir yandan da makinanın sesini takip ediyordum. Klaus yanımdayken nabzım hep düzensiz atardı. Kendimi ele vereceğim diye aklım çıkıyordu.

İkimiz de bir süre sustuk. Zaten her şeyi biliyorduk. Bakışları beni rahatsız etmeye başladığı zaman konuştum. "Teşekkür ederim. Yani bugün için. Beni hem okuldan atılmaktan kurtardın hem de sen olmasam bu ağrı için geç olabilirdi." Yataktan kalkıp refakatçi koltuğuna geçti. "Teşekkür etmene gerek yok. Karnında çocuğum olduğu sürece seni ilgilendiren her şey beni de ilgilendiriyor." Donuk bakışlarından gözlerimi kaçırdım. Ne diye bir anda buz kesilmişti? Söyleyeceğime pişman etmişti beni. Değiştiği konusunda erken konuşmuştum sanırım.

Bir hemşire ile aynı doktor içeri girdiler. Klaus ayağa kalktı ve benim yanımda durdu. Klaus'un donuk bakışlarının yanında kadının gülüşü sanki içimi ısıtıyordu. Böyle güler yüzlü, işini aşkla yapan insanlara bayılıyordum. Ayrıca imreniyordum da.

Hemşire gelip bitmiş serumu çıkartırken doktor da bizim tam karşımıza geçti. "Taburcu olduktan sonra çıkabilirsiniz ancak size bir kaç sözüm var." Hemşire serumu çıkarttıktan sonra yatakta doğruldum. "Tabii sizi dinliyoruz." dedi Klaus. O sırada genç hemşire kabloları da söküp odadan çıktı. Doktor bize içten bir şekilde gülümsedi. Kadının gülüşü bana bulaşmışken Klaus'un suratında herhangi bir duygu belirtisi yoktu.

"Öncelikle Rachel hanım stresten kesinlikle uzak durmalısınız. Sanırım çok strese girmişsiniz. Bebek de bundan fazlasıyla etkilenmiş." Karnıma bakıp gülümsedi. "Anne ve bebek arasında çok kuvvetli bir bağ vardır. Anne ne hissederse bebek de aynısını hisseder." Sonra yeniden bir bana bir de Klaus'a baktı. O sırada tebessüm ederken o damlanın gözümden nasıl düştüğünü anlamamıştım. "Üç tane çocuğum var benim. Hamileliklerini hatırlarım. Çok değerli bir süreçtir. Bebeğin verdiği his dünyaya değişilmez." Kadın duygulanarak bir kaç saniye duraklamıştı.

Ardından gözlerini Klaus'un üzerine dikti. "Tabii bu süreçte babanın da rolü büyüktür. Eşinizi stresten korumalı, onu mutlu etmelisiniz. Unutmayın eşinizin mutluluğu çocuğunuzunki demektir." Klaus'a döndüm. Sanki boşa dinliyor gibiydi. Yarın son bulacaktı her şey.

Ardından kadın bana yaklaştı ve elimi avucunun içine aldı. "Çok güzel bir anne olacaksın. Gözlerinde o parıltıyı görebiliyorum." Gülümsedim. Yapmacık değildi. İçimden geldiği için gülümsemiştim. "Teşekkür ederim doktor hanım. Dedikleriniz hep aklımda olacak."

Geçmiş olsun dileklerinden sonra doktor çıkmış, Klaus ve ben tek başımıza kalmıştık. Yatakta oturup gözlerimle ayakkabılarımı aradım. Klaus önümde eğilip onları eline almıştı. Hassas bir şekilde ayağıma geçirirken akan o tek göz yaşının devamı şuan geliyordu. Klaus ayağa kalktığında yaşlı gözlerimle karşılaşmayı beklemiyormuş gibi şaşırmıştı. Ardından hemen eski yüz ifadesini aldı. Ayağa kalkıp montuma uzandım. O sırada Klaus montu benden önce alıp bir elini yanağıma koydu.

Montu yatağa bıraktı ve tam karşıma geçti."Neden ağlıyorsun?" Deminden beri bakmaya çekindiğim gözlerine o an baktım. "Ben yapamam Klaus." Diğer elini de yanağıma koyup yüzümü avuçlarının içine aldı. "Ben onu öldüremem." Ardından gerçek anlamda ağlamaya başlamıştım. Beni bedenine çekip kollarıyla sertçe sardı. Ellerimi göğsüne koyup başımı boynuna yasladım. "Hşş geçti." Bunu bir kaç defa tekrarlarken bir yandan da saçımı okşuyordu. "Geçti... Geçti..."

Boynunda ağlarken çatallı çıkan sesimle konuştum. "Ben onu... Onu düşürdüğümü sandım Klaus." Sonra sarılmayı bırakmadan kafamı biraz geri çektim ve gözlerine baktım. "Çok korktum."

Zar zor yutkunduktan sonra devam ettim. "Bebeğimi aldırmayacağım." İfadesiz yüzü yüzüme yaklaştı. Daha sonra tam dudağına denk gelen alnıma bir öpücük kondurdu.

    Kısa bir hastane bölümü olsun istedim. Öpüyorum sizleri.♥️

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 15 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Katilin AşkıWhere stories live. Discover now