29-Başarı

4.2K 326 8
                                    



Adam, saklandığı gölgelerin arkasından gelen kurbanlarını izliyordu. Onların buraya gelmesini, uzun zamandır bekliyordu. Neredeyse tutulmaya yüz tutmuş, paslanmış bedenini oynattı ve temkinli adımlarla kontrol dairesine çıktı.

Alfred Carthy. Adamın adı buydu fakat bundan sonra Koruyucu olarak anılmaya alışmak zorunda kalacaktı. İğrenç insanlarla etkileşim hâlinde kalmaktan nefret ediyordu. Fakat başka çaresi yoktu, efendisine hizmet etmeliydi. Efendisi, onu bir yılandan insana dönüştürmüştü. Bacaklarını ve diğer her şeyi, efendisine borçluydu. Şeytanın oğluna.

Adam, düşüncelerini kamufle etmek adına uzun yıllardır çalışıyordu ve çabalarının sonucunu almıştı. Onların karşısına çıkabilirdi fakat onların, adamı bulmasını beklemesini onaylıyordu efendisi.

Alfred, göle doğru ilerledi ve efendisini beklemeye başladı. Efendisi, buraya gelmek adına damarlarında ki tüm iblis kanından vazgeçmişti. Çünkü burası kutsaldı ve onun kanındakileri kabul etmezdi. Fakat efendisi, babasına tahtını hak ettiğini kanıtlayacaktı. Güçleri olmadan. Efendisi, değil gücüyle sadece zekâsıyla bile kardeşlerinden üstündü. Bunu herkese kanıtlayacak ve babasının, başına ödül koydurduğu kişileri birer birer öldürecekti.

Efendisi, gölün derinliklerinde hayat buldu ve yüzeye çıktı. Denizkızlarıyla, ona kuyruk vermeleri konusunda anlaşş ve epey pahalı bir takas yapmışlardı. Böylelikle kimse, efendinin gerçek kimliğinden şüphelenmeyecekti. Jules, Alfred'e doğru ilerledi, yüzü her zamanki gibi bir buz parçası kadar soğuktu.

"Geldiler mi?"diye sordu, sabırsız bir sesle. Uzun süredir devam eden bekleyişini anlamlı kılacak bir haberdi, tek ihtiyaç duyduğu.

"Evet, efendim. Senaryoyu devam ettirmek size kalıyor, kızın güvenini kazanın. Ben oğlanı, kız ile ayıracağım."

"Aferim, öğreniyorsun. Şimdi çekil."

❄️

Jules'un gözleri, gördüğü muhteşemlik karşısında zevkle ışıldadı. Beklediği kadın, çırılçıplak bir şekilde karşısında duruyordu. Kadının göğüslerine doğru baktığında sertçe yutkundu. Tam Jules'un istediği kadın kıvrımlarına sahipti. Jules, kızın bu kadar güzel ve kadınsı olduğunu hiç düşünmemişti. Fakat şu an tek düşüncesi, kızı altında inletmekti. Jules, bu işten düşündüğünden daha fazla zevk alacağının farkındaydı. Tüm düşüncelerini bir kenara bıraktı ve kızın güvenini kazanmak için ona doğru ilerledi.

❄️

Aslında kızı becerdikten sonra onu öldürebilirdi ama buna zamanı kalmamıştı. Adrian, gidecek zamanı bulmuştu. Jules, yarım kalan sevişme hayallerinin parçalanışını izledikten sonra harekete geçmesi gerektiğini anladı. İkisiyle savaşamazdı, birbirlerinden ayrılmaları gerekiyordu ki şu an ayrılardı. Geriye kızı, ummadığı bir anda etkisiz hâle getirmek kalmıştı.

Jules ve koruyucu, kızın vücuduna zehri enjekte ettiler. Binevi ölü gibiydi, sadece düşüncelerden ibaretti çünkü vücudu an itibariyle felçliydi. Yine de henüz ölemez, diye düşündü Jules. Babasının, eseriyle gurur duymasını istediği için kızı hemen öldürmedi. Oğlan ile birlikte, ikisini de babasına teslim edecekti.

❄️
Jules, Adrian Castelain tarafından öldürülmüştü. Ölümü, savaşın neredeyse bitmesine sebep olmuştu çünkü babası, kızın ölümünü duyduğu anda oğluna kendi yetkisini vermişti. Aksi hâlde oğlunun, Castelain'i öldürmeyeceğimi biliyordu. Hiçbir zaman azla yetinen biri olmamıştı zaten.

Fakat ölümü, tahtın boş kalması ve kan anlaşmalarının bitmesi demekti. Lucifer, kibrinden dolayı kızın ve oğlanın ölümünü dolaylı yoldan sağlamak istiyordu. Oğullarına ve kızlarına, bu görevi vermişti ve karşılığında tahtı temenni etmişti. Tanrı'nın yarattığı kurtarıcıları öldürmek, tahttan daha önemliydi onun için ama sonucunu hiç düşünmemişti.

Jules, ölmek üzereyken bile aklında ki tek bir düşünce sayesinde mutluydu. Astrid, uyansa bile asla yeterince yaşayamayacaktı. Castelain'i ve Storm'u kendi cehenneminde uğurlamak bile mutlu olması için yeterdi. Yine de başarmıştı Jules.

Gecenin SenfonisiWhere stories live. Discover now