14.Bölüm-Tende Kayboluş.

7.2K 480 30
                                    

Burayı okumadan, okumaya başlamayın. İlk beş sayfa civarı, cinsel bölümler var. Öğk, ıy, ohaa, bu ne?! tarzı yorumlar yapacak olan okumadan geçsin. Açıkcası yazmakta zorlandığım bir bölüm oldu, biraz saygı lütfen.

Savaşın zemin olarak başladığı bölüm bu, ne zaman yeni bölüm yazacağımı bilmiyorum o yüzden olacakların bir kısmını yazayım , isteyen okur.

Astrid, Adrian ve Andreas onlarla birlikte savaşacak insanları alıp saklanacaklar. Çünkü çoğunluk onların ölümünü isteyecek, Andreas krallıktan kovulacak. Savaş için hazırlıklar başlasın çünkü artık herkes kim olduklarını biliyor. ^^

-

Şu an hissettiklerimi anlatmaya yeterli bir kelime veya cümle yoktu. Kalbim , onun yangınının ortasında kalmıştı. Bakışlarında ki yoğun arzuyu hissedebiliyordum , gözlerinin renginin bu denli koyulaşmasının, nefes alışlarının düzensiz bir hale gelmesinin tek sebebi bendim. Kalbimin duvarları son kez Adrian Castelain'e yıkılmıştı tıpkı bedenimin duvarlarının da yıkılacağı gibi.

"Nasıl yapacağız?"diye sordum titreyen sesim ve alev gibi yanan yanaklarımla birlikte.

"Eğer ortalığı alevler sararsa, Andreas beni durduracak."

"Bizi mi izleyecek?"

"Hayır, yangının derecesine göre alarm çalacak." dediğinde kafamla onayladım. Sahi, ne yapacaktık şimdi?

Tüm vücudum kasılırken, soğuk terler dökmeye başlamıştım. Ne yapmam gerekiyordu, tanrım! Düşüncelerim saniyeler geçtikçe daha çok birbirine girmeye başlamıştı. Adrian, yüzünü boynuma gömdüğünde nefesimin kesildiğini hissettim. Bir eli benimin kavisinde durdu, diğeriyse saçlarımı özenle okşadı.

Göğsüm kızışmaya başlamıştı, kokusu başımı döndürüyordu. Yumuşak saçları , çeneme hafif darbeler uyguluyordu. Adrian, kafasını kaldırıp bana doğru baktı. Gözlerine karanlık hareler hakim olmuştu, derin bir nefes aldıktan sonra yüzümü avuçlarının arasına aldı. Dudaklarını, boynuma hafif bir şekilde sürttüğünde tenim kızışmaya başlamıştı. Belimin kavisinde duran eli, tişörtümün eteklerinden tutup çıkarttı. Titreyen ellerim eşliğinde onun tişörtünü de çıkartıp bir kenara fırlattım.

Adrian, benim Anka Kuşu dövmemi incelerken bende onun dövmesini incelemeye başladım. Zayıf fakat güçlü vücudu bile insanın iç geçirmesi için yeterliydi. Pamuksu beyazlıkta ki teni, zifiri karanlıkta kalmış bir geceyi dahil aydınlatabilirdi. Adrian, hiç bir şey demeden bana doğru yaklaştı ve sarıldı. Kalbi, kalbimin üzerinde atıyordu. Sarhoş edici bir etkiye sahip olan kokusunu içime çekerken, dizlerim şimdiden hissettiklerimin etkisinde titremeye başlamıştı.

''Bu anı kaç kez hayalimde canlandırdığım hakkında bir fikrin var mı?''dedi Adrian, boğuk sesiyle birlikte.

Hızlı bir şekilde inip kalkan göğüslerimiz birbirine çarpıyordu, kalbim göğüs kafesimi yırtacakmış gibi atıyordu. Hissettiklerim aşkı geçmişti, çok daha ötesiydi.

''Canın acıdığı anda söylemen yeterli.''dedikten sonra bir eli, sütyenimin kopçasına gitti. Tenim bir benzin istasyonuydu, onun teniyse ateştendi. Bir yangının başlangıcı olmamız, kaçınılmazdı.

Sütyenim, omuzlarımdan aşağıya düştü. Adrian, bir saniye olsun bedenime doğru bakmadı, gözlerinin tek odağı gözlerimdi. Yüzünün gölgesi, yüzüme düşecek kadar yakınlaştığında nefes alışlarım kesilmeye başlamıştı. Tek odağım, kanın kutsallığını taşıyan dolgun dudaklarıydı. Dudakları, dudaklarımın üzerine kapandığında ellerim yumuşak saçlarının arasına doğru gitti. Bacaklarımı, belinde birleştirdikten sonra yatağa doğru gitti. Bedenimi, yavaş bir şekilde yatağa bıraktı ve altımda ki taytı çekip çıkarttı.

Gecenin SenfonisiWhere stories live. Discover now