Bir Takım Hazırlıklar..

872 91 11
                                    

______________________________________

Alaz internette biraz gezinip yakınlarda bir otel bulduğunda daha fazla vakit kaybetmeden oraya yöneldik..

Her ne kadar sokak lambalarının turuncu ve cılız ışığında çok fark edemese de otelin lobisine girdiğimizde yüzümü incelemeye başlamıştı gözleri.. Yediğim dayağın izleri hala duruyor olmalı ki bakışları sertleşmişti..

Ama bu konuyu açmadan resepsiyona yöneldi direkt.. Ara ara göz ucuyla bana baksa da resepsiyonistle konuşuyordu. Oda anahtarımızı aldıktan sonra elimi tutup beni uzun koridora doğru yönlendirdi.

Koridor boyunca da bir şey söylememişti ama odaya vardığımızda kapıyı arkasından kapatıp çenemi tutması bir oldu. "Bunu o mu yaptı?" dedi parmağıyla nazikçe yüz hatlarımı çizerek. Sanki babamdan değil de düşmanından bahsediyordu..

Yalnızca kafa sallamakla yetindim.. O dayak beni kesinlikle mahvetmişti ama size yemin ederim ki sözleri kadar acıtmamıştı babamın.. Kalbim her yerimden daha çok acıyordu..

Ama Alaz yanağımı okşamaya devam edip sanki bütün acılarımı geçirmek ister gibi dudağımın kenarına tüy kadar hafif bir öpücük bıraktığında kalbimden ılık bir şeylerin aktığını hissettim.. Bu çocuk kesinlikle beni iyileştiriyordu..

Öpücüğüne karşılık olarak göğsüne yaslandım ve beline doladım kollarımı. "Seni seviyorum.." dedim mırıltı gibi çıkan sesimle. Hem de çok fazla seviyordum..

"Benim kadar değil.." dedi Alaz cevap olarak. Saçlarımı okşarken farkında olmadan beni daha çok bastırıyordu göğsüne.

Ardından isteksizce geri çekildi ve "Biraz dinlen.." dedi bana yatağı işaret ederek. Dönüp baktığımda nihayet odayı inceleme fırsatım olmuştu..

Yatak başlığı ve duvarlar krem rengi ve sadeydi ama odanın geri kalanına yoğun bir şekilde beyaz renk hakimdi. Çarşaflar ve örtüler inci gibi beyaz ve nizamiydi, aynı şekilde halı ve köşedeki tekli koltuk da öyle.. Banyo ve tuvalet olduğunu düşündüğün iki ayrı kapı vardı, yine beyaz renk.. Mutfak bölümü yoktu ama mini bar vardı gardıropun hemen yanında.. Odaya renk katan bir kaç tablo dışında bir de televizyon vardı işte.. Fazla lüks bir yer değildi ama köhne bir yer de değildi. Ortalamanın üstünde, hoş bir yerdi bence..

Kötü olsa da itiraz edeceğimden değil de..

Yatağa doğru bir kaç adım atıp çantamı yavaşça komodinin yanına bıraktığımda Alaz da peşimden gelip odayı süzdü benimle birlikte.. Kendi kendine "Fena değil.." diye mırıldanıp onay verdikten sonra yatağa oturup gözleriyle çantamı işaret etti.

"Ne var çantanda?"

Bunu hafifçe gülümseyerek sormuştu ama "Sadece kıyafet.." dediğimde soldu sanki gülüşü. "Başka bir şey yok mu?" dedi merakla..

Biliyorum genç bir kızı sadece üç beş parça kıyafetle sokağa atmak dünyanın en korkunç şeyi falandı ama ne yapabilirdim ki..? Babam böyleydi işte..

Dudak büzerek kafa salladım..

"Hıhım.. Yok.."

İçinden babama sövüyor olsa da beni rahat ve neşeli hissettirmeyi hedefleyerek "İyiymiş.." dedi Alaz. "Baksana bende o bile yok!"

Gülerek bunu söylediğinde ben de gülerek karşılık verdim ona. Yatağa oturup ayakkabılarımı çıkarırken "Sen nasıl geldin?" diye sordum merakla. "Seni aradığımda otobüsün çoktan kalkmış olması lazımdı.."

"Öyleydi zaten.." dedi. "Eskişehir'de değildim.."

Sanırım benim düşündüğüm gibi bütün yolu geri gelmişti ruh hastası.. Neyseki bir buçuk saat o kadar da uzun değildi..

Kış Güneşi (+18) {Yaz Yağmuru İkinci Kitap} Where stories live. Discover now