15. İhanet

976 47 18
                                    

Pandora'nın kutusu hikâyesini bilir misiniz? Açılmaması gereken kutu açılır açılmaz hastalık, keder, kıskançlık, açgözlülük, şüphe, ihanet, açlık ve kin gibi akla gelebilecek her türlü kötülük ve uğursuzluk kutudan sürünerek kaçmış, gökyüzünü kaplayarak uçup gitmiş. Bundan sonra, insanlar ne yazık ki sonsuza kadar sefalet içinde acı çekip kıvranmak zorunda kalmış. Ancak kutunun köşesinde haşhaş tanesi kadar küçük, parıldayan bir taş kalmış ve taşın üzerine belli belirsiz "umut" kelimesi yazılıymış.

...

Neredeyse bir hafta olmuştu. O günden sonra eve gelmeyi bırakmıştı. Beş gündür Harper beye dışarıda işi olduğunu bahane ederek gidiyordu ve gün boyunca da dönmüyordu. Ben de çoğu zaman odamdan çıkmıyordum. Sadece yemeklerde onlarla olurdum. Bir de akşamları Lily teyze bize kahve yapardı. Robert ile kahve içer muhabbet ederdik. O döndüğünde ise odama çıkarak gitmesini beklerdim. Genelde üstü başı dağılmış ve içmiş bir vaziyette geliyordu. Gözü beni görmüyordu. Ya da görmezden geliyordu. Umrunda değildim. Keyfi yerindeydi ve birbirimizle muhattap olmuyorduk. Zaten olmayı da istemiyordum.

Lavaboda yüzümü yıkadıktan sonra aynadaki bitkin yüzüme baktım ve bu günün bir kabus olmasını diledim. Bugün o gündü. Evleniyordum. Hem de artık yüz yüze bile bakmadığım, ne tür pis işlerin içinde olduğunu bildiğim bir adamla olacaktı bu. Saat sabah altıydı. Bugün erken kalkmak istemiştim. Hemen bitmesini istediğim düğünüm ise akşam olacaktı.

"Robert uyan." Robert'ın odasında ölüm uykusuna yatmış vaziyetteki bedenini kaldırmak için çabalamaya başladım. "Robert! Kalk artık." Bir kaç kere daha bağırdıktan sonra eğildim ve nefes alıyor mu diye elimle kontrol ettim. Çünkü normal bir insan böyle uyumazdı. Bir anda gözlerini açtığında korkuyla zıplamıştım. Bana bakan gözleri şaşkınlıkla açıldı. "Bişey mi oldu Rachel?" Gözlerimi devirip yanına oturdum. "Öldün sandım gerizekalı." Büyük bir kahkaha atıp o da doğruldu ve yanıma oturdu.

Bu beş gün içinde Robert ile arkadaş olmuştum. Evin içinde ondan başka konuşabileceğim kimse yoktu. İçinde olduğum durumu sadece o biliyordu. "Gülme korktum." Son bir kahkaha daha atıp kafasını salladı. "Tamam tamam gülmüyorum." Buruk bir tebessüm ile ona döndüm. Gözlerimin dolduğunu biliyordum. "Robert ben evlenmek istemiyorum." Ciddi bir şekilde öne eğildi ve kollarını dizlerine koyup, ellerini önünde birleştirdi. "Biliyorum."

Onun da yapabileceği hiç bir şey yoktu. Abisine karşı gelemezdi ve bu düğünü engelleyemezdi. Nihayetinde o da abisinin emri altındaydı. "O burada mı?" Önüne dönüp kimi kastettiğimi anlayarak gözlerini devirdi. "Daha gelmemiştir." Ben de aynı şekilde gözlerimi devirip arkama yaslandım ve tavana bakmaya başladım. "Ne haltlar yiyor dışarıda?" Derin bir iç çekti ve cevap verdi. "Rachel. Sanırım onun hayatında başka birisi var."

Bunu anlamak zor değildi. Geceleri bile gelmiyordu. Ama umrumda da değildi. Nerede yatıp kalktığı beni zerre alakadar etmiyordu. Küçük bir kahkaha atıp gözlerimi tavandan ayırdım. "Söylesin kız arkadaşına. Düğünümüze de katılmalı bence. Özel bir gün sonuçta." Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. "Hatta neden sizi kuma yapmıyoruz?" İkimiz de durumun ne kadar trajikomik olduğunun farkındaydık ama yine de gülüyorduk. Akşamın kabus gibi geçeceğini bile bile gülüyorduk.

Zaman nasıl geçti saat kaç bilmiyordum ama bir süredir oturmuş en saçma konulardan sohbet etmiştik. Gülerken dışarıdan gelen araba sesi ile cama uzandım. "İşte günün anlam ve önemi de geldi." O da yanıma gelip camdan baktı. "İnsan düğün gününde bile evde uyumaz mı? Klaus işte." Adi bir aşağılıksa eğer uyumazdı. Pislikleriyle ve yediği haltlarla meşguldü kendisi. "Robert aslında sen çok iyi bir insansın. Ama Klaus sana güvenmiyor." Camdan bakarken cevap verdi. "Biz hiçbir zaman gerçek birer abi kardeş olamadık." Bir hikayeleri olduğu belliydi. Bu anlaşmazlığın altında bir dram yatıyor olmalıydı.

Katilin AşkıWhere stories live. Discover now