Dağıldık..

8.3K 182 97
                                    

Yaz Yağmuru'nun devam kitabı olan Kış Güneşi'ne hoşgeldinizzzz aşklarımmm<3

Siz "Biz onlarsız yapamayız" dediniz, ben de sizi onlarsız bırakmamak adına böyle bir şey yaptım.. Umarım çokkk çok güzel şeyler yaşarız birlikte.

Başlıyoruz 💙
______________________________________

"Bugün Atakan'dan ayrı geçirdiğim altıncı gün.. Aslında tamı tamına 6 gün 7 saat 48 dakika oldu. Onu her geçen saniye daha fazla özlüyorum.. Ve bugün kızlarla Eskişehir'e dönmüş bulunmaktayız. Bunları kaydettikten sonra gidip eşyalarımı dizeceğim. Umarım sevgilime de bir an önce kavuşurum. Tarih 29 Ağustos 2017. Melis Günsoy."

Melis işini bitirdiğinde bıkkın bir nefes vererek ona döndüm. "Bitti mi? Tamam mı?" Neden bilmiyorum ama ruh hastası gibi her gün sesini kaydediyordu artık. Ve bu süreçte kimse konuşmasın istiyordu. Sanırım geleceğe mesaj bırakıyordu..

Bana dönüp kafa salladığında "Bitti." dedi biraz buruk bir tavırla. Sonra telefonunu kapatıp cebine koydu. "Ben eşyalarımı dizmeye gidiyorum.."

Henüz eve daha yeni girmiş olduğumuz için "Ne bu acele?" diye sordum merakla. "Biraz dinlenseydin." Eşyalarını dizmek için bol bol vakti olacaktı nasılsa.

Ama beni dinlemedi. Omuz silkti. Sonra hızlıca çıktı odadan.

Salonda Sinem'le yalnız kaldığımızda derin bir iç çektim. "Bu kızda gerçekten AtaKan'sızlık var."

Sinem bu söylediğime belli belirsiz gülümsedi ve oturduğu koltukta ayaklarını uzatıp uzanır pozisyona geçti. Kimse iyi görünmüyordu. Hepimiz koca bir boşlukta gibiydik.

Beylerden uzak kalmak bize hiç iyi gelmemişti..

İnsan tatil dönüşü zaten bir kötü hissediyor, ufakta olsa boşluğa düşüyordu ama bu ondan da beterdi. Apartta kaldığımız günler bir rüya gibiydi sanki şimdi.. O zamanlar her saniye birlikteydik ve öyle olunca insan hiç ayrılmayacağını düşünüyordu ama işte.. Hayat bu kadar toz pembe değildi. Hayal aleminden gerçek hayata dönmüştük ve asıl olay şimdi başlıyordu..

Neyse. En azından artık ağlamıyorduk. Yani sanırım.. Geceleri hariç diyelim. 6 gün olmuştu ve alışmıştık biraz.

Biraz.. Çok çok az.

Birazcık bile alışamayan tek kişi Beren'di.

Tamam hepimiz sevgililerimizi özlüyor, onlar yok diye üzülüyorduk ama Beren Alaz'ın yokluğunda gerçekten yıkılmıştı. Onlar bizden ayrı kalıp çadırda yalnız başlarına vakit geçirdikleri süre içerisinde oldukça yakınlaşmışlardı anlaşılan. Ayrılık en çok onlara koyuyordu.

Beren'i evine bıraktığımızda bile ağlıyordu hala..

Bu arada, evet o bizden ayrı kalıyordu ama aynı şehirdeydik. Melis, ben, Sinem - bir zamanlar Buket- ayrı bir evde yaşıyorduk, Beren'de ailesiyle yaşıyordu. Çünkü daha 19 yaşındaydı, üniversiteyi bile kazanmamıştı henüz.

Ama geri kalanlarımız okuyor veya çalışıyorduk.. Ya da ,boş boş duruyorduk. Tamam tamam, itiraf edeyim; boş boş duran bendim. Benim okulum çoktan bitmişti çünkü. 2 yıllık işletme mezunuydum ve şimdi baba parası yiyip yan gelip yatıyordum.. Lüzumu yokken çalışmak aptallık gibi geliyordu.

Melis 4 yıllık bir bölüm okuyordu ama onun okulu bitmemişti henüz. Moda tasarım son sınıf öğrencisiydi. Aynı zamanda staj yapıyor, bir firmada çalışıyordu. Sinem ise ingilizce öğretmenliği okuyordu.. Bu sene ikinci sınıf olmuştu.

Hepimizin bir meşgalesi vardı yani neticede. Hayatın gerçekleri yüzümüze bir tokat gibi çarpıyordu..

Ha bir de, Rüya ve Ömer vardı tabi, durumları bizimkinden hallice olan.. Biz Eskişehir'e gelmek üzere yola çıkmadan bir gün önce onlar da İzmir'e doğru yola çıkmışlardı. Onların hayatları konusunda pek bir fikrim yoktu ama sadece şuan bizimle aynı hissettiklerini biliyordum. Onlar da boşluğa düşmüş olmalılardı.. Her dakika Çağan ve Fatih'i düşünüyorlardı muhtemelen.

Telefonumun zil sesi beni tüm bu düşüncelerimden soyutlamak istercesine çalmaya başladığında silkelenip kendime geldim ve çantamdan telefonumu çıkarıp ekrana baktım. "Öküz" yazıyordu ekranda.. Evet, hala böyle kayıtlıydı. İstemsizce gülümsedim.

Sonra gelen aramayı cevaplandırdım ve "Efendim?" dedim telefonun öbür ucundaki Arda'ya. Sesini özlemiştim.

"Sevgilim.." dediğinde ufak bir tebessümle dinledim söylediklerini. "Napıyorsun?" dedi en başta ilgiyle. "Vardınız mı eve?"

Sanki görmesi mümkünmüş gibi kafa salladım sorusuna. Sonra jeton düştü, beni göremediği geldi aklıma, kendi kendime dudak büzdüm. "Evet.." dediğimde sesim istemsizce hüzünlü çıkmıştı. "Vardık."

Sesimdeki hüznü fark etmişti büyük ihtimalle ama, sebebini bildiği için sorgulamadı. "İyi misin?" dedi yalnızca fısıltıyla. "Seni çok özledim."

Ergen gibi aşk yaşadığımın farkındaydım ama yine gözlerim dolmuştu. "İyiyim.." dedim. "Ben de seni özledim.."

Sonra bir süre rahatsız edici bir sessizlik oldu.

Ardından "Ee?" dedi Arda. Sanırım bu hüzünlü havayı dağıtmak istiyordu. "Napıyorsunuz peki şimdi? Herkes iyi mi?"

Yine salak gibi kafa salladım. "İyi.. Sinem'le oturuyoruz şuan. Melis odasında."

"Sinem iyi mi..? Eğer Tuğra'yı özlüyorsa, onun yerine Tuğra'yı öperim. Merak etmesin.."

Arda bunu söylediğinde hafifçe gülümseyip Sinem'e baktım. Şimdi bunu dile getirsem, deli olurdu herhalde.. Ki Arda'nın amacı da buydu. Bu yüzden dediklerini bizzat aktardım.

"Sinem.. Arda diyor ki; eğer istiyorsan, Tuğra'yı senin yerine öpebilirmiş. Yani, sen üzülme diye.. Ne diyorsun?"

Sinem söylediğim şeye kaşlarını çatarken "Sevgilini de seni de on parçaya böler, kemiklerinizle lades oynarım!" dedi sinirle. "Beni deli etmeyin.. Kendi işine baksın o!"

Tepkisine kıkırdadım ama Arda'ya bunları iletmedim çünkü zaten duymuştu bence. Bunu gülüşünden anlayabiliyordum.

Sonra bir anda yerinden doğrulup "Şunu hoparlöre al." dedi Sinem. Arda'ya söveceğini düşünerek dediğini yaptım.

Ama sövmedi. Aksine sakin bir şekilde konuştu ve "Tuğra napıyor şuan?" dedi merakla. Allah bilir kafasında ne senaryolar kuruyordu..

Arda bir anlığına duraksayıp "Yani.." dediğinde gözlerini kıstı Sinem.

"Ne?" dedi sonra sabırsızca. "Söylesene ne yapıyor??"

Arda biraz düşündü ve "Şuan.." dedi tereddütle. "Bir kızla otur-"

Tabiki Sinem'le uğraşmak için böyle söylüyordu ve Sinem'den kilometrelerce uzakta olduğu için canını hiçe saymayı sorun etmiyordu ama Sinem gözlerini devirip "Arda!" dedi öfkeyle. "Bak yemin ederim sırf seni boğmak için bile gelirim oraya! İnsan gibi bir şey sordum.."

Bu sefer yutkunup "Tamam.." dedi Arda. "Biliyorum zaten. Ben de cevap veriyorum işte. Tuğra şuan salonda oturuyor ve kucağında da bir kız var.. Biraz, fazla samimiler. Neden bilmiyorum.. Ama yemin ederim doğruyu söylüyorum."

______________________________________

Senin yeminine güvenmeli miyiz peki?

Evettt.. İlk bölüm bitti. Umarım beğenmişsinizdir. Bu daha giriş bölümüydü, bakalım ikinci kitapta bizi neler bekliyor..

Bu arada, bunu söyleyip söylememek konusunda çok kararsızdım ama, sanırım söyleyeceğim.. İkinci kitabı aslında yapmayacaktım, biliyorsunuz ama çok fazla ısrar olunca sizi kırmak istemedim. Gerçekten isteyenleri ve bana bunu normal bir şekilde belirtenleri çok iyi anlıyor ve de çok seviyorum ama bu işin linç boyutuna ulaşması gerçekten hoş değildi. Aranızdan bazılarınıza ciddi anlamda kırıldım. Yani eninde sonunda bitecek bu kitap, başka çaresi yok. Gördüğünüz gibi sizin için elimden geldiğince uzatıyorum ama sonsuz olması takdir edersiniz ki mümkün değil. Bu nedenle söylediklerinize dikkat edin lütfen. Kitap bitiyor diye yazara hakaret etmek işin başka bir boyutu artık, silkelenip kendinize gelin bence.

Her neyse.. Onun dışında, dediğim gibi bana saldırmadan, normal bir şekilde ikinci kitabın gelmesini isteyenlere çoook teşekkür ederim. Kitaba bu kadar bağlanmanız gerçekten hoşuma gitti, sizleri seviyorum..

O halde sonraki bölümde görüşmek üzereeee, HAYDİN BB<3

Kış Güneşi (+18) {Yaz Yağmuru İkinci Kitap} Where stories live. Discover now