27.Bölüm- Balık Adam Kızartması

4.4K 366 37
                                    

ASTRID STORM⚡️🌪

Dudaklarımın arasında, cehennemin tadı vardı.

şüncelerim, hücrelere kapatılmış ve kilitlenmişti. Gözlerim, tüm renklerden soyutlanmıştı ve şu an görebildiğim tek şey, sonsuz bir siyahlıktı. Bedenimi hissedemiyordum. Kalbimin atışını, nefes alışımı, hiçbir şeyi hissedemiyordum. Ruhum, bedenimden koparılmış ve sonsuz bir boşluğa bırakılmış gibiydi. Ne zamandır bu haldeydim?

''Uyanmışsın, ne güzel.''diye fısıldadı, Jules. Tanrı aşkına, ne sikim dönüyordu burada? Neden uyanık gibi hissetmiyordum?

''Ah, sevgilim. Kanını özel bir maddeyle karıştırdık. Bedenini hissedemezsin, bedenini kullanamazsın. Özel güçlerini kullanamıyorsun, bu yüzden boşuna deneme. Felçli bir insan gibi kabul et kendini.''

Bu hale gelmeme sebep olan o muydu? Başından beri bana, bize ihanet mi etmişti? Tanrı şahidim olsun ki bunu yapan oysa, ölümü ellerimden olacaktı. Tabi şu an ki önceliğim ölmemekti.

İçimde ki nefret duygusu, her saniye daha da fazla ateşleniyordu. Barutun yanında çakılan bir kibrit gibi hissediyordum kendimi. O simetrik burnunu, yamuğa çevirmek istiyordum. Umarım, diye geçirdim içimden. Umarım, Adrian'a bir şey yapmamıştır. Aksi halde bir şey düşünmek bile istemiyordum.

şün, Astrid. İşine yarayabilecek bir şey düşün. Yoksa öleceksin.

Güç.

Güç, bedenimle alakalı değildi. Güç, kalbimde ve beynimdeydi. Beynimde ki kaosun ortasında bir güç akımı filizlendi ve ruhumdan, dış dünyaya yansıdı. Bir şimşeğin gür sesi, kulaklarımı sağır edecek kadar yakınlıkta yankılandı. Etrafımızda ki şeylerin kırılma sesini duyabiliyordum. Şimşek, Fırtına'yla birlikte burada ki her şeyi silip, süpürüyordu. Uzaklardan bir küfür sesi duydum, Jules'a aitti. Umarım, şimşek götüne isabet etmiş olurdu.

''Orospu çocuğu. Bana bedeniyle alakalı olduğunu söylemiştin, düşünceleri yardımıyla kontrol ediyor.''diye bağırdı,Jules.

''Üzgünüm efendim.''dedi, koruyucu. Ah, listeme hoş geldin!

Bilincim, balyoz darbesi yemiş gibi kapandı. Her şey, kızıl bir siyaha boyandı.

-

       🔥ADRIAN CASTELAIN

Parmaklarımın arasında ki alevleri hissedebiliyordum. Hiç durmaksızın yanıyorlardı ve bunun önüne geçemiyordum. Kalbimin acısını ilk defa bu kadar yoğun bir şekilde hissediyordum. Çünkü ilk defa onun, benden vazgeçişini izlemek zorunda kalmıştım. Hayatımda yaşadığım en boktan duyguydu.

Hepimiz çirkindik. Düşüncelerimiz, kalbimiz, ruhumuz ve nicesi. Fakat o, tüm çirkinliklere meydan okuyacak kadar güzeldi. Gözlerim, bir tek onu tüm renkleriyle görebiliyordu. Mücevherlerden bile parlak, yemyeşil gözleri vardı. Gözlerine baharı saklamışlardı, dudaklarına da yakutun parçalarını. Her şeyiyle mükemmeldi fakat benim değildi.

Astrid, benim için her şeydi. Benim renklerim, onda gizliydi. En önemlisi, benim yarım kalmış cümlelerimin hepsi onun içindi. Onda ölümün güzelliği gizliydi. O güzelliği, benden başkalarının görmesi de dünya üzerinde ki her bir insanı öldürmem için yeterli bir sebepti.

Tanrı aşkına, çekilmez bir adamın tekiydim. Fakat Astrid, bana dünyanın en şanslı adamıymışım gibi hissettiriyordu. Onun olmaması, karanlık dünyama açılan bir savaştan farksızdı. Gitmek zorundaydım çünkü onu, başkasıyla görmeye alışacak kadar az sevmiyordum. İtiraf ediyorum, ona yaptığım şeyden dolayı kendimden nefret ediyordum. Yine de o kadar bencil bir adamdım ki onun, her şeye rağmen beni yeniden sevmesi adına Tanrı'ya uzun zaman üzerine ilk kez dua ediyordum.

Gök ikiye yarılıyormuş gibi bir ses yankılandı. Kafamı gökyüzüne doğru kaldırdım ve üst üste yayılan şimşeklere doğru baktım. Akademinin biraz daha ilerisinden geliyordu. Siktir, bir şey olmuştu. Hem de çok kötü bir şey.

Saniyelere meydan okuyacak hızda koşmaya başladım. Bir yandan küfürler savuruyor diğer bir yandan Astrid'e bir şey olmaması için yalvarıyordum. Ona bir şey olursa, savaşmak adına hiçbir sebebim kalmayacaktı. Çünkü yaşıyorsam, onun içindi.

-

Akademinin aralanan kapısından içeriye girdim. Elektrikler gitmişti, avucumda biriken alevleri şekillendirdim ve önümü aydınlattım. Ah, siktir! Yerde ki sıvı, kandan başka bir şey değildi. Az ilerisinde ki cesede doğru Astrid olmamasını umarak ilerledim. Ceset Damien'a aitti. Tamam, adamdan fazla hoşlandığımı söyleyemezdim ama bu da ne sikimdi böyle? Acilen Astrid'i bulmam gerekiyordu.

Su elementine ait kapının açık olduğunu görünce koşar adımlarla sınıra ulaştım. Andreas ve Lena, camdan yapılmış bir kutunun içindeydi. Kutunun içerisinde yoğun miktarda su vardı. Elektrik kablosu, saniyeler geçtikçe daha da aşağıya iniyordu. Siktir, birazdan suyun içine elektrik verilecekti ve şu an ikiside baygındı.

Ah, bunu yapan her kimse sağlam psikopattı.

İleride ki şamdanı aldım ve isabet ettirmeyi umarak cama fırlattım. Cam, ortadan ikiye ayrıldıktan sonra Andreas ve Lena serbest kaldı. Uykudan uyanmışçasına öksürmeye başladılar. Andreas, güç bela bana doğru baktı.

''Yanda ki ormanlıkta Astrid'i saklıyorlar. Git ve onu bul. Arkandan geleceğiz.''

Onaylar anlamda başımı salladıktan sonra akademiden çıktım ve ormana doğru yol aldım. Etrafta ki düşüncelere yoğunlaşmayı denedim. Başında kim varsa, mutlaka bir şeyler düşünüyor olmalıydı.

'Piç kurusu.'

Siktir, bu düşünce kesinlikle Astrid'e aitti. Çünkü etrafta bu kadar güzel sesli birinin olduğunu zannetmiyordum. Doğru yönde olduğumu umarak ilerlemeye devam ettim, ilerledikçe sesler daha da netleşiyordu.

'Dayan küçük yıldız, geliyorum.'dedim, düşüncelerimin arasından.

Tam o an duyduğum cevap, olduğum yerde çakılı kalmamı sağladı. ''Adrian?''

Astrid, beni duyabilmişti ama nasıl? Şu an tek istediğim double bir siktir çekmekti. Kesinlikle dünyanın sonuna gelmiştik.

''Kes sesini. Dünyanın sonunda filan değiliz. Bana uyuşturucu bir madde verdiler, bedenimi hissedemiyorum. ''

''Neredesin küçük yıldız, onlar kim?''

''Nerede olduğumu bilmiyorum.Jules ve Koruyucu, kurtar beni Adrian.''

O sikik balık adama başından beri güvenmiyordum. Tamam, yakışıklı bir adamdı ama bir şeyler sakladığı barizdi. Balık adamdan ızgara yapacaktım çünkü kimse, sevdiğim kadına dokunamazdı.

Gecenin Senfonisiحيث تعيش القصص. اكتشف الآن