5. Bölüm -Gizli Saklı İşler-

121K 7K 263
                                    

Mutfakta sadece çorba karıştırdığım kazanın kaşığın metale çarpmasıyla ses çıkarken elimi belime atmış hazır olmasını bekliyordum.

Sabahın erken saatlerinde Zelal kuaföre gitmeden yanıma gelerek gelemeyeceğim için üzgün olduğunu söylemiş abisiylede vedalaşıp çıkmıştı, bu gece tekrar eve dönmeyecekti.

Düğünü ortak bir alan olarak bizim konağın arka bahçesinde yapacaklardı ve çok kalabalık olacağını iki aşiretinde barışma günü olarak şenlik günü diye adlandırılacağı söyleniyordu.

Benim düğünüm gibi o evde ayrı bu evde ayrı olmayacaktı. Sabah erkenden konaktaki hizmetçilerde dahil gitmişlerdi çünkü öğlen ve akşam düğün başlamadan hemen önce gelen misafirlere yemek verilecekti.

Kaynamaya başlayan çorbanın altını kapatıp soğuması için kaseye böldüm. Kenardan aldığım tepsiye dolaptan kendim için kahvaltılıklar koyarken kaynayan çaydanda bir bardak doldurarak masanın üzerine konulan ilaçlarıda alarak tepsiye koydum ve hazır olduğunda alarak mutfaktan çıktım.

Konakta kimsenin olmaması ve sessizlik beni mest ederken gülümsedim. Koridordan ilerleyip odamın kapısına geldiğimde Ömer'in içeride olmasından dolayı tıklattım ve bekledim.

İçerden girmem konusunda komut geldiğinde zorlukla kapıyı açıp pencereyi açarak içeriyi havalandıran Ömer'e baktım. Yatağın ucuna koyduğu eşyaları toplayıp kapıdan çıkacakken yine başını eğerek yüzüme bakmayan adama baktım.

"Şey.. sıcak çorba mutfakta var eğer içmek istersen." gözlerini bana çevirmeden kafa sallayıp odadan çıktı. Aziz'e dönerek dudaklarımı büktüm. "Garip bir adam." Aziz'de beni onayladığında yanına oturarak çorbasını içirdim.

Yemek faslı geçmiş makineden çıkan çamaşırları odamın hiç çıkmadığım balkonunda seriyordum. Çoğu benim kıyafetimin olmasına gülüyordum. Aziz'in iki üç kıyafeti ara ara anca vardı.

Elime aldığım siyah tişörtü ipe atıp mandalla tutturduğumda telefonum çalmaya başlamıştı. Ellerimin ıslaklığını sallayarak kuruturken odaya geçip Aziz'in ben dışardayken sıkılmayıp film izlemesi için sehpaya üç yastıkla yaptığım düzeneğin üzerindeki telefonumu elime aldım.

Zelal'den gelen görüntülü aramaydı.

Gülerek Aziz'in yanına oturdum. Kendi yattığı tarafa oturduğumdan dolayı bacaklarımla destek vererek zorlukla oturur pozisyonda duruyordum.

Aramayı yanıtlarken kısa saniyeler içerisinde Zelal'in boydan gelinlikli hali gözükmüştü. Anında telefonu Aziz'e çevirdim.

Gelinlikle etrafında bir tur dönüp yüzü makyajlı ve saçı yapılı halde ekrana yaklaştı. Bakışlarımı Aziz'e çevirdim. Gözleri dolu doluydu.

"Canım abim! Prensesin sonunda gerçek bir prenses oldu." dışarıda olduğundan dolayı biraz bağırarak heyecanla konuşurken Aziz'den dolayı benimde gözlerim doldu.

"Düğün bitiminde gelinliğim ile yanına gelip elini öpeceğim." Zelal'in de sesi boğuklaşıp ekranı kendinden çektiğinde onunda duygusallaştığını anlamıştım. Bir on dakikalık daha konuşmanın ardından vedalaşarak telefonu kapatmıştık baş parmağımla Aziz'in sağ gözünün kenarından akıp yol çizen göz yaşını silip yanağını okşadım.

"Oraya gitmeyi, kardeşini beyazlar içinde görmeyi çok isterdin değil mi?" gözlerini sıkıca kapatıp tekrar açmadığında bir süre daha oturup tekrar balkona çıktım. Kalan işlerimi yaparken aklımda dönüp dolaşan tilkilerin kuyrukları birbirine değse her işi olduracakmışım gibi hissediyordum.

İşleri bitirip odaya geçerek pencere önündeki koltuğa bıraktım kendimi. Kafamı geriye atıp tavanı izlerken alt dudağımın derisini dişliyordum.

Uyuyan adama gözlerimi çevirip onu süzdüm uzun uzun. Aklıma dolaşan fikirle ayağa kalkarak yavaşça odadan çıktım. Konağın içinde geze geze sonunda bahçedeki sandalyede oturan Ömer'i bulmuştum.

"Merhaba." sesimi duyar duymaz ayaklanıp kafasını eğdiğinde bu haline alışarak hafif gülümsedim.

"Aziz şimdi uyuyor, uyandığında rica etsem yemeğini yedirir misiniz?"

"Tabi efendim." başını sallayıp sustuğunda neden kendinin bakmasını istediğimi sormamış ve sohbeti devam ettirmemişti. Huzursuzlukla yerimde kıpırdanıp açıklama yaptım.

"Dışarıda işlerim var, o yüzden senden rica ediyorum."

"Bu benim görevim zaten." sanki ezberlediği replikleri tekrar edercesine konuştuğunda biraz daha bakınıp tekrar odaya döndüm ve yavaşça eşyalarımı alarak çıktım.

Bahçede öylece hiçbir şeyle ilgilenmeden oturan adam çıktığıma dair kısaca bilgilendirme yaparak konaktan dışarıya attım kendimi.

Akşam onlar eve dönene kadar vaktim vardı ama Aziz yalnız kalmasın diye işlerimi erken yapmalıydım. Daha önceden gördüğüm mağazaya yarım saat sonunda ulaştığımda direkt kapıyı ittirerek içeriye girdim. Klima var diye kapıyı kapatıyorlardı.

"Merhaba, kolay gelsin."

"Hoşgeldiniz." güzel bir karşılaşma yapıp etrafta dolanırken adamda arkam sıra dolanarak bana yardımcı oluyordu en sonunda almak istediğimi kararlaştırdığımda fazladan eklettiğim detaylar ile pahalıya patlamıştı ama babamın küçüklükten beri verdiği paraları önce kumbaramda sonra kartımda saklamıştım ve şu an için işime yaramıştı.

"Bunun hazır olması uzun sürecek ise ben bir saat sonra falan gelir alırım, olur mu öyle."

"Tabi tabi efendim, isterseniz evinize teslim yaptırabiliriz."  bunun gereksiz olduğunu söyleyip benim kendim götüreceğimi dair bilgi verirken paranın tamamını ödeyip mağazadan çıktım. Buraya uzak kalan bir diğer gözüme kestirdiğim mağazaya hızlı adımlarla giderek direkt üst kata geçmiştim.

Reyonlardan sorumlu kızla yarım saatlik sohbet sonucunda en uygun alacağım şeyi alarak elimdeki tuttuğum poşetlerle ödeme yaparak çıktım. Şimdi sıra kendi işime gelmişti.

Hemen iki dükkan alt tarafta bulunan dükkana girdiğimde güler yüzle onlarlada konuştum. İstediğim her şeyi elimin altındaymış gibi bulmak hevesime heyecan katıyordu. "Bu tam oldu bunu almak istiyorum." bileklerime bakıp kıza döndüğümde güler yüzle beni cevaplamış ve kasaya geçmişti.

Çarşıda geçirdiğim üç saatin sonunda konağın önünde duran taksiden inerek adamın bagajı açmasını bekledim.

"Çok teşekkür ederim." yaşlı adam gülümseyip arabasına geçerek gitmişti. Zor zekat yerden kaldırdığım şeyle konağın kapısından zorlukla girerek odaya doğru ilerledim. Avluda Ömer ile karşılaştığımda büyümüş gözlerle bana bakmıştı.

"Yardım eder misin?" anında yanıma gelip elimdeki ağır şeyi tutup kolaylıkla taşırken mutluluktan kıpır kıpır yerimde duramıyordum.

"Sence Aziz beğenir mi?"

"Beğenir efendim." kendininde sesindeki şaşkınlık ve mutlulukla konuşmasına biraz bende şaşırmıştım çünkü o hep düz ses tonuyla konuşurdu.

Koridoru bitirip odamın kapısının önünde durup bana döndü ve kısaca teşekkürün ardından tekrar avluya yönelmişti. Derin derin nefesler alarak heyecanımı bastırmaya çabaladım ve kapıyı açtım. Biraz patırtı ve kütürtü ile girdiğim anda Aziz ile göz göze gelmiştim.

Odanın ortasına geçip kapıyı kapatarak şaşkınlık ve birazda anlamsızlıkla bakan adama baktım.

"Madem benim yerim kocamın yanı, istediğim yere kocamı da götürürüm o zaman." deyip elimi tekerlekli sandalyenin üzerine koydum.

Ben Suna'ydım. İstediğim olmazsa rahat durmazdım, rahat durdurmazdım.

Nasıl buldunuzzzz????

Biraz kısa oldu ama kusura bakmayın

BERDELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin