Bölüm 16

449 30 145
                                    

Uzun bir ara oldu, gerçekten sebeplerim vardı. Tekrar yazmak bana iyi geldi. Ve bu bölümü yazarken çok eğlendim. Sehun'u sonlarda daha komik bir role bürümek istemiştim ama pek beceremedim. Keyfini çıkarın. 


Jongin poşetleri alınca yürümeye başladı. Haneul kendine gelmeye çalışarak Jongin'in peşinden yürümeye başladı. 


Haneul, Sehun'un söylediği ismi düşünüyordu. Kai...


Haneul, geçmişi düşünmeye başladı. Adamların bıçakladığı çocuğu hatırladı. O an gözlerinin önünde belirmeye başlamıştı.

*Flash Back*

"Seni uyarmıştım, değil mi? O para zamanında gelecekti." Adam elindeki bıçağı karanlıkta yüzü görünmeyen çocuğa sapladı. Olaylara gizlice şahit olan kızın, adamın bıçağı geriye doğru çekerken söylediği isim beyninde yankılanmıştı. "Kai."

Gördüğü manzara sayesinde hem korkan hemde şaşıran kız,  kendisini gören adamı fark etmemişti. Adamın sesiyle irkildi. "Ya! Küçük. Burada ne yapıyorsun?"

*Flash Back End*

 Dışarı da hala ateşi yakmaya çalışan Minseok ile Min ah'ın yanına geldiler. Jongin, elindeki poşetleri masanın üzerine koydu. Poşetlerin içindeki etleri çıkardı. Hala ateşi yakmaya çalışan Minseok'un yanına gelince onu koluyla kenara ittirdi. et paketini Minseok'a verdi. "Etleri yıkayıp, bir şeyin içine koy getir. Ben ateşi yakarım."


Eline bir kağıt parçası aldı ve çakmak ile kağıdı tutuşturdu. Daha sonra kömürün olduğu mangallığın içine ateşi attı. Elindeki gazeteyi ikiye katlayıp, sağa sola sallayarak ateşin iyice kızmasını sağladı.

Ateşi yakmıştı fakat etler hala gelmemişti. Dönüp evin kapısına doğru gelen giden var mı diye baktı. Masanın başında poşetlerin içini inceleyen kıza doğru seslendi. "Haneul, git etleri getir."

 Haneul, oflansada kendisine söyleneni yapmaya koyuldu. 

 Jongin, farkında olmadan bir havaya bürünüp emir verir moda geçmişti. Bu halini fark eden kardeşi "Salak, iyi ki bir ateşi yaktın." diye söylendi. 

 
Kardeşinin dediğini duyan Jongin, hemen kendini savunmaya geçti. "İki kişisiniz bir ateşi yakamıyorsunuz, salak olan ben oluyorum. Ayrıca ben markete de gittim."

"Evet, bizi şaşırtan da oydu zaten. Markete gittin!"

Jongin, kardeşinin lafı nereye getireceğini biliyordu. Bu yüzden lafı uzatmadan sustu. 

"Çok acıktıım! Hadi bir an önce etleri kızart!" Jongin, ettiğini çekiyordu. Biraz önce emir verdiği kız kendisine doğru gürültü yaparak geliyordu. Elindekini Jongin'e doğru uzattı. Jongin, kızın uzattığı etleri almayınca, Haneul elindekini zorla onun eline tutturdu. "Etleri kızartmak artık senin görevin."

Jongin, karşı çıkmadan kendine verilen emre uydu. Zorla eline tutuşturulan tabağı mangalın yanında duran masanın üzerine koydu. Jongin, buraya geldiğine şimdiden pişman olmaya başlamıştı. Bu yaptıklarına kendisi de şaşırıyordu. Etleri kesip kesip kızgın ateşin üzerindeki tele yerleştirdi. 

*     *     *     *

 Haneul, mangalı yakıp etleri kızartma görevini Jongin'in üzerine atıp içeriye kaçmıştı. Salonda tek başına oturan Mark vardı sadece. Mark, elindeki telefonun ekranına boş boş bakınıyordu. Yanaklarını şişiren Mark telefonu elinde döndürmeye başladı. Yanaklarına doldurduğu hava ile etrafına bakarken çok sevimli görünüyordu. Haneul ile göz göze geldiğinde yanaklarındaki havayı yavaşça ağzından dışarı verdi. "Ne dikizliyorsun, yoksa bana mı aşık oldun?" 

Bad Luck [EXO Fanfic]Where stories live. Discover now