3. Bölüm -Kibir-

139K 6.8K 2.1K
                                    

Boynumdaki ağrıyla yerimde kıpırdanıp yastığımı biraz daha düzeltim ama son on dakikadır olduğu gibi ağrım hafiflememişti. Daha fazla kendime eziyet etmemek için yerimde doğruldum. Saçlarımdaki tokam düşmüş olmalıydı ki önüme gelen saçların başka açıklaması yoktu.

Saçlarımı rastgele ellerimle arkaya tarayıp pencerenin önünde uçuşan perdeye baktım. Anlaşılan bugün hava güzel olacaktı. Rüzgarlı havalar saçlarımı okşadığında sanki annemin dokunuşları gibi hissediyordum.

Yüzümdeki tebessümle kalkarak pencerenin önüne geçtin. "Annem, beni ziyarete mi geldin?" gökyüzüne bakarak konuştuğumda rüzgarın biraz daha hizlanmasıyla saçlarımda hoş bir ürperti bırakmıştı ve bu dahada gülümsememe neden oldu.

İçime derince soluk çekerek bütün havayı içime doldurmak istedim.

Daha fazla oyalanmadan arkamı döndüğümde gözlerim istemsizce yatakta yatan adamı buldu. Gözleri kapalı derin bir uykuda gibi görünüyordu. Biraz yaklaşarak yavaşça yatağın kenarına oturdum.

Yüzü o kadar orantılıydı ki burnunun kıvrımıyla dudaklarının birleştiği noktadan sert çene hattına, kaşının hemen üstünde şakaklarına yakın olan kahverengi ufak bir bene kadar. Saçları ise koyu kahverengiydi arasında da açık tonda tutamlar vardı. Elmacık kemiklerin altından çene altına kadar uzanan yeni traş olduğunu belli eden ufak sakalları. Bir an onun böyle heybetli duruşuyla yatağa mahkum olması içimi parçaladı.

Bir an aklımda dolaşan düşünceler moralimi bozmama sebep oldu. Eğer bu adam yatağa mahkum olmasaydı benim yüzüme dahi bakmayacak biriydi ve bu çok belliydi.

Kaşlarını çatmasıyla yutkunuşuna tanık olurken anında yerimde doğrulup yatağın yanından ayrılarak koltuğa oturuverdim.

Gözlerini açmadan kafasını diğer tarafa çevirmişti. Bir anlık yakalanma korkusuyla tutuğum nefesi yavaşça dışarıya aktardım. Ben mi çok panik yapan biriydim? Sonuçta yanında onu incelerken görse ne diye bilirdi ki? Karısıydım onun ister inceler ister incelediğim yerlere dokunurdum.

Aklıma farklı düşünceler geldiğinde elimi gözümün önünde sallayarak bu düşüncelerin bir toz gibi uçuşmasını sağladım. Yaşadığım şeylerden dolayı aklım bulanmıştı anlaşılan.

Yerimden kalkıp bavuluma ulaşarak hemen önüne oturdum, bunlarıda dolapta bana ayrılan yere düzenlemeliydim ama şimdi Aziz uyuyordu. Gürültü oluşabilir ve rahatsız olurdu.

Bavulun içerisinden siyah uçuşan ve dizlerimin altında biten elbisemi çıkarak giydim. Bu evde cıvıl cıvıl giyinmeyecektim. Bu yüzden hep koyu tonlardaki elbiselerimi ve kıyafetlerimi getirmiştim.

"Saat kaç oldu daha uyanmadı mı?"

"Anne, lütfen kızın ilk gecesi dinlensin biraz."

"İlk gece deyipte sanki bir şey oldu? Çekil şurdan." dışarıdaki yükselen ama yinede kısık konuşmalar kulağıma dolduğunda daha bavulun başından kalkmaya kalamadan kapı açıldığında oturduğum yerden sadece kapıya dönmüştüm.

"Sonunda uyanabilmiş majesteleri?" kibirli kibirli konuşmasıyla derin nefes alarak ayağa kalktım.

"Sabah'ın yedisinde kahvaltısını edip ilaçlarını yutacak demedim mi!? Saat kaç olmuş daha uyuyorsun." kibirli ve sert sesiyle konuşmaya devam ederken kapının dışında dudaklarını ısırarak bizi izleyen Zelal'e baktım. Üzgün bakışlarını yolluyordu.

Gözlerimi tekrar sürmeli gözlere çevirdiğimde düz sesimle konuştum.

"Odamdan dışarıya çıkar mısınız Fatma Hanım." bu bir soru değildi onu nazikçe kovmaktı. Kaşları çatılıp çenesini sıktığında üzerime adım attı. Bu sefer geri adım atmayacaktım, kararlıydım.

BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin