10.Bölüm-Yangına Ortak.

7.9K 490 56
                                    

Multimedya Astrid'in güç kullandığı zaman ki gözleri. Bu arada sizce Adrian'ın laneti ne olabilir?:D

-

Duyduklarım karşısında küçük dilimi yutma aşamasına gelmiştim. Beni Adrian'a destek için yaratmalarına mı üzülmeliydim yoksa yaşanılan şeylere mi? Ne hissedeceğimi bilmiyordum, o kadar fazla şey hissediyordum ki hangisinin daha baskın gelmesi gerektiğini seçemiyordum. Başımı, ellerimin arasına alıp sessizliği dinlemeye başladım. Kafamın içinde dönüp duran sesler o kadar yoğundular ki, sessizliğe odaklanamıyordum. Andromeda diğer bir adıyla Neusa'nın amacı neydi? Andreas'ı neden tek başına öldüremiyordu? Eğer Andromeda yaşıyorsa, Hector'da yaşıyor muydu? En korktuğum soru kesinlikle buydu. Bir tanesiyle dahi başa çıkamıyorken, ikisiyle uğraşmamızın sonucu ölümle biterdi.

Gözlerimi, Adrian'a doğru kaydırdım. Kan kırmızısını anımsatan bir renge sahip olan, dolgun dudakları düz bir çizgi halini almıştı. Güçlü ellerini, çenesinin altında birleştirmişti. Yeşilin en güzel tonlarını içinde barındıran gözlerinde adını koyamadığım bir sürü duygu, çelikten duvarlarını kırmış ve bağımsızlığını ilan etmişti. Kaşlarını çatmış, karşıda ki duvara odaklanmıştı.

''Ne yapacağız?''diye sordum titreyen sesimle birlikte. Robert, dudaklarını bir kaç cümle kurmak adına araladığında öksürmeye başladı. Dudaklarından, çenesine doğru akan kan ölümünün yakında olduğunun en büyük belirtisiydi. Adrian'ın bakışları, kan eşliğinde öksüren babasına doğru kaydı. Ne hissediyordu? Acı, kırgınlık,öfke, çaresizlik? Onunla ilgili herşey çok karışıktı, dolgun dudakları bir kaç saniyeliğine aralandıktan sonra tekrar eski haline geri döndü. Ayağa kalkıp, babasına su getirdi.

''Ne zamandır bu haldesin?''diye sordu düz bir sesle. Robert, kafasını utanç içinde yere doğru indirdi.

''Bir yıldır, az bir ömrüm kaldı.''dedi kırgın bir sesle.

''Neden,''dedi Adrian, sesinde ki düzlük ilk defa yoktu. Sitem dolu sorusunda hüznün her bir kırıntısını bulabilirdiniz. Kendini toplayıp duruşunu ciddileştirdi, sadece bir dakikalıkta olsa yeşil gözlerine kırgınlık hakim olmuştu.

''Neden bana söylemedin?''dedi, düz sesi geri gelmişti. Robert, gözlerini Adrian'a doğru çevirdi. Sol elini havaya kaldırdı, Adrian'ın yüzüne dokunup dokunmamak arasında kaldığı belliydi. Elini yumruk yaparak tekrar aşağıya indirdi.

''Beni görmek istemediğini, benimle ilgili hiç bir şeyi istemediğini söylemiştin.''dedikten sonra mavi gözlerinden düşen bir damla yaş, yanaklarını buldu.

''Birden hayatıma girip, babam olduğunu söyledin. Kimsesiz büyüdüğüm o yıllar boyunca hep ailemin hayalini kurmuştum, biliyor musun? Etrafımda ki o kadar insana rağmen yalnızlığı hissediyordum. Kalbimin içinde ki boşluğun en büyük sebebi sensin. Bana asla veremediğin sevgin. Beni bıraktın çünkü bana bakacak kadar sevmiyordun.''dedi Adrian, sert bir sesle. O kadar cümlenin arasında en çok kalbimi kıran, içinde ki boşluğu itiraf ettiği cümleydi. Adrian benim en derinliklerime işlerken, ben onun teninin sınırlarını asla aşamamıştım.

''Yine de tüm bunlara rağmen, ölmemi istemiyorum.''dedi gözlerini kapatıp, başını arkaya doğru yaslarken. Robert, Adrian'a sarıldı. Adrian'ın kaskatı kesilen vücudunu buradan bile seçebiliyordum, havada kaldığı kolları babasının bedenini buldu.

''Özür dilemek bir çözüm değil ama inanmayacak olsan da, seni hep sevdim Adrian. Sadece sevgim yeterli değildi.''

''Sorun yok, seni affettim.''dedi Adrian güçlükle.

Gecenin SenfonisiDove le storie prendono vita. Scoprilo ora