12. Kaçış

1.1K 54 14
                                    

"Sadece yaşamak yetmez dedi, kelebek. Gün ışığı, özgürlük ve küçük bir çiçek de gerek!" Hans Christian Andersen

...

Selaam. Umarım yeni bölümü beğenirsiniz. Yorum ve oylarınızı bekliyorum. İyi okumalar.❤

Gün yorucu ve sıkıcı düğün hazırlıklarıyla geçip bitmişti. Ertesi sabah uyandığımda ise hava yeni aydınlanmıştı. Düğün günüme uyanmıştım. Ölüm günüme... Kurtuluşum için elimden geleni yapacaktım. Klaus yanımda yatarken korumaları nasıl geçeceğimi düşünüyordum. O kadar güzel uyuyordu ki onu hiç tanımıyor olsaydım masum birisi olduğuna inanabilirdim. Bir yanım anlamsızca yanında kalmak istese de tek çarem gitmekti.

Kabanımı alıp evden çıktım. Henüz kimse uyanmamıştı. Bugün ailem eve dönecekti. Tek planım onları alıp bu aptal kasabadan kaçmaktı. Arka kapıdan çıktım. Çıkışlarda güvenlik olduğu için tek çarem ormandan gitmekti. Tehlikeliydi bunun farkındaydım. Ama Klaus'dan daha tehlikeli olamazdı. Eğilerek ağaçlara doğru yavaşça yürüdüm. Ormana girdiğim an canım pahasına koşmaya başlamıştım.

Neyse ki kimse beni fark etmemişti. Uzun bir yürüyüşün ardından sonunda bir yol bulabilmiştim. Klaus'un uyanıp çoktan peşime düştüğünden emindim. Tek umudum o beni bulmadan önce bir araba çevirip gitmekti.

Klaus'un ağzından:

Gözlerimi açtığımda Rachel yanımda değildi. Banyoyu ve giyinme odasını kontrol ettim. Ama yoktu. Askıda kabanının olmadığını gördüğümde kaçtığını anlamıştım. Anlaşmamızı bozmuştu.

Koşarak aşağı indim. Düğün aile arasında yapılacaktı bu yüzden kimse yoktu. Koşarak Robert'ın odasına gittim. Kapıyı açtığımda korkup uykusundan fırladı.

"Ne oldu abi?"

"Rachel kaçmış."

Robert Rachel ile aramızdaki sahte sevgililik planını biliyordu.

"İki gün tutamadın şu kızı elinde." diyerek alay etti. "Ben onu bulmaya gidiyorum. Babama bişeyler uydur."

"O iş bende abi. Rachel'ın annesi rahatsızlanmış olabilir sonuçta." diyerek güldü. Güzel bir bahaneydi. Onu bulduğumda bu yaptığına pişman edecektim. Elimden kurtulamayacaktı. Ve nasıl bulacağımı da biliyordum.

Rachel'ın ağzından:

Sonunda bir araba geliyordu. Hemen arabanın önüne atladım. Araba durduğunda cama gittim. İçinde yaşlı bir adam oturuyordu. "Lütfen bana yardım edin. Kayboldum." Adam merhametli çıkmıştı. Beni arabasına aldı ve yola devam etti.

"Nereye gideceksin kızım?"

"Hores."

"Ooo çok uzaklaşmışsın. Merak etme gideceğim yere yakın." diyerek gülümsedi. Eğer peşimde bir katilin olduğunu söyleseydim bana yardım etmeyeceğinden emindim.

Beni kasabanın girişinde bıraktı. Teşekkür edip eve koşmaya başladım. Henüz bizimkiler yoktu. Hızlıca eve girerek hep ordaymışım gibi bir tavır aldım. Planımı hazırlamıştım. Kışın en güzel zamanlarındaydık. Ben de onların reddedemeyeceği bir teklif verecektim. Kayak merkezinden yer ayırttım. Uzak bir dağda kayak merkezi olarak kullanılan bir köydü. Çok korkuyordum. Evet kaçarak ona büyük bir yanlış yapmıştım ancak ölsem de onunla evlenmeye niyetim yoktu.

Kapının çalması ile hızlıca aşağı indim. Bella boynuma atladı. "Ablaa. Seni çok özledim keşke sen de gelseydin." Ona sıkıca sarıldım. "Size çok güzel bir sürprizim var." Bella heyecanla bana bakıyordu. Annem ve babam da merak etmişti.

Sahte bir neşeyle "Tatile gidiyoruz." dedim. Annem ve babam şaşırmıştı. Bella "Yaşasıın!" diye bağırdı. "Nerden çıktı şimdi bu kızım."

"Evde çok bunaldım baba. Kışın en güzel ayında evde mi oturalım? Kayak merkezinden bize yer ayırttım." Babam sevinmiş gibi görünmüyordu.

"Keşke önce bize sorsaydın."
"Kız düşünmüş sürpriz yapmış Richard. İyi düşünmüşsün kızım. Yemek yiyip çıkalım."

Bir anda "Olmaz!" diye bağırdım. Hepsi şaşkınlıkla bana döndü. "Yani şey... Vaktimiz yok. Etkinlikler başlamadan gitmeliyiz. Yolda yeriz bir şeyler." Onları ikna etmeyi başarmıştım. Bir kaç şey alıp yola çıktık.

Klaus beni bulursa eğer bu benim sonum olurdu. Yol boyunca takip edilip edilmediğimizi kontrol etmiştim. Hiç bitmeyeceğini sandığım yolun ardından tatil köyüne ulaşmış ve yerleşmiştik.

"Abla burası çok güzel. Hadi aşağı inelim." Bella'ya göz kulak olmam gerekiyordu. Hem belki biraz eğlenip kafa dağıtabilirdim. Gerçi bu peşinde seni öldürmek isteyen birisi varken ne kadar mümkün oluyorsa. "Tamam balım. Arabadan kızağımızı alalım." diye cevap verdim.

İlk gün gayet güzel geçmişti. Herhangi bir sorun yoktu. Eğleniyordum. Bella'yla kayak yapmıştık ve kartopu savaşı oynamıştık. Kardeşimi mutlu görmek beni de mutlu ediyordu. Ertesi sabah Bella'nın yüzüme kartopu geçirmesi ile uyandım. "Aaaa! Bella napıyorsun sen?" bağırışım annemi de uyandırmıştı. Bella'nın kahkahaları arasında annem konuştu "Ne oluyor çocuklar?"

"Bir şey yok anne. Altı üstü Bella kafama buz fırlatarak beni uyandırdı." Annem de kendini tutamamış ve gülmüştü. Hep birlikte güldük. "Abla hadi aşağı inelim bak ben giyindim." göz devirdim ve ardından tebessüm ederek "Tamam hadi sen in kızağımızı çıkart. Üstümü giyinip geliyorum." dedim. Koşarak aşağı indi.

Elimi yüzümü yıkayıp aynada kendime baktım. Gözlerimdeki korkuyu aynadan görebiliyordum. Daha ne kadar onları oyalayacaktım? Annem düşüncelerimden çıkmamı sağladı. "Kızım hadi in aşağı. Kardeşine göz kulak ol. Ben uyuyorum çok yorgunum."

Banyodan çıkıp valizimin yanına gittim. İçinden tulumumu alıp giydim. Saçlarımı taradım ve şapkamı kafama geçirdim. Soğuktan yüzümü korumak için krem sürdüm ve montumu giyip aşağı indim.

Dayanamayıp yokuşa gitmiş olmalıydı. Yokuşta etrafıma bakınırken arkamdan Bella'nın sesini duydum. "Burdayım abla." Gülerek arkamı döndüğüm anda gülümsemem yok olmuştu. Bella'nın yanında Klaus duruyordu ve onun elini tutuyordu. Öfke ve korkudan nefes alamamıştım. "Abla bak bu abiyle tanış. Bana çikolata aldı."

Klaus'un yüzündeki şeytani gülümseme kalbimin deli gibi çarpmasını sağlıyordu. Beni nasıl bulduğu hakkında bir fikrim yoktu. Gözümün önünde kardeşimin elini tutmuş bana gülümsüyordu ve ne yapacağımı bilmiyordum.

Katilin AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin