20. İkimiz?

548 34 21
                                    

"Bu derin çaresizliği ve acizliği iyi bilirdi. İnsan sanki yüksek bir güç tarafından bir anda derin bir uçuruma itiliyor gibi olurdu..."

...

Soğuk bir şeyin elimin üzerinden geçtiğini hissediyordum. Serumdu bu. Yavaş yavaş her şeyi hatırladığımda gözlerimi bir hastane odasında açmayı beklemiyordum. Son anım Klaus olunca ya kilitli bir odada, ya bodrumda; ya da bir zindanda falan uyanmam gerekirdi.

Görüşüm netleştiğinde etrafıma bakabilmek için doğrulma kararı aldım. Ancak bunu eyleme dökmek kolay olmamıştı. Ağzımdan ancak küçük bir inilti çıktığında yanımda Klaus'un olduğunu farkedebilmiştim. Onu gördüğümde kalbime bir ağrı saplanmıştı. Korku muydu bu? Nefret miydi? Koltuğa yaslanmış uyur bir vaziyetten hemen bana uzandı. "Kalkma. Serumun bitmedi."

Beni omuzlarımdan yatağa bastırdığında yüz yüze geldik. Nefes alışverişlerim hızlanmıştı. Son olanlar yüzünden oldukça endişeliydim. "Arkadaşlarım nerede?" Birkaç saniye sustu. "Evlerindelerdir herhalde." Ve koltuğuna geri çekildi. Ben de ona sinirli bakışlarımı atabilmek için kafamı çevirdim. "Onlar beni bırakmazdı. Bir şey mi yaptın?" Yaslandığı yerden bana bakmadan konuştu. "Sadece gelmelerine müsade etmedim."

Kafamı ondan çevirip gözlerimi kapattım. Midem bulanıyordu. Klaus her zaman bende garip belirtileri ortaya çıkartırdı. Ona bakmak çok zordu. "İyi misin?" Kafamı salladım. "Midem bulanıyor sadece." Doktor ararcasına kapıya bakındı. Tam o sırada içeri beyaz önlüklü yaşlı bir adam girmişti.

Klaus ayağa kalkma tenezzülünde bulundu ben ise yerimde biraz doğruldum. "Nasılsınız?" Ağzımı açmaya fırsatım olmadı. "Midesi bulanıyormuş." Göz devirmemek için kendimi zor tuttum. Doktor sıcak bir gülümseme ile yaklaştı ve serumu kontrol ederken konuştu. "Hiç endişelenmeyin bu dönemlerde gayet normal." Tek kaşımı kaldırdım. Klaus yine atladı. "Bir problem yok yani?" Doktor serumu bırakıp bize döndü. "Hiç bir problem yok. Bebek de annesi de gayet iyiler. Serum bitmek üzere 10 dakika sonra çıkabilirsiniz. Geçmiş olsun."

Doktor arkasını dönüp giderken söylediklerini idrak etmem birkaç saniyemi almıştı. Kısık sesimle "B-bebek mi?" diyebilmiştim sadece. Klaus doktor çıktığında şaşkın gözlerle bana döndü. "İmkanı yok! Yani olamaz. Ben..." Konuşamıyordum. Düşündüm. Son zamanlarda her şey midemi bulandırıyordu. Strese gelemiyordum ve çabucak bayılabiliyordum. Ayrıca geçen hafta regl olmam gerekirdi.

Elimi karnıma koyup başımı vücuduma eğdim. "Ben sadece seninle..." Devamını getiremedim. "Hamilesin." Onun sesini ilk defa böyle duymuştum. Gözlerimin dolmasına hakim olamıyordum. Şimdi bedenimde bir bebek mi taşıyordum ben? Hem de beni alıkoyan adamın, katilimin bebeğini.

Hemşire odaya girdiğinde Klaus hâlâ hareketsiz bir şekilde bana bakıyordu. Kadın serumu çıkartırken de gözleri üzerimdeydi. Ona bakamıyordum ama bunu hissedebiliyordum. "Gidebilirsiniz efendim geçmiş olsun." Teşekkür ettim.

Klaus askıdan montumu alıp bana dikkatlice giydirdi. Ayakkabılarımı önüme koydu ve elini uzattı. Birkaç saniye tereddüt etsem de soğuk ellerini tuttum ve yataktan indim.

Çantamı da alıp kapıya yönelmişti ama ben duraklamıştım. Hastaneden çıkarsam başıma ne gelir diye düşündüm. Korkuyordum. Klaus'dan, yaptıklarından, yapacaklarından; her şeyden korkuyordum. Arkasına dönüp kuyu gözlerini üzerime dikti. "Merak etme seni kaçırmak gibi bir niyetim yok. Evine gideceksin."

Ona güvenmemi bekleyemezdi. Ben yine hareket etmediğimde bana gelmeye başladı. Kolumu sertçe tutup beni kendine çekti ve yüz yüze geldik. Dişlerini sıkıp kaşlarını çattı. Korku ile kesik nefesler alırken kolumdan beni sarstı ve yüksek sesle bağırdı. "Bana bak!" Ben ise korkak bir çocuk gibi ağlamaya başlamıştım. Tekrar beni sarstığında zorla gözlerine baktım. Simsiyah gözleri bana öfkeyle bakıyordu. "Sana bir şey yapmak istesem hastaneye mi getirirdim?" Ses tonu ile titredim. "Hamilesin Rachel sence benim düşünmem gereken şey seni kaçırmak mı?"
   
Çantamı elinden hızla çekip aldım. "Evime kendim giderim." Ve yanından geçip hızlı adımlarla odadan çıktım. Hastaneden çıkıp soğuk havayla karşı karşıya geldiğimde ise hafifçe gözlerimi kapatıp derin bir nefes almıştım. Kapalı havanın ve serin rüzgarın vermiş olduğu huzurla gökyüzüne baktım. Ağzımdan çıkan buhar havada yavaşça kaybolurken ben de tüm sıkıntılarımın böyle kaybolmasını diledim.

Sonra ise kafamı gökyüzünden indirip önüme baktım. Ne yapacaktım ben. Bu nasıl bir çaresizlikti böyle. Hiç var olmamayı ilk kez bugün istemiştim. "Rachel!" Duymamış gibi yürüdüm. "Rachel kime diyorum?" Arkamda hissettiğim sıcaklığıyla tutmak üzere olduğu kolumu hemen kurtarıp ona döndüm. "Klaus git başımdan!"
    
Tekrar önüme döndüm. "Özür dilerim Rachel." Peşimden geliyordu. "Öyle demek istemedim." Benden daha hızlı yürüyüp önümde durduğunda gözlerimi devirdim ve ben de durdum. Sinirlerimi bozmakta üstüne yoktu. "Konuşmayacak mıyız?" Elimdeki çantayı bir kenara atıp ellerimi yüzüme kapadım ve yere baktım. Sakin olmaya çalışıyordum. Bana elini yavaşça uzattığında çektim kendimi. "Dokunma!"

Gözleri anlam ararcasına bana bakıyordu. "Rachel iyi misin?" Gözlerim dolarken sinirin etkisiyle güldüm. "İyi miyim?!" Bir yandan ağlarken diğer yandan sırıtıyordum. "Sence iyi miyim?" Daha sonra gözlerim tamamen nefret ve öfke doldu. "Sen..!" Yaklaşıp işaret parmağımı göğsüne bastırdım. "Sen benim hayatımı mahvettin! Kendimi saçma sapan bir şekilde evinde buldum. Sanki sana aitmişim gibi bana her şeyi yaptırdın. Seninle zorla evlendim! Biraz önce hamile olduğumu öğrendim ve şimdi bana gelmiş iyi olduğumu mu soruyorsun?!"

Gözleri dehşete düşmüşken yüzü hiç bir şey anlatmıyordu. "Rachel ben... Özür dilerim." Güldüm. Buna sadece gülünürdü. "Sakın! Sakın peşimden gelme." Yerdeki çantamı alıp ordan uzaklaştım.

...

Hiç bir şey olmamış gibi evime gelmiş yemeğimi yemiştim. Zaten alışıklardı benim donuk hallerime. Şu iki haftadır ruh gibi yaşıyordum. Ama öncesinde öyle miydim? Evin neşe kaynağıydım. Benden mutlusu olmazdı. Hep cıvılcıvıldım. Artık çok şey değişmişti. Klaus benden neşemi çalmıştı ve bunun geri dönüşü yoktu.

"Kızım! Veronica geldi." Annemin sesiyle yatağımdan kalktım. İçeri endişeyle girdi. "Rachel!" Bana koşup sarıldığında küçük bir tebessüm ettim. "Seni nasıl merak ettim anlatamam." Onu geri çekip yüzüne baktım ve gülümsedim. "İyiyim sakin ol." Daha sonra kapıyı kapatıp yatağıma oturduk.

"Noldu çabuk anlat." Gözlerimi yatağa eğdim. "Pek bir şey olmadı hastanede uyandım, serum falan takılıydı onun bitmesini bekledik pek konuşmadık." Üzgün bir kedi yavrusu gibi bakarak konuştu. "Çok özür dilerim Rachel ona engel olamadık, arkadaşları izin vermedi." Ah Klaus müsade etmedim derken bundan mı bahsediyordu? "Asıl ben özür dilerim Veronica gününüzü mahvettim."

"Saçmalama Rachel ne diyorsun? Yok öyle bir şey." Ben sustuğumda uzun uzun bana baktı. ben ise başımı önüme eğdim. "Sadece bu kadar olduğundan emin misin?" Hayır gözlerim dolmamalıydı. Kendimi bu şekilde ele veremezdim. "Rachel başka şeyler de olmuş." Endişeli gözlerine baktım ve iki dudağımı birbirine bastırdım. Veronica anlatabileceğim tek insandı. İçimde tutamıyordum. "Hamileyim."

Gözleri fal taşı gibi açılırken "Ne!" diye büyük bir çığlık atmıştı. "Hşş! Sessiz ol." Hemen elini ağzına götürüp kendini susturdu. "Ben de bugün hastanede öğrendim." Elini ağzından çekip açık ağzıyla bedenimi inceledi. "Klaus biliyor mu?" Adını duyunca gözlerimi devirmiştim. "Evet aynı anda öğrendik."

"Ne yapacaksınız konuştunuz mu?" Başımı iki yana salladım. "Hayır ondan bir an önce kurtulmak istedim." Endişeyle etrafına bakındı. "Aldıracaksın değil mi?" Durakladım. Sustum. Düşünmemiştim ki... "Rachel aldıracaksın değil mi?! Çok küçüksün okulun, bir hayatın var." Gözlerim dolarken karnıma baktım. Düşündüm. İçimde bir insan vardı. Ne tuhaf.

Selamlar çok sevgili "Katilin Aşkı" okurları. Uzun bir aradan sonra bu bölümü kavuşma bölümümüz ilan ediyorum. Umarım beğenirsiniz. 🌼

Katilin AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin