9. Yol Ayrımı

1.4K 58 16
                                    

Tanrım, benden uzak durma; çünkü bela çok yakınımda, elimden tutacak kimsem de yok.

...

"Seninle asla evlenmem Klaus."
"Benimle evlenmek zorundasın Rachel."
Gözlerime baktığını hissediyordum ama ben sadece odayı izliyordum. "Seninle evlenmektense ölmeyi tercih ederim." Sertçe kolumu tuttu ve çekti. "Seninle evlenmek için can atmıyorum aptal kız. Madem ölmek sana daha cazip geldi..." Lafını bitirmeden beni peşinde sürüklemeye başladı. O iğrenç odanın önüne gelmiştik. Tam kapıyı açacaktı ki ben kapının önüne geçtim. Gözlerim yine dolmuştu. Sadece "Yapma bunu." diyebilmiştim. Kaşlarını çattı. "Ya bu kapı açılır, sen de diğerlerinin yanına gidersin; ya da kağıt üstünde karım olursun ve bu iş biter."

Bir seçim yapmam gerektiğini biliyordum. Ya sonum gelecekti, ya da manyak bir adamla evli olmak zorunda kalacaktım. Hiç istemiyor olsam da bunu yapmak zorundaydım. Klaus bana başka seçenek vermemişti. "Tamam seninle evleneceğim ama benim de isteklerim var." dedim. Alaycı bir tebessümle "pazarlık yapabilecek durumda değilsin Rachel." dedi.

Ona aldırış etmedim. "Ailem döndüğünde onlarla tanışacaksın. Normal bir insan gibi görün. Üzülmelerini istemiyorum. Onlar beni sevdiğim insanla birlikte mutlu bilsinler." Gözlerini devirdi. "Gerçekten bunun için uğraşacağımı mı düşünüyorsun?" Gözümden bir damla yaş sürülmüştü. "Tek isteğim bu. Lütfen sadece bir gün." dedim. Soluk bir yüz ifadesiyle "Kabul ediyorum ama sen istediğin için değil, işime geldiği için. Peşime düşmüş bir aileden kurtulacağım." dedi. Nasıl bu kadar kötü olabiliyordu? "Dinlen, hava aydınlandığında yola çıkıyoruz." diye tamamladı. Odaya girdim ve kapıyı üzerime kilitledi.

Hores'a gelmenin pişmanlığını yaşıyordum. Yarın sabah bilmediğim bir yere gidecektik. Klaus sırlarla dolu bir adamdı ve bir yanım hep ondan nefret edecek olsa da tüm bunları merak ediyordum. Düşünceler içerisinde uykuya daldım.

Gözlerimi açtığımda başımda dikilen Klaus'u görünce irkildim. Bakışı bile bedenimin korkuyla dolmasını sağlıyordu. "Birkaç parça bir şey getirdim. Kalk üstünü giyin yola çıkıyoruz." dedi. Hep böyle kasıntı mı olmak zorundaydı? Alayla "Sana da günaydın." dedim. "Kapıda bekliyorum." diyip odayı terk etti.

Ah sinir bozucu adam. Yataktan kalktım ve kıyafetlere baktım. Hepsi bana aitti. Evime bile girmişti lanet olası. Kısa bir duş aldım. Bugün hava sıcaktı bu yüzden siyah şortumu giydim. Üzerime ise sarı bir tişört geçirdim. Saçlarımı dağınık bir topuz yapıp odanın kapısını açtım.

"Bu üzerindekileri ne böyle?"

"Ne varmış üzerimdekilerde?"

"Evleneceğim kadın böyle giyinemez. Babamın yanına gidiyoruz değiştir üzerini."

"Hayır değiştirmek istemiyorum."

Nesi vardı bunun? Benden daha ne istiyordu canımı mı? Bana doğru bir adım attı. Geri gidemedim çünkü arkamda duvar vardı. Bacağımı tuttu ve bir anda tırnaklarını geçirdi. "Ah! Napıyorsun manyak?!" İyice yaklaştı ve "Benim sözümü dinlemeyi öğreneceksin." diye fısıldadı. O acıyla gözümden bir damla yaş süzüldü. Bunu gören Klaus öylece önümden yürüyüp gitmişti. Arkasından ürkekçe yürüdüm.

Dışarı çıktığımızda derin bir nefes aldım. O kadar uzun süre içeride durmuştum ki bi an afallamıştım. Etrafıma baktığımda ormanın içinde olduğumuzu gördüm. Bu manyaktan da tam böyle bir ev beklenirdi. "Arabaya bin." diye emretti.

Katilin AşkıWhere stories live. Discover now